Yakın zamanda ortaya çıkan ve birçok kişinin beslenme alışkanlıklarını güncellemesine neden olan glütenin zararlarından artık hepimiz haberdarız. Tam glütensiz alternatiflere alıştık derken uzmanlar bu sefer başka bir madde için alarma geçti. Gıda sektörünün merak ettiği son konu, lektinin zararları ve bireyler üzerindeki etkileri oldu.

Neredeyse tüm besinlerde doğal olarak bulunan lektin maddesinin zararlı olabileceği konusunda yapılan açıklamalar yeni bir beslenme trendinin de habercisi. İşte lektin maddesi hakkında bilmeniz gerekenler!

Lektin nedir?

Lektin, bağlayıcı özelliği olan ve hücresel boyutta kullanılan bir çeşit proteindir. Aynı zamanda, bitkilerin tohumlarını her çeşit hayvan, böcek ve zararlı organizmalardan korumak için kullandığı savunma mekanizmasıdır. Bitkilerin tohum kısımlarında yoğunlukta bulunsa da neredeyse tüm hayvansal ve bitkisel gıdalarda belirli miktarlarda bulunmaktadır.

Nohut, mercimek ve soya başta olmak üzere tüm baklagiller, soya ve soya ürünleri, domates, tahıllar, yer fıstığı, kaju, patlıcan, patates, mısır, kinoa ve tohumlar lektin maddesinin yüksek miktarda bulunduğu gıdalardır. Ayrıca süt ürünlerinde de oldukça yüksek miktarlarda lektin maddesine rastlanmaktadır. 

Lektin maddesinin belirli türlerinin sağlığa bir zararı olmadığı kanıtlansa da bazı türlerini fazla tüketmek başta bağırsaklar olmak üzere insan sağlığını bütünsel olarak tehdit ediyor. Bireylerin hassasiyet durumlarına göre ise ortaya çıkan etkilerde değişiklikler görülebiliyor.

Lektin hassasiyetinin belirtileri

Tıpkı glüten hassasiyeti ve gıda alerjileri gibi vücutta zamanla beliren lektin hassasiyetinin başlıca belirtileri şu şekilde:

  • Yorgunluk
  • Deride kaşıntı, kızarıklık, döküntü
  • Eklem ağrısı
  • Bulantı ve kusma

Lektinin zararları hassasiyet boyutuna göre bireyin vücuduna kalıcı hasarlara verebiliyor ve vücut sisteminde bütünsel bozulmalara neden olabiliyor.

Lektin hassasiyeti bağırsak sağlığını tehdit eder

Bağlayıcı özelliği nedeniyle yapışkan bir forma sahip olan lektin hücreleri bağırsak duvarına yapışarak bölgedeki savunma mekanizmasını harekete geçirir. Lektin tüketiminin sürekli hale gelmesi ise vücudun savunma mekanizmasının bağırsak duvarlarını temizlemeye çalışırken aşındırmasına ve kendi kendine zarar vermesine neden olur.

Bu durumda incelen bağırsak duvarının seçiciliği azalırken geçirgenliği artar ve sonuç olarak kronikleşen durum geçirgen bağırsak sendromuna dönüşür. Ayrıca lektin, bağırsakta yaşayan zararlı bakterilerin çoğalmasını destekleyerek var olan sağlıklı floranın bozulmasına da neden olur. 

Lektin hassasiyeti otoimmün hastalıklara yol açabilir

Tükettiğimiz gıdalardan aldığımız lektine karşı bağırsağın savunma mekanizması tarafından oluşturulan antikorlar bu maddeye savaş açar. Lektinin tüketilme miktarına bağlı olarak sayısı artan antikorlar, kan dolaşımı yoluyla vücudun kalan bölgelerine yayılır. 

Yapısında bağlayıcı madde olarak lektin bulunduran vücut hücreleri de bu antikorlar tarafından tehdit olarak algılanır. Sonuç olarak vücut hücrelerine saldırmaya başlayan bağışıklık hücreleri otoimmün hastalıklara yol açar. 

Lektin hassasiyetine karşı ne yapılabilir?

Yapılan araştırmaların kesin çözümler sunmak için yetersiz kaldığı bu noktada, lektin yoğunluğu yüksek olan gıda gruplarını hayatımızdan çıkarmak bir hayli zor ve tehlikeli olabilir. Lektinin zararları belirli bireyler için kanıtlanmış olsa da faydası kanıtlanmış pek çok gıda da bulunması nedeniyle uzmanlar henüz net bir açıklama yapmıyor. 

Bu süreçte gıdaların mayalama, suda bekletme ve pişirme gibi yöntemlerle lektin oranlarını düşürmek ve vücutta gelişen hassasiyet durumunu daha fazla tetiklememek mümkün.

Bitki paradoksu diyeti ile tanışın!

Bitki paradoksu diyeti, lektin hassasiyetinin çok yüksek olduğu ve vücutta kronikleşen hastalıklara yol açtığı durumlarda önerilen bir beslenme çeşidi. Bu sistem en başta bağırsak sağlığı olmak üzere bireylerin vücut dengelerini belirli besin gruplarını keserek geri kazandırmayı hedefliyor. Ayrıca bu diyet, lektin hassasiyeti olan bireylerde bozulan hormon dengesini düzenleyerek kilo vermeyi de teşvik ediyor.

Bu diyette yenmesi yasak olan gıda grupları ve türleri:

  • Baklagiller ve tüm soya içeren ürünler
  • Tahıllar
  • Tohumlar
  • Kabak türleri ve salatalık
  • Domates, patates, biber ve patlıcan türleri
  • Avokado ve çilek türevleri dışındaki tüm meyveler
  • Süt ve süt ürünleri

Doğal yollarla üretilen etler, çoğu kabuklu yemiş türleri, yeşil yapraklı sebzeler, brokoli, karnabahar, brüksel lahanası, balık, zeytin ve Hindistan cevizi yağı tarzı gıdaların temel besin kaynağı olarak tüketildiği bu diyet çeşidi ileri boyutlarda lektin kaynaklı hastalıklar yaşayan bireyler dışında pek tercih edilmiyor. 

Günümüzde sahip olunan verilere göre ise uzmanların çoğu, sağlıklı bireyler için yüksek lektin içeren gıda gruplarının tamamen kesilmesini önermiyor. Bunun yerine dengeli ve kontrollü bir diyetin önemli olduğunu savunuyor. 

İlginizi çekebilir: Mide ve Bağırsak Sağlığını Destekleyen Beslenme Önerileri



Sıla Bakır

1993 yılında doğan Sıla, lisans eğitimini 2017 yılında Bilkent Üniversitesi İletişim Tasarım Bölümü’nde tamamladı. Lisansüstü eğitimine devam etmeye karar vererek Politecnico di Milano’da Stratejik Tasarım Master’ı yapmaya başladı. Sağlıklı ve dengeli hayat tarzı konusundaki merakı sonucunda bol bol araştırma yapmakta, karşısında çıkan yeni fikirleri denemekten ve bunları paylaşmaktan büyük keyif...



BLOOM SHOP