YAZAN: BURCU ERBAŞ

Karar vermek size çok zor geliyor; içinizde endişe, korku, geleceğe dair kaygılara yol açıyor hatta sizi kıpırdayamaz hale getiriyorsa, çok iyi bir haberimiz var. Psikoloji profesörü Laurence Allison’a göre hayatta aldığımız tüm kararların sadece yüzde 1’i yaşamımızı değiştirecek bir etkiye sahip! Geri kalanı bizim gözümüze ne kadar büyük görünse de aslında gerçek anlamda bir güce veya kalıcılığa sahip değil. Bunu aklımızın bir köşesinde tutarak hayatın her alanında nasıl daha iyi karar verebilir ve aldığımız kararlardan tatmin olabiliriz? Sizin için araştırdık.


Neden karar vermek zor gelebiliyor?

Birçoğumuz hayatını karar almadan geçirmeye, büyük değişimlere gitmemeye, var olan statüs quo’yu korumaya çalışarak geçiriyor. Karşımıza çıkan büyük kararları erteliyor, kesin bir sonuca ulaşmaktan kaçıyor, gündelik yaşamda hiçbir önemi olmadığını bildiğimiz anlarda bile pasif bir duruş sergileyebiliyoruz. Peki, neden karar almak bizlere bu kadar zor geliyor?

Hepimiz karar anlarında, bir bilgenin veya gelecekten birinin yanımıza gelip “doğru” seçeneği işaret etmesini diliyoruz. Çünkü yanlış kararı almaktan ve hayatımızın bambaşka, çok daha kötü (!), bir yöne çekilmesinden korkuyoruz. Aslında aklı selim şekilde alınmış hiçbir karar ne yaşamı kökten değiştirecek kadar büyük ne de sonsuza dek yanlış ya da kötü hissettirecek kadar kalıcı oluyor. Yine de karar almanın yarattığı bu izlenim ve beyinlerimizin var olanı korumaya, rutini bozmamaya, “konfor alanı”ndan çıkmamaya daha yatkın olması ile birleşerek aksiyona geçmemizi zorlaştırıyor.

Buna ek olarak Barry Schwatz, The Paradox of Choice isimli kitabında günümüz dünyası ile simgeleşmiş çok seçenekli durumların felç ediciliğinden bahsediyor. “Çok seçenek, hiç seçenektir.” mottosunu öne sürerek beyinlerimizin eğer önümüzde birçok seçenek varsa her daim “Keşke diğerini seçseydim.” demeye eğilimli olduğunu çünkü böylesinin çok daha kolay ve sorumluluktan uzak olduğunu söylüyor. Bu da aslında karar anında ne kadar az seçeneğe sahipsek o kadar kolay karar verebileceğimiz ve seçimimizden daha tatmin olacağımız anlamına geliyor!

İyi karar nasıl verilir?

Karar vermenin doğasında, yaşanabilecek bazı fırsatlardan vazgeçiş yatıyor. Tüm bu diğer ihtimallere olan bağlılığımızı ne kadar bırakabilirsek, o kadar daha rahat karar verebiliyor, sonucunda daha tatmin oluyoruz. Özellikle zamanla karşı karşıya olduğunuz durumlarda bir karar vermemek, fiilen bir karar vermek oluyor.

1. Gerçekten ne istediğinizi 360 derece düşünün

Karar almanın önündeki en büyük engellerden biri sonuç yerine sürece odaklanmaktan kaynaklanıyor. Bir karar ile elde edilecekleri gerçekten isteyip istemediğimizi sorgulamak yerine, o kararın hayatımızda yaratacağı değişimlere odaklanıyoruz. Karar alırken: “Bu kararımla neyi başarmaya, elde etmeye, oluşturmaya çalışıyorum?” sorusunu kendimize sormaksa, zihnimizi süreç yerine sonuca odaklamaya yardımcı oluyor. Aynı zamanda zihin tek bir yere; kararın yakın etkilerine odaklamaktansa o kararın her tür sonucuna bakma şansı buluyor. Örneğin bir iş teklifi karşısında tek kıstas maaş olmaktan çıkıyor; iş-yaşam dengesi, çalışma kültürü de elde edilecek önemli sonuçlar haline geliyor.

