YAZAN: ALEYNA TEPE İPER
In partnership with Wings

Çoğumuz tükenmişliği kişisel bir sorun olarak görmeye alışığız; çok fazla çalışmaktan, sorumluluk almaktan ya da hayatı dengede tutmaya çalışmaktan tükendiğimizi düşünürüz. Kendimizi daha iyi hissetmek için daha fazla dinlenir, planlamalar yapar, sınırlarımızı korumaya çalışırız. Bu stratejiler bireysel düzeyde kontrol edilebilir ve faydalı olsa da hissettiğimiz tükenmişliği gidermekte yetersiz kalabilir. Bugün iyi bir işi olan, iş yükü dengeli, kendine iyi bakan ve destekleyici ilişkiler içinde olan kişiler dahi derinlerde bir umutsuzluk ya da yorgunluk hissedebiliyor. Tam olarak açıklayamasak bile birçoğumuzun hissettiği bu görünmez ağırlığın kaynağı kolektif stres olabilir mi? Kolektif stres bizi nasıl etkiler ve birlikte iyileşmeye nasıl başlayabiliriz? Sizin için anlattık!


Kolektif stres nedir?

Kolektif stres yalnızca anlık bir gerginlik halini değil; geniş kitleleri aynı anda etkileyen, kronikleşmiş bir durumu temsil eder. Bireysel stres, çoğumuzun aşina olduğu, kaynağı belli ve çoğu zaman kendi yaşam koşullarımızla ilişkili bir kavramdır. Kolektif stres ise bambaşka bir boyutta ortaya çıkar. Toplumun büyük bir bölümünü etkileyen, hatta bazen dünya çapında hissedilen salgın hastalıklar, ekonomik krizler, iklim felaketleri, savaşlar veya sürekli maruz kaldığımız olumsuz haber akışı gibi sebeplerden kaynaklanır. Herkese yayılır, ortak korkular ve kaygılarla her an hissedilir bir hal alır.

Çoğu zaman kolektif stres, bireysel düzeyde hissettiğimiz strese kıyasla baş etmesi daha zor bir deneyime dönüşür. Bunun sebebi içselleştirdiğimiz ruhsal yükün bireysel sınırları aşarak daha büyük bir ruh halini kapsamasıdır. Küresel salgınlar, ekonomik dalgalanmalar veya iklim krizi gibi faktörler bireysel çabamızla çözülemez; üstelik haber akışı ve sosyal medya bu duyguları sürekli canlı tutar. Dolayısıyla kolektif stres, yalnızca kişisel dayanıklılığımızı değil, toplumsal bağlarımızı ve birlikte başa çıkma kapasitemizi zorlayan, çok daha kapsamlı ve ağır bir stres biçimi haline gelir.

Kolektif stres bireysel düzeyde nasıl hissedilir?

Kolektif stres bizim dışımızda gerçekleşen olaylara bağlı gibi görünse de aslında etkilerini bireysel düzeyde de hissettiğimiz bir durumdur. Baskısını hissettiğimiz stres, duygularımızı, bedenimizi, hatta hayata bakış açımızı farklı şekillerde etkiler.

Stres bulaşıcı bir hal alır.

İnsanlar sosyal varlıklardır, birbirimizin duygularını farkında olmadan taklit ederiz. Bir toplum gerginse, o gerginlik hızla yayılır. Günümüzde sosyal medyanın etkisiyle bu yayılma daha da hızlanıyor, her gün yüzlerce kişinin korkusuna, öfkesine, çaresizliğine maruz kalıyoruz. Maruz kaldıkça biz de aynı duyguları hissetmeye başlıyoruz. Bir anda içimiz sıkılıyor, huzursuzluk ve kaygı seviyemiz yükseliyor. Böylece kolektif stres bireysel bir hal almaya başlıyor.

Bitmeyen bir huzursuzluk hissi başlar.

Kolektif stresin etkilerini somut bir şekilde bireysel dünyamızda gözlemleyemesek bile, çoğu zaman bir arka plan gürültüsü gibi hissederiz. Uzun süren ekonomik krizlerde ya da iklim kaygısı içinde, belki kişisel hayatımız iyi gidiyordur ama yine de içten içe bir ağırlık ve huzursuzluk hissedebiliriz. Bu durum sürekli tetikte kalmamıza sebep olur. Sürekli tetikte olduğumuz bir senaryoda ise hiçbir zaman gerçekten dinlenemez, zihnimizi boşaltamaz ve devamlı stresli hissettiğimiz bir hale geliriz. Uzun vadede, bu düşük düzeyde hissedilen ama hiç bitmeyen stres bizi farkında olmadan tükenmişliğe sürükler.

