YAZAN: ALEYNA TEPE İPER

Kalp hastalıkları, dünya genelinde her yıl milyonlarca insanı etkileyen en yaygın sağlık sorunlarının başında gelir. Toplumsal algı, kalp krizlerini sanki erkeklere özgü bir durum gibi görse de bilimsel veriler bu yargının gerçekleri yansıtmadığını ortaya koyuyor. Kadınlar da en az erkekler kadar kalp ve damar hastalıkları riski altında. Fakat erkeklere kıyasla kadınların semptomları fark etmesi ve bu semptomların çevreleri tarafından ciddiye alınması daha düşük bir olasılık oluyor. Dolayısıyla kadın kalp sağlığı ayrı bir başlık olarak ele alınmalı ve bu alanda farkındalık artırılmalı. Göz ardı edilen belirtiler neler? Kadın kalp sağlığını güçlendirmek için neler yapılabilir? Sizin için araştırdık.


Kadın kalp sağlığı neden ayrıca ele alınmalı?

Medyanın, sağlık kampanyalarının ya da toplum içindeki genel söylemlerin etkisiyle kalp sağlığı dendiğinde gözümüzde canlanan ilk figür çoğu zaman bir erkek oluyor. Ancak kadınlar da kalp ve damar hastalıkları açısından en az erkekler kadar risk altındalar; hatta bazı dönemlerde çeşitli faktörlerin etkisiyle bu risk çok daha ciddi boyutlara ulaşabiliyor. Bu nedenle kadın kalp sağlığı, hem cinsiyete bağlı değişkenler hem de derin biyolojik ve sosyokültürel nedenler sebebiyle ayrıca ele alınması gereken ciddi bir konudur.

→ Kadınlarda kalp hastalıkları daha sessiz ilerliyor.

Kadınlarda kalp krizi belirtileri, erkeklerde görülen “klasik” semptomlardan farklı ve daha belirsiz olabilir. Şiddetli göğüs ağrısı yerine mide bulantısı, yorgunluk, sırt, boyun ya da çene ağrısı, baş dönmesi, nefes darlığı gibi daha genel ve kolayca başka rahatsızlıklarla karıştırılabilecek belirtiler öne çıkabilir. Bu fark, sadece bireyin kendi semptomlarını tanımasını değil, çevresindekilerin ve hatta sağlık profesyonellerinin doğru teşhis koymasını zorlaştırabiliyor. Birçok kadın, kalp krizi geçirdiğini sonradan fark ettiğini; yaşadığı kol, göğüs ve sırt ağrısı gibi semptomları ciddi bir kalp sorunu ile ilişkilendirmediğini dile getiriyor.

British Heart Foundation tarafından yapılan araştırmalara göre, kadınların kalp krizi geçirdikten sonra hastaneye başvurma süresi, erkeklere kıyasla daha geç olabiliyor. Bunun temel nedeni ise, yaşadıkları belirtileri kalp kriziyle ilişkilendirememeleri ve çoğu zaman günlük yorgunluk ya da stres gibi geçici durumlara bağlamaları. Üstelik geç de olsa tıbbi kuruluşa başvurmuş kadınların, kalp krizi için yanlış ilk tanı alma olasılığı erkeklere oranla %50 daha fazla. Dolayısıyla sessiz semptomların fark edilmesi ve zamanında müdahale için bu farkındalığın artması büyük önem taşıyor.

→ Hormonlar sadece ruh halini değil, kalbi de etkiliyor.

Kadın hormonları gündeme geldiğinde sıkça isimlerini duyduğumuz östrojen ve progesteron gibi hormonlar, yalnızca üreme döngüsünü değil, aynı zamanda kalp ve damar sistemini de etkiler. Özellikle östrojenin damarları genişletici ve kolesterol düzeylerini dengeleyici bir etkisi olduğu biliniyor. Ancak bu koruyucu etki, menopozla birlikte azalıyor. Menopoz döneminde östrojen seviyesindeki düşüş, damarların esnekliğini kaybetmesine, kötü kolesterolün (LDL) artmasına ve iyi kolesterolün (HDL) azalmasına yol açabiliyor. Tüm bunlar, kadınları ileri yaşta kalp hastalıkları açısından daha savunmasız hale getiriyor.

