YAZAN: DİLAN GÜNAÇTI

Hepimizin içinde yaşadığı bir gerçeklik ve ulaşmak istediği idealleri vardır. Bazen şu an olduğumuz hal ile olmak istediğimiz hal arasındaki mesafe gözümüzde büyür, arzularımız uzak bir ihtimal gibi görünür. Zihnimiz hiç susmadığı gibi, ulaşmak istediğimiz versiyonlarımız da eksilmez. Şimdiki anı deneyimlemeyi ertelediğimiz sürece, mutlaka kendimizde değiştirmek istediğimiz bir şey ortaya çıkacaktır. Her şeyin sihirli bir değnekle bir anda değişmesini beklemek yerine, isteklerimize yaklaşmak için yapabileceğimiz daha basit bir şey var: Kendimizi istediğimiz durumla uyumlamak. İdeal benliğimizle nasıl hizalanabileceğimize birlikte bakalım.


İsteklerimiz nereden geliyor?

Günümüzde “kendini olduğun gibi sev”, “elindekilerle yetin”, “aileni her halleriyle olduğu gibi kabul et” gibi söylemler, mutlu bir hayatın formülü olarak sıkça karşımıza çıkıyor. Olanı kabul etmek, teoride ızdırabımızı hafifletecek basit bir çözüm gibi görünse de pratikte her zaman bu kadar kolay olmuyor. Bu kabulleri gerçekten içselleştirebilmek ve hayatımızda bir dönüşüm başlatabilmek için ilk adım, isteklerimizin nereden geldiğini anlamaktan geçiyor.

Çoğu zaman isteklerimiz, mevcut gerçekliğimize duyduğumuz bir dirençten doğar. Bu direnç bazen bilinçli olur, bazen de farkında olmadan ortaya çıkar. Şimdiki anda bir memnuniyetsizlik hissettiğimizde zihnimiz hemen alternatif senaryolar üretmeye başlar. Bu senaryolar bizi yaşadığımız andan uzaklaştırır ve zihinsel olarak geçmişe ya da geleceğe savurur.

Bu döngüyü fark etmediğimizde aynı süreç kendini tekrar eder; her yeni istek beraberinde daha fazla direnç yaratır. Oysa değişim ve dönüşüm arzusu son derece doğal ve sağlıklıdır. Ancak bu arzuyu farkındalıktan yoksun bir şekilde yaşadığımızda, kendimizi hiç dinmeyen bir eksiklik hissinin içinde bulabiliriz.

Hangi konuda eksik hissediyorum?

İsteklerimiz her ne kadar maddi ya da somut şeylere yönelik gibi görünse de çoğu zaman altında bir duygu açlığı yatar. Bir şeye karşı güçlü bir arzu hissettiğimizde kendimize “Şu anda eksikliğini hissettiğim duygu ne?” diye sormak, aslında hayatımızda neyi yaratmak istediğimize dair önemli ipuçları verir.

Örneğin daha sosyal olmak ya da daha geniş bir arkadaş çevresine sahip olmak isteyebiliriz. Bu isteğin altında ise çoğu zaman bağ kurma, görülme ve kabul edilme ihtiyacı yatar. Aynı şekilde romantik bir ilişkinin eksikliğini yoğun bir şekilde hissediyorsak, bu genellikle şefkat, güven, değer görmek gibi daha derin duygusal ihtiyaçlara işaret eder.

Bu bakış açısıyla derin arzularımızın izini sürdüğümüzde, sonunda mutlaka bir duygu karşımıza çıkacaktır. Bu duygular, isteklerimizi çok daha net bir şekilde anlamamıza yardımcı olurken uyumlanmak istediğimiz versiyonumuz ile aramızda bir portal görevi görür.

Eksikliğini hissettiğimiz duyguyu yaratmak

Duygularımızın nasıl oluştuğunu dikkatle takip ettiğimizde, hissettiklerimizin büyük kısmının dış dünyadaki olaylara değil, iç dünyamıza verdiğimiz tepkilere dayandığını fark ederiz. Bu da bize şunu gösterir: Bir duyguyu hissetmek için mutlaka bir dış etkene ihtiyaç duymayız. O hissi kendi içimizde de yaratabilir ve aynı yoğunlukta deneyimleyebiliriz.