Bireysel sorunlarla başa çıkmak zorlaşır.

Kolektif stres, kişisel sorunların ağırlığını da artırır. Sürekli maruz kaldığımız kolektif stres kaynakları, zihinsel ve duygusal kaynaklarımızı sessizce tüketir. Bu durum, vücutta kortizol salınımını artırarak stres yanıt sistemimizi sürekli aktif halde tutar ve sinir sisteminin dengeye gelmesini zorlaştırır. Böyle bir içsel yorgunluk halinde, normalde daha rahat yönetebileceğimiz iş stresi, aile içi anlaşmazlıklar veya gündelik aksilikler bile ağır ve bunaltıcı hissettirebilir. Çünkü zihinsel esneklik, duygusal dayanıklılık ve mantıklı çözüm üretme kapasitesi kolektif stres etkisiyle zayıflamıştır. Dolayısıyla dinlensek bile tükenmiş, tahammülsüz ve motivasyonsuz hissedebiliriz.

Geleceğe karşı umutsuzluk hissedilir.

Kolektif stres yalnızca bugünkü ruh halimizi değil, geleceğe dair algılarımızı ve beklentilerimizi şekillendirir. Olumsuz toplumsal deneyimlerin etkisinde, umut yerini kaygıya, belirsizliğe ve çaresizliğe bırakabilir. Geleceğin belirsizleşmesi, bireysel hedeflere ulaşma isteğini zayıflatır; plan yapma, hayal kurma ve çaba gösterme motivasyonumuz azalır. Bu umutsuzluk hali, sadece üretkenliği değil, aynı zamanda yaşamdan aldığımız keyfi de gölgeleyerek geleceğe karşı umutsuzluk hissetmemize sebep olabilir.

Kolektif düzeyde iyileşebilir miyiz?

Eğer sorun toplumsal düzeydeyse, çözümü için de yalnızca bireysel eylemler yeterli olmayabilir. Kendi baş etme yöntemlerimiz elbette kıymetli, ama gerçek bir iyileşme için birlikte iyileşmeye ihtiyacımız var. Bu noktada kolektif iyileşme, birbirimizle daha güçlü bağlar kurmak, dayanışmayı artırmak ve ortak umut alanları yaratmakla mümkün olabilir. Kolektif stres, paylaşıldığında hafifleyebilen bir yüktür. Birbirimizin duygularına şahit olmak, güvenli alanlar yaratmak, topluluk içinde destek görmek yalnızca bireysel stresi değil, kolektif yükü de azaltır. Çünkü insan yalnız olmadığını hissettiğinde tehdit algısı azalır, umut etme ve iyileşme kapasitesi artar.

Toplumsal düzeyde güveni yeniden inşa etmek, kolektif stresle baş etmede kritik bir rol oynar. Bu güven, küçük ölçekte aile ve arkadaş ilişkilerinden başlayıp, daha büyük ölçekte toplumun işleyişine kadar uzanır. Şeffaf iletişim, adil politikalar, toplulukların birbirine destek olduğu sosyal ağlar bu süreci güçlendirebilir. Her birimizin attığı küçük adımlar, ortak travmaların iyileşme sürecini hızlandırabilir ve geleceğe dair umudu yeniden filizlendirebilir.

Fakat unutulmaması gereken önemli bir nokta var: Kolektif iyileşme pasif bir bekleyiş değil, aktif bir eylem sürecidir. Umut, başlangıç noktası olabilir ama tek başına yeterli değildir. Toplumsal yaraların sarılması için sorumluluk almak, dayanışma pratiklerini hayata geçirmek, ortak sorunlara çözüm üretmek ve destek ağlarını güçlendirmek gerekir. Birlikte hareket ederek kolektif stresi azaltabilir; eylemle besleyerek umudu kalıcı bir iyileşmeye dönüştürebiliriz!


Wings ile hayatınıza değer katmaya, alışveriş keyfini ayrıcalıklara dönüştürmeye hazır mısınız? Siz de Wings’in ayrıcalıklı dünyasına katılmak ve size özel programlarını incelemek için link üzerinden başvurunuzu yapabilirsiniz!



Aleyna Tepe İper

1997 yılında İstanbul’da doğan Aleyna, Bilkent Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden mezun olduktan sonra, insanı anlama tutkusunu pazarlama, marka yönetimi, yazarlık ve içerik üretimi gibi yaratıcı alanlara taşıdı. Bugün psikoloji bilgisini yaratıcı üretim süreçleriyle harmanlayarak, marka ve içerik yöneticisi olarak çalışıyor. Aynı zamanda yazıları aracılığıyla ilham vermeye, deneyimlerini paylaşmaya ve keşfetmeye devam...



BLOOM SHOP