2. Küçük kararlarda artı/eksi listesi yapın

Küçük kararlar olarak niteleyebileceğimiz öğle yemeğinde ne yeneceği, ne giyileceği, birine mesaj atma ya da atmama gibi gündelik yaşamı dolduran ama aslında büyük bir değişime neden olmayacak durumlarda uzmanlar eski bir numarayı öneriyor: Artı/eksi listesi!

Kararsızlık yaşanan bu minör durumlarda bizi en mutlu edecek olan karar yine kendimizin oluşturduğu listede en çok artıyı alan oluyor. Öğle yemeğinde sağlığınız için daha besleyici bir yemeği tercih etmek, içinde daha rahat hissettiğiniz o kıyafeti giymek uzun dönemde sizi daha mutlu ve tatmin edecek çözüm oluyor.

3. Büyük kararlarda araştırmanızı yapın ama içgüdülerinizi dinleyin

Yaşamı gerçekten değiştirme gücüne sahip yüzde 1’lik kararlar; ev almak, hayvan sahiplenmek, çocuk sahibi olmak, kariyer değişiklikleri gibi önemli anlarda konu hakkında yeterince bilgi ve görüşe sahip olup yine de içgüdülerimize güvenmemiz gerekiyor. Kendi içinde çelişkili gibi duran bu cümle aslında alınan kararın gerçekten bizim içimizden gelmesini ama gözü kapalı şekilde alınmamasını sağlıyor.

Akvaryumun içinde” karar almamak için farklı sosyoekonomik geçmişlerden, bu konuda deneyimi veya bir eğitimi olan kişilerden görüş almak önem taşıyor. Öte yandan bu bilgiler tamamen mantıksal bir karara ulaşmak için alınmıyor. Neticede verilen karar ile yaşayacak olan bizlerin tüm edindiklerimiz ışığında yine de iç sesimizi ve sezgilerimizi dinlemesi öneriliyor. “Biri önerdi.” diye bir karar alıp pişmanlık duymaktansa büyük kararların kişinin otantik halinden doğması, üzüntünün de mutluluğun da tamamen kişiye ait olmasını sağlıyor. Bu da aslında bildiğimiz “pişmanlık” duygusunu değil, “ders alma” dürtüsünü devreye sokuyor.

4. Kararsızlık anlarını engellemek için önceden hazırlıklı olun

Bu tarz durumları önlemenin bir yolu da karar anlarına önceden hazırlıklı gitmekten geçiyor! Bir sürü opsiyonla karşılaştığımız durumlarda, seçim paradoksuna girmemek için önceden verilmiş kararlar ile kendimizi sınırlamak, örneğin dışarıya harcamak istediğimiz kadar bir para ile çıkmak, alışveriş listesi yapmak, daha sonradan pişman olabileceğimiz kararlar almamızı fiilen önlüyor.

Unutmayın; yanlış karar yok, yeni dersler ve fırsatlar var!

Hayat hiçbir zaman tam anlamıyla “mükemmel” değil. Bu nedenle doğru karar almaya bu kadar bağlanmak, aksiyona geçmek için hayattaki her şeyin yoluna girmesini beklemek, bir sonuca varmadan bilinmesi gereken her şeyi öğrenmeye çalışmak, stresli olan hayata daha fazla stres katıyor. Karar vermeden yaşamak, değişimden kaçmak, hata yapmaktan korkmak değerli zamanımızı kaybettiriyor.

Kararlara karşı bakış açımızı “yaşamımı derinden değiştirebilecek potansiyel riskler”den “yeni deneyimler ve dersler getirecek fırsatlar” olarak çevirmekse, karar vermeyi keyifli bir oyuna dönüştüyor!



Burcu Erbaş

1997 yılında Antalya’da doğan Burcu, İstanbul Saint Joseph lisesinde eğitim gördü. 2020 yılında Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünde lisans eğitimini tamamladı. Erasmus programı ile bir sene boyunca eğitim aldığı Sciences Po Paris’te çevre politikaları, sürdürülebilirlik ve ekoloji üzerine dersler aldı. Öğrendiklerinden çok etkilenen Burcu yaşam tarzını çevreye duyarlı olacak şekilde...



BLOOM SHOP