Bununla birlikte, doğum kontrol yöntemleri, gebelik, doğum sonrası süreç ve menstrüel döngüdeki hormonal dalgalanmalar da kalp sağlığını doğrudan ya da dolaylı biçimde etkileyebiliyor. Özellikle gebelikte yaşanan preeklampsi (gebelik zehirlenmesi), gestasyonel diyabet gibi komplikasyonlar, kadınların ilerleyen yaşlarında kalp hastalıklarına yakalanma riskini artırabilir. Ancak bu gibi durumlar uzun vadeli sonuçlarla ilişkilendirildiğinden önlem alınması mümkündür. Düzenli kalp sağlığı takibi ve koruyucu alışkanlıklar bu riskin azalmasına yardımcı olabilir.

→ Toplumsal roller kadınlara görünmeyen sorumluluklar yüklüyor.

Kadınların kalp sağlığını tehdit eden bir diğer önemli faktör, toplumsal rollerin beraberinde getirdiği görünmeyen yüklerdir. Ev içi emek, çocuk bakımı, yaşlı bakımı gibi görevler toplum tarafından kadınlara atfedildiğinde, bu durum fiziksel olduğu kadar zihinsel bir yük de doğurur. Sürekli bir başkası için sorumluluk alma hali, kronik strese; bu kronik stres ise, zamanla tansiyon yüksekliği, uyku bozuklukları, inflamasyon artışı ve kalp-damar hastalıkları gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.

Üstelik bu görünmeyen yükler, çoğu zaman “normalleştirildiği” için kadınlar kendilerinde ortaya çıkan yorgunluk, çarpıntı, göğüs sıkışması gibi sinyalleri göz ardı edebilir ya da önemsemeyebilir. “Kadın olmak böyle bir şey”, “Bu yorgunluk geçer” gibi içselleştirilmiş ifadeler, kadınların bedenlerinden gelen uyarıları bastırmasına neden olabilir. Dolayısıyla uzun vadede kadınların kalp sağlıklarını korumaları için bu baskının azalması, kadınların kendini önceliklendirmesi ve toplumun yaşam yüklerini daha adil paylaşması önemlidir.

→ Tıbbi araştırmalarda kadın sağlığı geri planda kalıyor.

Tıbbi araştırmalarda uzun yıllar boyunca süregelen cinsiyet temelli eşitsizliklerden kalp ve damar sağlığı konusu da etkilenmiştir. Kalp hastalıklarına yönelik yapılan araştırmalar, tarihsel olarak çoğunlukla erkek bireyler üzerinde yürütülmüş ve sonuçlar genellikle erkek fizyolojisi temel alınarak genellenmiştir. Dolayısıyla, kadınlarda kalp hastalıklarının tanı ve tedavisinde ciddi boşluklar söz konusudur.

Kadınların biyolojik yapıları, hormonal döngüleri ve semptom gösterme biçimleri erkeklerden farklı olduğu halde, klinik araştırmalarda yeterince temsil edilmemeleri teşhis süreçlerinde sorun yaratmaktadır. Son yıllarda bu eşitsizliğe dair farkındalık artmaya başlasa da hala aşılması gereken duvarlar bulunuyor. Kadınları içeren daha kapsayıcı klinik çalışmalar yapılması, mevcut verilerin cinsiyet temelli analizlerle yeniden değerlendirilmesi ve kadınların semptomları hakkında sağlık çalışanlarının daha fazla eğitilmesi; kadınların kalp sağlığına ilişkin risklerin zamanında tespit edilmesi ve uygun tedavi yöntemlerinin geliştirilmesi açısından oldukça önemlidir.

Kalp sağlığımızı desteklemek için biz neler yapabiliriz?

Kalp hastalıkları risk faktörlerinin bir kısmı değiştirilemez olsa da yaşam tarzı seçimlerimizle bu riski önemli ölçüde azaltabiliriz. Özellikle, hormon dengesi, stres yönetimi ve toplumsal rollerin etkisi gibi birçok etken kalp sağlığını doğrudan etkilerken atılacak küçük ama sürdürülebilir adımlar kalp hastalıklarının önlenmesinde büyük farklar yaratabilir. Kendi bedeninizi tanımak, erken belirtileri fark etmek ve kalbiniz için koruyucu alışkanlıklar edinmek, uzun vadede hem yaşam kalitenizi hem de genel sağlığınızı korumanıza yardımcı olabilir.

