Saat 08.30, içim içime sığmıyor. Yılın ortalama 300 günü güneş vaadeden, dışarıdan bakınca biraz ciddi ve sıkıcı görünen, içine girince ise insanı işte böyle kıpır kıpır yapan bir şehri, Madrid’i anlatacağım bugün size. İspanya ve Madrid ile ilgili yazılan çizilen fazlaca seyahat rehberi olsa da, 5,5 senedir yaşadığım bu harika şehri, bir de benim gözümden deneyimlemenizi istiyorum.
Kahvaltı & kahve
Sizlerde benim gibi güne gözlerini kahve diyerek açanlardansanız, sabah kahveniz için şehir merkezinde bulunan “Hanso Cafe” veya “Religion” ilk tercihiniz olsun. Her iki mekanda da oldukça lezzetli kahvaltı opsiyonları bulunmasının yanı sıra vegan, vejeteryan ve sağlıklı seçenekler de bulabilirsiniz. Ayrıca Madrid’de çok iyi kahve yapan ve kısmen yeni açılan yerlerden birisi de İstanbulluların ismine belki de aşina olduğu “Yasemin&Tuncel”. Gerek menüsü, gerekse dekorasyonu ile oldukça sevdiğim, kahvelerine ve tatlılarına bayıldığım ve inanılmaz kibar sahipleri ile türk olmasından gurur duyduğum bir işletme, muhakkak uğrayın!
Müze cenneti Madrid
Bu enerji ve kafein yüklemesinden sonra artık Madrid’i keşfetmeye hazırsınız. İspanya’nın başkenti olan Madrid, aynı zamanda ülkenin kültür ve sanat anlamında da nabzını tutan şehir. Eğer müze gezmekten hoşlanıyorsanız tam aradığınız yerdesiniz demektir. Madrid başlı başına bir müze cenneti ve İspanya’nın bu anlamda en değerli koleksiyonlarını görmek isteyenlerin uğrak noktası. Bu şehrin yabancı turistler kadar İspanyol turistlerin de ilgisini çekmesinin sebebi biraz da bu aslında. Madrid’e gelip görülmeden dönülmemesi gereken müzeler ise; Prado Müzesi, özellikle modern sanat severler için Reina Sofia Müzesi, Thyseen ve Sorolla müzeleri. Ayrıca moda severler için gezi rehberlerinde pek yer verilmese de, “Museo de Traje” oldukça ilginç ve kapsamlı bir müze.
Bunların yanı sıra muhakkak görülmesi gereken yerlerin başında Retiro Park geliyor. Özellikle hızlı bir müze gezisinin ardından yeşillikler içinde huzur bulmak için birebir kocaman bir park burası. Sabahın erken saatlerinde spor ve yürüyüş yapanların, haftasonları ise çocuklu ailelerin uğrak noktası olan bu park içerisinde yıl içinde konserlerden tutun da wellness organizasyonlarına kadar birçok farklı aktivite düzenleniyor. Benim burada yapmayı en sevdiğim aktivite ise bir battaniye üzerinde yakındaki Mercado de la Paz’dan alınmış malzemeler ve en sevdiklerim ile yapılan piknikler.
Öğle yemeği Castelados’da
Aslında Madrid için Barselona’ya nazaran daha aristokrat bir kesimin yaşadığı ve biraz daha ağır bir şehir diyebiliriz. Fakat yaz kış demeden sokaklara taşan tapas barlarının kalabalığı, eğlence ve yeme içme kültürünün oldukça ön planda olması aslında bu şehri her türlü turist için enteresan kılıyor. Bizleri tek zorlayacak tarafı ise öğlen ve akşam yemeği saatleri, zira ülke genelinde öğlen yemekleri saat 2’den, akşam yemekleri saat 9’dan önce yenmiyor. Akşamları 20’den önce açılan restoran bulmak ise neredeyse imkansız. Ben bugün sizi öğlen yemeği için hemen Retiro’nun yanı başında, lokaller dışında pek kimse tarafından keşfedilmemiş tipik bir İspanyol tavernası olan Castelados’a götüreceğim. (C de Antonio Acuña, 18) Özellikle deniz ürünleri konusunda oldukça başarılı ve fiyat perfomansı çok iyi olan bu restoranda bir çeşit minik kum midyesi olan “Coquinas” ile “Milhojas de Ventresca”yı denemenizi şiddetle öneririm. Elmalı tartı ise akıllara zarar. Muhakkak deneyin.
