“İyi düşün, iyi olsun” felsefesini hayatın her alanına dahil edebiliriz. Başarmak için öncelikle başarıya inanıp onu istemek ve düşlemek gerektiğini küçük yaşlardan itibaren öğreniriz. Peki ya yanılıyorsak? Hayal etmek belki de sandığımız kadar yararlı değildir. Gerçekte ulaşabileceğimiz bir hedefin önüne hayallerimizle engel mi koyuyoruz?

Psikoloji profesörü Gabriele Oettingen’in “Rethinking Positive Thinking” kitabında, hayal kurduklarında insanların kendini daha mutlu hissettiğini, buna bağlı olarak kan basıncının düştüğünü ve dolayısıyla enerji seviyesinin de azaldığını belirtiyor. Enerji azalınca motivasyon da azalıyor.

Oettingen bu sonuca nasıl vardı?

Oettingen, öğrencilerin katıldığı, iki yıl süren bir araştırma yaptı. Araştırmaya katılanlardan  geleceğe yönelik iş bulma planları ve ilişkileri hakkında olumlu/olumsuz düşüncelerini yazmaları istedi. İki yıl sonra aynı öğrencilerle tekrar görüştü ve onlara hedeflerinin ne kadarını gerçekleştirdiklerini sordu.

Yüksek beklentiye sahip, aşırı iyimser ve hayalperest olan öğrencilerin, olumsuz düşüncelere sahip olan öğrencilere kıyasla daha az iş teklifi ve daha düşük ücret teklifi aldığı ortaya çıktı. Aşırı iyimser öğrencilerin diğerlerine nazaran daha az çaba harcadığı ve ilişkilerinde de olumsuzluklar yaşadıkları görüldü.

Olumlu düşünmek ve hayal kurmak elbette kötü değil ancak eyleme geçmeyi engelliyorsa ve kişi zamanını hayaline ulaşmak için çalışmak yerine sadece hayal kurarak geçiriyorsa burada tehlike çanları çalıyor demektir. Çünkü başarıyı hayal etmekle başarıyı elde etmiş gibi yapmak arasında ciddi bir fark bulunuyor.

İyimser düşünmeye eğilimliyiz!

Londra’da bulunan Affective Brain Lab’in direktörü olan Tali Sharot’a göre insanların yüzde 80’i iyimser ve umutsuz olmaktan ziyade geleceğe umutla bakmayı tercih ediyorlar.

İyimser olmanın bedenimize katkı sağladığı bir gerçek… İyimser insanların tansiyon veya diyabet gibi hastalıklara yakalanma riskleri daha düşük. Aynı şekilde kötümser olanlara kıyasla daha uzun ve sağlıklı yaşadıkları da biliniyor. Ancak iyimserliğin de aşırısı olaylara gerektiğinden geç tepki vermeye neden olabiliyor. Kötü bir olaya tanık olduğumuzda “benim başıma gelmez” diye düşünmek de olumsuz sonuçlara yol açabiliyor.

Aşırı iyimserlik yerine makul olmaya çalışın

Yaşadığımız zor zamanlarda hayatımızı devam ettirebilmek için iyimser olmaya ihtiyacımız var. Aksi halde, tünelin sonundaki ışığı başka türlü nasıl görebiliriz?

Öyleyse ne yapmalı? Planlamanın ilk kısmında ne yapmak istediğinizi düşünün ve mükemmel senaryonun hayalini kurun. Bir sonraki adımda güçlü yönlerinizi ve hedeften ne kadar uzak olduğunuzu “dürüstçe” değerlendirin.

Bu arada kendinize şu soruyu sorun: Parçaları bir araya getirdiğinizde her şey mantıklı mı? Eğer mantıklı olmadığını düşünüyorsanız hedefi önceliklerinize göre daha düşük bir seviyeye yerleştirebilirsiniz.

Hedefe ulaşma yolunda bir acil durum planı hazırlayın. Olası aksaklıkları ve bunlarla başa çıkmanın yollarını önceden tahmin edebilirsiniz. Bu size cesaret kazandırır ve hedefinizi daha az korkutucu hale getirir.

Olumlu düşünceleri doğru yöne yönlendirmeli

Bir şeyin olmasını istemek iyi hissettirir, fakat kendi başına yeterli değildir. Olumlu düşüncelerden kurtulmaya gerek yok, onları nasıl kullanabileceğimizi bilmek yeterli. Olumlu düşüncelerimizi ve hayallerimizi planlarımıza ve çabalarımıza dahil edebileceğimiz bir destek olarak değerlendirmeliyiz.

Kaynak: Thrive Global, Elephant Journal, Business Insider





BLOOM SHOP