Mühendis, şef, yazar, artist, müzisyen, ressam, mimar, politik danışman, tasarımcı ve botanist olan Leonardo da Vinci’yi tarihin en büyük hezarfenlerinden bir tanesi olarak tanıyoruz. Peki zamansız tasarımların, eserlerin ve fikirlerin sahibi olan Leonardo 70 yıllık hayatına nasıl bu kadar fazla başarı sığdırdı? İşte Leonardo da Vinci metodu ile sınırsız gelişimi keşfetmek!
Leonardo da Vinci’nin başarısının arkasındaki sır ne?
“Leonardo da Vinci” isimli biyografi kitabının yazarı Walter Isaacson, Leonardo hakkında yaptığı araştırmalar sonucunda pek çok bilgi elde etmiş ve bu dehanın 70 yıl boyunca hiç durmadan nasıl geliştiğini gözler önüne sermiştir.
Fakir bir ailede doğmuş olan Leonardo çocukluk yıllarında bir eğitim almamıştır. Dolayısıyla başarısının nedeni zannedilenin aksine aldığı eğitim veya olanakları değildir. Leonardo’nun dehasının arkasındaki yegâne neden sonsuz merakıdır.
Walter Isaacson
Sürekli olarak sorular soran ve cevaplar arayan Leonardo, bir şeyler yaratabilmek için her zaman farklı alanlardan bilgileri birleştirmiş ve bu şekilde başarının anahtarını yakalamıştı. Leonardo için esas olan her zaman meraktı.
Yani Leonardo’nun devrim yaratan çalışmalarının arkasındaki metot herkes tarafından öğrenilebilir ve uygulanabilirdir. İşte 3 adımda Leonardo da Vinci tekniği ile sınırsız gelişimin sırrı!
İlk olarak: Daha çok soru sorun.
En asil zevk, anlamanın sevincidir.
Leonardo da Vinci
Leonardo’nun öne çıkan özelliklerinden bir tanesi bitmek bilmeyen merakıydı. Fakat Leonardo’nun merakının nedeni gündelik kaygılar değildi. O merak uğruna merak ediyordu.
Leonardo, hayatı boyunca düşüncelerini yazdığı pek çok defter tuttu. Günümüzde sadece 7 bin sayfalık, toplam hacmin dörtte biri, bir arşiv ulaşılabilir durumda olsa da bu notlar Leonardo’nun düşünce yapısını anlamamız konusunda bize yardımcı oluyor.
Leonardo’nun sürekli olarak sorduğu, evren hakkında bilinmesi muhtemel soruları bu notların içinde dikkat çekiyor:
- İnsanlar neden esniyor?
- Gökyüzü neden mavi?
- Balıkların sudaki hareketleri neden kuşların havadaki hareketlerinden hızlıdır?
- Neden dağların tepesinde deniz kabukları vardır?
- Neden yıldırım hemen görünürken sesi geç gelir?
- Bir kuş nasıl uçar?
- Bir ağaçkakanın dili neye benzer?
Bu notlar bize gösteriyor ki Leonardo, pek çoğumuzun büyürken merak etmeyi bıraktığı her şeyi tutkuyla merak ediyor ve araştırıyordu. Çocuksu merak duygusunu devam ettiriyordu. Küçük detayları gözlemliyordu ve bilmek istiyordu. Gündelik olaylara kafa yoruyor, gökyüzünün neden mavi olduğunu sorguluyor ve evren hakkında bilebileceği her şeyi öğrenmek istiyordu.
İşte bu zihin yapısı onu herkesten ayırıyordu.
İkinci olarak: Cevapları arayın.
Leonardo sadece sorular sormakla kalmazdı. Cevabını bilmediği soruların cevaplarını mümkün oldukça çabuk bulmak onun için bir saplantı halini almıştı.
Kuşların nasıl uçtuğunu merak ettiği zaman, İtalyan tüccarların sattığı kuşları alıp, onların kafeslerinden dışarıya, gökyüzüne nasıl uçtuklarını izledi. Resim yapmayı merak ettiğinde, bir ressamın locasına katılıp, doğadaki geometriyi ve kusursuz ışık-gölge dengesini araştırmaya başladı. İnsan bedenini, fiziği ve anatomiyi merak ettiğinde ise kadavralarla çalışmaya başladı.
Kafanıza takılan her soru için bunu yapmak yorucu olabilir. Yine de merakınızı da Vinci’nin tekniği ile geliştirebilirsiniz. Bunun için her gün karşınıza çıkan şeyleri sorgulamaya başlayabilirsiniz. Mesela her gün karşısında saatler harcadığınız bilgisayarınızın klavyesinde bulunan F4 tuşunun ne işe yaradığını merak edebilirsiniz. Çünkü da Vinci olsa ederdi!
Merak etmekle kalmaz, cevapları da bulurdu!
Kitap okurken, araba sürerken veya film izlerken bunu yapabilirsiniz. Sadece Leonarda gibi düşünmeye ve meraklı olmaya çalışın. Cevapları aramak sizi bir adım öteye taşıyacaktır!
Son olarak: Bilgileri birbirine bağlayın.
Hezarfen Leonardo’nun bilgiye olan bakışı da bilgeceydi. O, bilgilerin farklı kategorilerde incelenmemesi gerektiğinin farkındaydı. Anatomi, geometri, sanat ve mühendislik birbirinden ayrı değildi.
Leonardo için bilgi bilgiydi. Leonardo dünyayı bütün olarak görüyordu ve bilgi hakkında da böyle düşünüyordu. Bu şekilde birbiriyle bağlantılı değilmiş gibi görünen bilgileri kolaylıkla birleştiriyor ve tarihe yön veren eserleri dünyaya getiriyordu.
Örneğin anatomi ve geometriyi beraber kullanarak insan bedenindeki oranları fark ediyordu. Benzer şekilde doğa ve mühendisliği de birbirinden ayırmıyordu. Kuşları uçan makineler olarak görüyor, uçma hayallerini gerçekleştirmek için kuşların kanatlarından esinlendiği çizimler yapıyordu.
Şimdi merak etme zamanı!
Günümüzde pek çoğumuz dünya hakkında bilmemiz gereken her şeyi bildiğimizi düşünüyoruz. Bu zihin yapısı nedeniyle de bildiklerimizle gurur duyarken daha az şeyi merak edip öğrenerek potansiyelimizin altına düşüyoruz.
Merak ise hem hayatı daha eğlenceli kılıyor hem de dolu dolu yaşamayı mümkün kılıyor.