Giyim sektöründe üretim süreçleri o kadar gizli tutuluyor ki, giydiğimiz kıyafeti kimin yaptığını veya yapan kişinin hangi koşullarda çalıştığını öğrenme şansımız olmuyor. Bu bilinmezliği yok etmek için ortaya çıkan moda devrimi hareketinin savunucularından biri olan Atölye Ren, “Nasıl şeffaf ve adil bir üretim yapılır?” sorusunun cevabını bizlere anlattı. Atölye Ren, depolarda atıl kalan ya da fabrikaların ıskartaya çıkardığı kumaşlar arasından seçim yapıp giysiler üretmeyi hedefleyen bir marka. Kurucusu Gözde Karatekin, üretim sürecinin her aşamasını paylaşarak markanın şeffaf üretim konusunda örnek oluşturmasını sağlıyor. Tüm aşamaları Edremit’te sürdürülen ürünlerin dikim işleri ise Kadıköy’deki atölyede gerçekleşiyor. Markaların tüketiciye karşı şeffaflığı, hem tüketicinin kullandığı ürüne dair bilgi sahibi olup bilinçli bir tutum geliştirebilmesini hem de markanın kendi çalışanlarına daha duyarlı davranmasını sağlayacak bir ortam yaratıyor. Şeffaflığın benimsenmesi, tüketicinin bilinmezliğini devam ettiren markalara şüpheyle yaklaşmasını da sağlıyor. Kısacası modada devrim ve devrimin savunucuları için oldukça önemli bir savaş veriyor. Giyim sektörünün bizden gizledikleriyle mücadele etmeye çalışan, sizleri de mücadeleye ortak olmaya davet eden Atölye Ren’i ve savaştığı sektörü sizler için keşfettik.
Giyim sektörünün karanlık yüzü
Giysiler, birçoğumuz için kendimizi ifade etmenin ve tarzımızı göstermenin en önemli araçlarından biri. Peki alışveriş yaparken birilerine ya da bir şeylere zarar veriyor olabileceğinizi hiç düşündünüz mü?
Bazen kendinize bir ödül olarak aldığınız kıyafetin bir yerlerde başka birinin canına mal olabileceğini, bazen sırf alışverişe çıkmak sizi rahatlattığı için satın aldığınız bir kazağın üretim sürecine dair hiçbir şey bilmediğinizi fark ettiğiniz oluyor mu? Evet birçoğumuz üretim sürecine dair hiçbir şey bilmiyoruz.
Giyim sektörü, çoğu zaman tüketici ile arasına kalın bir duvar örüyor. Görünen toz pembe kısmın ardında nasıl bir süreç yattığı bilinmiyor. Bunun nedeni belki de gizlenmesi gereken bir şeylerin varlığı.
Gerçeklerden bahsetmek gerekirse, kıyafetlerimizin üretiminde 75 milyon insan çalışıyor ve bu insanların sadece küçük bir kısmının insani hakları var. Bu durumun esas nedeni ise hızlı moda anlayışı. Çocuk işçiliği tekstilde oldukça yaygın. Türkiye’de de durum pek parlak değil. İş kazaları, merdiven altı işletmeler, ağır şartlar, kötü muameleler… Gün sonunda bakıştığımız kıyafetler ne yazık ki bunlardan bahsetmiyor.
Giysilerimi kim yaptı?
Zaman içinde sömürüye dayalı düzene alternatif oluşturmak ve modada devrim yaratmak için “Fashion Revolution” (Moda Devrimi) hareketi ortaya çıkmış. Çok basit ama çok güçlü bir soruları var: “Giysilerimi kim yaptı?”
Böylece artık, akıl almaz derecede kötü çalışma şartlarına sahip tekstil sektöründe giysileri kimin aldığının yanında kimin yaptığı da merak edilmeye başlanmış. Bu soruyu sormak, o marka için ürünlerinin üreticisine karşı duyarlı, tüketicisine karşı şeffaf olmasını sağlayabilir. Atölye Ren’de bu devrimin parçası olan bir isimlerden.
Atölye Ren sürdürülebilirlik ve sosyal sorumluluk ilkeleri üzerine temelleniyor
Kötü şartlar altındaki giyim sektörüne başkaldırı niteliğinde yavaş moda ilkelerine bağlı bir marka olarak kendi cümleleri ile hakkaniyetli, incitmeyen, özen gösteren ve şefkat besleyen, insani dayanışmaya dayalı tasarım ve üretim modeline sahip.
“Giysilerimi kim yaptı?” sorusuna en açık biçimiyle cevap veren Atölye Ren, modada dönüşüm anlamında önemli işler yapıyor. Üretim sürecinin her aşamasını paylaşarak temiz, adil ve etik bir üretim süreci izlediğini gösteriyor.
Peki Atölye Ren nasıl üretiyor?
Atölye Ren ürünlerinde, doğal ve sürdürülebilirliğe katkı sağlayacak materyaller kullanıyor. Bu materyalleri ise Türkiye’nin çeşitli şehirlerindeki depolarda atıl kalan ya da fabrikaların ıskartaya çıkardığı yüksek kaliteli, doğal kumaşların arasından seçiyor. Kumaşları tedarik ettikten sonra kumaşları yıkıyor, çekme, esneme, tüylenme ve dayanıklılık konularında test ediyor.
Test aşamasından sonra ise planlanan modeller ile kumaşlar eşleştiriliyor, her kumaş her üründe aynı konforu sağlamayacağından bu aşamaya önem veriliyor.
Daha sonra ilk numuneler üretiliyor ve 1 ay boyunca bazı kişilerin denemesi istenerek geri dönüşler ışığında iyileştirmeler yapılıyor. Kesim işlemi, kumaş atık oranı minimize edilecek şekilde gerçekleştiriliyor. Dikim işleminden sonra ise ekolojik paketler ile ürünler kullanıcılarına ulaştırılıyor.
Esin kaynağı doğal malzemeler ve el işçiliği
Atölye Ren’in koleksiyonlarından birinde çocukluğumuzda büyüklerimiz tarafından örülen kıyafetlerden ilham alan yüzde 100 doğal ipliklerden elde edilen parçalar var. Doğal malzemelerin ve el işçiliğinin kullanıldığı bu kıyafetlerin özelliği ise uzun ömürlü olması ve çocukluğumuzdaki örgü kazaklar gibi nesilden nesile aktarılabilmesi.
Gözde Karatekin, Atölye Ren’in çıkış noktasının küçüklüğünden beri nasıl giyineceğini belirleyen kuralların onu mutsuz etmesi olduğunu da belirtmeden geçmiyor. Ayrıca giymekten mutluluk duyduğu kıyafetleri “dress code”lara uymadığı için giyememesi de Atölye Ren’in kuruluşu için tetikleyici bir güç oluşturmuş.
Belirlenmiş tüm kurallar aslında bedenlerimiz üzerinde birer toplumsal baskı
Atölye Ren, minimal yaşam felsefesini yansıtan kıyafetleriyle hem zamansız olmayı hem de tüm vücut tiplerine uymayı hedefliyor. Çünkü bedenlerin şekline uygunluğu tartışılan kıyafetler kişilerin kendi benlikleri üzerinde bir zorlama oluşturuyor. Atölye Ren bu toplumsal baskıyı da kırmayı amaçlıyor.