Bir duygu durumunu kendimiz yaratmadan önce hislerimizi regülasyon, şefkat pratikleri ve mindfulness gibi yöntemlerle daha nötr bir noktaya çekeriz. Ardından istediğimiz duygunun bir prototipini oluşturabilir ve onu yaşamaya küçük ölçekli bir başlangıç yapabiliriz.

Kim olmak istiyorum?

Hayatımızda bir duygunun prototipini oluşturmak için önce kendimize “Ben kim olmak istiyorum?” diye sorabiliriz. Olmak istediğimiz kişinin duygu ve davranışları ise bizim rehberimiz olur.

Kimi zaman kendimizi başarılı hissetmek için dış dünyadan büyük bir sonuç bekleriz: terfi almak, önemli bir projeyi tamamlamak, hedeflediğimiz gelire ulaşmak… Böyle olduğunda başarı duygusunu tamamen dış koşullara teslim etmiş oluruz. Oysa başarı hissi içeride de üretilebilir. “Başarılı biri şu anda ne yapıyor olurdu?” diye sormak, bu duyguyu yaratmanın ilk adımıdır. Belki küçük bir görevi tamamlıyordur, belki gününü planlıyordur ya da günlerdir ertelediği bir işi hallediyordur. Bu küçük eylemler başarı duygusunun prototipini yaratır. İçten gelen bu his güçlendikçe davranışlarımız da doğal olarak değişir; daha motive, daha düzenli ve daha kararlı bir hale geliriz.

Benzer şekilde, daha sosyal olmak isteyen biri çoğunlukla önce dış dünyanın değişmesini bekler; daha çok arkadaş edinmeyi ya da daha fazla davet almayı umar. Oysa sosyal birinin hislerini önce içimizde canlandırmak dönüşümün çok daha hızlı başlamasını sağlar. Günlük hayatta daha kapalı bir enerji taşıyorsak daha kabul eden ve iletişime açık bir hale geçmeyi deneyebiliriz. Sosyal ajandamızı doldurmak için küçük adımlar atmak, bir kursa kaydolmak ya da uzun zamandır görüşmediğimiz arkadaşlarımızla yeniden iletişime geçmek ise daha somut adımlardan olabilir.

İçeride bu açılma gerçekleştiğinde, dış gerçekliğin de buna adım adım uyum sağladığını görmek şaşırtıcı olmaz çünkü değişimin yönü artık dışarıdan içeri değil, içeriden dışarıya doğru akmaya başlar.

İsteğimizi hayatımıza çekmek: İçten dışa bir dönüşüm

Tıpkı çekim yasasında olduğu gibi, belirli hisleri içimizde oluşturduğumuzda davranışlarımızın ve maddi gerçekliğin de buna uygun biçimde değiştiğini fark edebiliriz. Olmak istediğimiz versiyonumuzu yaratmak için şartların mükemmel olmasını beklemek yerine, aradaki boşluğu biz doldurduğumuzda yaratım enerjisini harekete geçiririz.

İdeal benliğimizle hizalanmanın yolu, önce “O kişi olmak nasıl hissettirirdi?” sorusuna cevap bulmaktan geçiyor. Ardından bu hissi küçük eylemlerle bedenimize yerleştirdiğimizde, zamanla bunun gerçekliğimize yansımasını görmeye başlarız. Eksik olduğunu düşündüğümüz şeyleri hissetmeye başladığımızda, içsel uyumlanma mümkün hale gelir. Çünkü gerçek değişimin merkezi gelecek değil, her zaman şimdiki andır.



Dilan Günaçtı

1998 yılında İzmir’de doğan Dilan, lisede Türk Alman Kültür ve Eğitim Vakfı’nda eğitim gördü, lisansını ise Koç Üniversitesi'nde Arkeoloji ve Sanat Tarihi üzerine yaptı. Pandemi ile birlikte kişisel gelişim ve meditasyona yönelirken, David Cornwell’den Mindfulness eğitimi alarak bilinçli farkındalık pratiği ve nefes teknikleri üzerine araştırmalarına devam etti. Editör olarak çeşitli...



BLOOM SHOP