→ Dengeli ve besleyici bir beslenme düzeni

Kalp sağlığını korumanın en temel ve basit yollarından biri, beslenme alışkanlıklarını gözden geçirmektir. Sebze, meyve, tam tahıllar, baklagiller, özellikle zeytinyağı ve omega-3 gibi sağlıklı yağlar bakımından zengin bir beslenme planı; damarları korur, kolesterol seviyelerini dengeler ve kan basıncını düzenlemeye yardımcı olur. İşlenmiş gıdalar, fazla tuz, trans yağlar ve rafine şeker içeren ürünlerden uzak durmak; kalbi fazla çalıştıran yükleri hafifletir. Ayrıca düzenli sıvı tüketimi ve porsiyon kontrolü, sindirim sistemini rahatlatırken kalp-damar sistemini de destekler.

→ Düzenli hareket, aktif beden

Fiziksel aktivite, kalp kasını güçlendirmenin ve kan dolaşımını iyileştirmenin en etkili yollarından biridir. Haftada en az 150 dakika orta düzeyde yürüyüş, bisiklet, dans, yüzme gibi aerobik egzersiz yapmak kalp sağlığını korumak için sıklıkla önerilir. Egzersiz tansiyonu dengelemek, kan şekerini düzenlemek ve stresi azaltmak açısından son derece önemlidir ve bu sayede kalp sağlığı korunabilir. Özellikle masa başı çalışan kadınlar için gün içinde kısa ama etkili hareket molaları yapmak bile uzun vadede kalp sağlığını olumlu etkiler.

→ Önceliklendirilmiş ruh sağlığı

Kalp sadece fiziksel değil, duygusal faktörlerden de etkilenen bir organdır. Uzun süreli stres, kaygı ve depresyon gibi duygusal durumlar kalp ritmini, tansiyonu ve bağışıklık sistemini etkileyerek kalp sağlığınızı zayıflatabilir. Bu nedenle duygusal ihtiyaçlarınızı görmezden gelmemek, destek almak ve gerektiğinde bir uzmana başvurmak önemlidir. Öte yandan meditasyon, nefes egzersizleri, doğada zaman geçirmek veya yaratıcı aktivitelerle ilgilenmek gibi zihinsel rahatlama pratikleri de hem ruh halinizi dengeler hem de kalp sağlığınıza dolaylı yoldan katkı sağlar.

→ Düzenli ve kaliteli uyku

Yetersiz ya da kalitesiz uyku, kalp sağlığını tehdit eden risk faktörlerinden biridir. Araştırmalar, uyku süresinin 6 saatin altına düşmesinin hipertansiyon, obezite ve damar tıkanıklığı riskini artırabileceğini ve dolaylı olarak kalp sağlığını olumsuz etkileyebileceğini gösterir. Uyku sırasında vücut, damarların onarım sürecini yürütür, kalp ritmini dengeler ve stres hormonlarını düzenler. Bu nedenle her gün benzer saatlerde uyumak, ekran süresini azaltmak ve uyku öncesi rutini sadeleştirmek, hem zihinsel hem de fiziksel sağlığı destekler.

→ Düzenli sağlık kontrolleri

Kalp hastalıkları, özellikle kadınlarda, çoğu zaman sessiz ilerlediği için düzenli olarak tansiyon, kolesterol ve kan şekeri ölçümleri yaptırmak erken teşhis açısından önemlidir. Özellikle 40 yaş ve üzerindeyseniz ya da ailenizde kalp hastalığı öyküsü varsa, kalp sağlığınız için yılda en az bir kez doktor kontrolünden geçmeniz önerilir. Gebelikte yaşanan komplikasyonlar ya da menopoz gibi özel dönemlerde düzenli takip, olası risklerin önceden fark edilmesini sağlar.



Aleyna Tepe İper

1997 yılında İstanbul’da doğan Aleyna, lisans eğitimini Bilkent Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde tamamladı. Yüksek lisans eğitimine Bahçeşehir Üniversitesi’nde Klinik Psikoloji alanında devam ediyor. Çocukluğundan beri duygu ve düşüncelerini yazarak ifade eden Aleyna, iyi yaşam konseptine duyduğu ilgiyi yazma tutkusuyla birleştirerek Live to Bloom’da editör olarak çalışıyor. Akademik ve deneyimsel olarak kendini...



BLOOM SHOP