On yedi yıl çalıştığım şirketten ayrılma kararını aldığımda, kendi çapımda başarıdan başarıya koşuyordum. Henüz yeni terfi etmiş; Doğu Avrupa’da bir yöneticilik görevine atanmıştım.

Fakat artık vakit gelmişti. Elimdeki son büyük işi bitirdikten sonra önüme açtıkları kariyer yolu için teşekkür ederek yönetime istifamı sundum. Sorduklarında hiç bir şey talep etmedim; sadece gitmek istediğimi söyledim. Birçokları buna pek bir anlam veremedi. Şirketten ayrılmakla kalmadım; kurumsal çalışma hayatıma da son verdim.

Makam, ünvan, araba, telefon, kartvizit ve tüm bunlarla birlikte gelen hürmetten de kendimi yoksun bıraktım. Artık her ay hesabıma düzenli maaş da yatmayacaktı.

Ancak zaman bana bu kararın hayatımda aldığım en iyi kararlardan biri olduğunu gösterdi. Bu kararı almak sanmayın ki benim için çok kolay oldu. Arada ufak ufak bir sürü yanlış adım da attım. Ve tüm bu tecrübelerden şunları öğrendim:

Çalışma ortamı size ilham vermeli.

Eğer bir iş yerinde kendinize örnek aldığınız, başarılarıyla takdir etiğiniz, size ilham veren birileri yoksa doğru yerde değilsiniz demektir. Bu diğerlerinin kötü olduğu anlamına gelmez; sadece sizin oraya ait olmadığınız anlamına gelir.

Bir işe yaradığınızı hissetmelisiniz.

Yaptığınız iş her ne ise – ister çay ocağında çay demlemek, ister bilgisayar başında program yazmak olsun – bir şeylere etki edip bir şeyleri değiştirebildiğinizi yani bir işe yaradığınızı hissedebiliyor olmalısınız. Terfi etmek sizi mutlu etmiyorsa yaptığınız işten tatmin olmuyorsunuz demektir. Bunu hissedemediğiniz yerde çok uzun süre kalmayın.

Para önemlidir.

Tatmin olmak, birilerinden ilham almak, ruhu beslemek önemlidir. Fakat para da önemlidir. Hayallerinizin peşinden gitmek istiyorsanız parayla olan ilişkinizi akıllı bir şekilde yönetmeyi öğrenmek zorundasınız.

Çok para kazanmaktan değil, akıllı para yönetiminden bahsediyorum. İkisi birbirinden farklıdır.

Borçlanmayın.

Asla daha fazla tüketmek için borçlanmayın. Çünkü ödenecek borç varsa “çekip gitmek” zorlaşır. İlla borçlanacaksanız daha fazla üretebilmek için borçlanın.

Aşıkken çocuk yapmayın, torun baskısına pabuç bırakmayın.

Eğer yaşadığınız memlekette bir sosyal devlet yoksa aile kurmak, çocuk sahibi olmak insanı hayat boyu borçlandırır. Bir ömür okul taksidi ödersiniz. Çocuk sahibi olmadan önce koşullarınızı iyi değerlendirin.

Ayrıca benim tecrübeme göre çocuk sahibi olmadan da bu hayatta mutlu olmak mümkündür.

Para biriktirin.

Para kazanmak kadar para biriktirebilmek de bir meziyettir.

Para kazandıran ortamlar aynı zamanda size çok da para harcattırır. İşyerinde – hele hele biraz sivrilmeye başlayıverin – ayakkabınızın rengiyle çantanızın renginin uymadığını yüzünüze vurur, elbisenizin inci görünümlü olup esasen inci olmayan düğmeleriyle dalga geçer, asansörde dip boya vaktinizin geldiğini size hatırlatır, iki sene öncesinin cep telefonunu halen kullanıyor olmanızı hayretle karşılarlar.

Bunlara kanmayın. Marka ayakkabı, son model cep telefonu, son model araba, inci düğme için para harcamak yerine paraları kumbaraya atın. Kumbaradaki paralar özgürlüğünüzün sigortasıdır.

Gelecek bıkkınlıktan kaçış üstüne inşa edilmez.

Kızgınlıkla, bıkkınlıkla istifa edilmez. Doğru karar sakin ve sağduyuyla alınan karardır. Sakin ve sağ duyuyla hareket edemiyorsanız bir planınız yok demektir. Bu plan – para biriktirmişseniz – ne yapacağınızı bulana kadar bir süre çalışmamak da olabilir.

Bir planınız yoksa elinizdekileri de kaybediyor olabilirsiniz. Hayat şans kadar planlama da gerektirir.

İlginizi çekebilir!



Ayşegül Miroğlu

1975 yılında İstanbul’da doğan Ayşegül, 1993 yılında Üsküdar Amerikan Lisesi’nden, 1997 yılında Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. Üniversite mezuniyetini takiben IBM Türk Limited Şirketi’nde çalışmaya başladı. IBM’deki çalışma hayatı boyunca yurt içinde ve yurtdışında farklı bölümlerde farklı görevler üstlendi. 2014 yılında hayatında yepyeni bir sayfa açmaya karar verdi...



BLOOM SHOP