Alışveriş noktaları
Öğlen yemeği sonrası gelin biraz da bu şehrin konsept dükkanlarını ve alışveriş için en değişik noktalarını gezelim. Salamanca bölgesinde dünyaca ünlü lüks markaların nerdeyse hepsini bulabilir, hatta ülkeden çıkarken vergi iadesi alacak şekilde tax-free alışveriş yapabilirsiniz. Şehir yabancı turiste çok alışkın olduğu için özellikle bu bölgede İspanyolca konuşmasanız dahi İngilizce konuşan mağaza çalışanlarına denk gelmeniz kuvvetle muhtemel. Chueca ve Malasaña’da ise daha orijinal konsept dükkanlar görebilir, alternatif bir alışveriş rotasının tadını çıkartabilirsiniz. Özellikle görülmesi gereken dükkanların başında benim en sevdiğim El Moderno ve Anclademar yer alıyor. İspanyol ve yabancı tüm markaları bir arada bulabileceğiniz El Corte Ingles’de market alışverişinden elektronik eşyaya kadar her türlü seçenek mevcut. Şehre 30 dakika uzaklıktaki Las Rozas Village ise, outlet alışverişi sevenler için güzel bir durak olacaktır.
Akşam yemeği
Günün sonunda akşam yemeği için eğer yine İspanyol mutfağı tercih edecekseniz Gran Via caddesine tepeden bakan ve şık bir alternatif olan La Primera, veya daha rahat bir ortamda tapas yemek isterseniz yolun tam karşısında bulunan Vinitus en sevdiklerimden. İspanyol mutfağının en bilinen tabağı Paella’yı gelmişken ille yemek isterseniz, bilin ki Paella aslında daha güneye özgü bir yemek. Ancak Madrid’de de Valencia usulü bir paella bulmak pek tabii mümkün. Bunun için rezervasyon yaparak minik bir aile işletmesi olan Casa Benigna’yı deneyebilirsiniz.
Wellness ve sağlıklı yaşam durakları
Madrid’de wellness ve sağlıklı yaşam tutkunları için de tabiiki bir kaç önerim olacak. İlki Chueca’nın meşhur sokaklarından birinde yer alan Lamarca Well adlı mağaza/ kafe. Mağaza ağırlıklı olarak spor giyim ve wellness ürünleri satıyor. Aktif ve sağlıklı yaşam konusunda bilgili, wellness’ın her alanına meraklı insanları bir araya getirme amacıyla kurulan bu mağazanın içinde bulunan kafede ise Roots, sağlıklı beslenen ve spor yapanların ihtiyaçlarına yönelik opsiyonlar bulmanız mümkün. Özellikle yoga yapanlar için her türlü materyal ve değişik markaların tekstil ürünlerinden oluşan güzel de bir seçkileri var. Tavsiye ediyorum!
Yoga demişken, seyahatte olsa bile pratiğini bir kenara bırakmak istemeyen okuyuculara şehrin en güzel yoga stüdyolarından biri olan Zentro Urban Yoga‘yı tavsiye edebilirim. Üstelik Retiro Park’a çok yakın bir lokasyonda bulunduğu için ulaşımı oldukça kolay, tecrübeli eğitmenleri ve ders çeşitlilikleriyle de seveceğinizden emin olduğum bir nokta. Son olarak hem sağlıklı yemeğe hem de lezzete önem verenler için bir çeşit hızlı yemek alternatifi olabilecek, ve şehrin değişik noktalarında bulabileceğiniz Honest Greens tarladan tabağa felsefesi ile oldukça başarılı bir öğlen yemeği mekanı olabilir. Şehrin ve bence Avrupa’nın en başarılı açai bowl’ları içinse Amazonia Açai isimli kafeye uğramayı ihmal etmemelisiniz.
Bol güneşli, bol yürümeli, her daim hareketli ve oldukça gurme bir seyahat destinasyonu olsa da, Madrid’in tüm yorgunluğunuza değecek bir seyahat deneyimi olacağına şüphe yok. Şimdiden iyi tatiller!