“En nihayetinde üç şeyin önemi vardır: Ne kadar sevdiğiniz, ne denli nazik yaşadığınız ve sizin olmayan şeyleri bırakmakta ne kadar başarılı olduğunuz.” Buddha
Geçen gün bir dostumun pandemi ile ilgili konuşmasını dinledim. Sürekli üretmekten bahsediyordu. Üretmediği zaman kendine sardığından. Aslında sorun tam da bu. Kendimize sarmaktan bu kadar korkmamız. Kendimize sarmamak için, içimizde geçmişin koyu acısıyla sürekli “yapma- etmelere” tutunmamız.
İlginizi çekebilir: Özgüven ve Ego Arasındaki 4 Fark
O kadar kötü bir şey mi kendine sarmak?
Evet, kendimize sararsak, acıyla karşılaşacağımız doğru. Savunmasız yanlarımız, güçsüz taraflarımız, yenilgilerimiz ve karanlık taraflarımız açığa çıkacak. Geçmişimizin hayaletleri yeniden karşımıza gelecek ve vicdanımızla çeşitli yüzleşmeler yaşamak zorunda kalacağız.
Oysa bu karşılaşma, başlangıçta sevimsiz görünse de uzun vadede bizi özgürlüğümüze taşıyacak tek yol.
Psikolog Cortney Warren, TED konuşmasında kendimize söylediğimiz yalanlardan ve sürekli olarak kendimizi hayal kırıklığına uğratışımızdan bahsediyor. “Bugün diyete başlıyorum” “Artık o kadar içmeyeceğim” “Yarın sigarayı bırakıyorum” “Cinsel hayatım berbat ama bu o kadar da önemli bir şey değil” “Eşimden başka hiç kimseyi hayal etmiyorum” “Beni terk etti ama incinmedim”…
Gelişim, itirafla başlar…
Warren’a göre gerçekleri kabul etmiyoruz çünkü sonuçlarıyla başa çıkamayacağımızı düşünüyoruz. Çünkü kabul, sorumluluk almayı da beraberinde getiriyor. Eğer alkol problemimiz olduğunu kabul edersek, bunu çözmenin sorumluluğu da beraberinde gelecek. Yalnızlık korkumuz yüzünden gitmeyen ilişkimizi bırakmadığımızı fark edersek, bu korkuyu yenmenin yollarını arayacağız.
Eğer bir kadını sevdiğimizi kabul edersek, ona aşkımızı ilan etmenin sorumluluğuyla birlikte gelecek bu kabul. Hasta olduğumuzu en nihayetinde kabul edersek, iyileşme formüllerini araştırmak durumunda kalacağız.
Kabul, sorumluluk, aynı zamanda değişim ve özgürlük rüzgarlarını da beraberinde getiriyor. Bu zorlu bir yol. Bu nedenle insan, daha en baştan, yaratıcı yollarla kalbin acıyan bölgelerini çeşitli yalanlarla dolduruyor. Bu yalanlar, bizimle birlikte bu hayatı yaşıyor ve hayatı dolu dolu yaşamamızın, neşe, sağlık ve mutluluğumuzun önünde büyük bir engel teşkil ediyor.
Freud, hayatın acı tarafını hissetmemek adına geliştirdiğimiz sisteme ‘Ego Defans Mekanizmaları’ diyor. ‘Yeter ki incinmeyeyim’ diye kendimizi korumaya alıyoruz. Atmamız gereken o ilk adımı atmıyoruz, podyuma çıkıp salına salına yürümüyoruz ya da ‘bu hayatı da ben yaşadım!’ diyebileceğimiz pek çok şeyden geri duruyoruz.
Biz, bu korunmayı pek çok yolla sağlıyoruz.
Ego savunma mekanizmalarından bazıları nelerdir?
Bastırma
Yaşamımızın çoğunu gerçekleri bastırarak geçiriyoruz. Rahatsız edici, kaygı uyandırıcı, tehlikeli olabilecek düşüncelerin, anı ve deneyimlerin bilinç düzeyine çıkmasını önlemek için ego tarafından kullanılan bilinçdışı bir mekanizma. Bastırılmış duygular, düşünce ve istekler bilinçaltı yollarla, örneğin dil sürçmeleriyle açığa çıkıyor.
İnkar
Ortada olan gerçekleri inkar ederek bilinçaltına itiyor, unutmaya ve düşünceden uzaklaştırmaya çalışarak kendimizi korumaya çabalıyoruz. Her gün içmemize rağmen alkol problemimiz olduğunu reddetmek, zona çıkarmamıza olmamıza rağmen stresli olmadığımızı ya da sürekli kavga etsek de evliliğimizde mutlu olduğumuzu iddia etmek gibi. Burada iç ses, “Başka çarem mi var?” diyor.
Mantık çerçevesine oturtma
Buna bir başka değişle, ‘bahane bulmak’ da diyebiliriz. Karşılaştığımız olaylarda sıklıkla gerçeklerden kaçarak, olayı aslından uzaklaştırır ve bunu bir mantığa bürümeye çalışırız.
Yanlış olduğunu bile bile yine de nefsimize yenilerek yaptığımız şeyler arasında sayabileceklerimiz “Bugün üç top dondurma yiyebilirim çünkü spor yaptım” ya da “Efkarlıyım, içeceğim!” Veya önemli bir sunumdan önceki gece gittiğimiz partiyi mantık çerçevesine oturtmak için “Ama çok sıkılmıştım, benim de eğlenmeye hakkım var!” demek gibi.
Yön değiştirme
Tepkiyi asıl hedefe ya da asıl kişiye değil de başka bir hedefe ya da başka bir kişiye yöneltmek. Örneğin, patrona bağıramayan babanın eşine, babaya bağıramayan kadının çocuğuna bağırması gibi. Ya da çocuğuyla ilgilenemediği için onu oyuncaklara boğmak gibi… Aynı zamanda bunu iyi yönde kullanmak da mümkün, çalışanlarına bağırmak yerine koşmaya ya da kick-boksa giderek deşarj olmak ya da kendini bir hayır projesine adamak gibi.
Telafi (Kompanse etme)
Bireyin bir alandaki başarısızlığını başka bir alanla telafi etmesidir. Ödünlemeye neden olan temel etken bireyde olan eksiklik ve yetersizliklerdir. Örneğin bir genç kız kendini güzel ve alımlı hissetmiyorsa, kabul ve sevgi görmek adına ‘bari zeki görüneyim’ diye ders çalışmaya ya da kitap okumaya sarabilir.
Bu da onu kendini güzel hissetme sorumluluğundan rahatlıkla alıkoyabilir. Acıyı saklamak için işe-güce sarılmak da buna güzel bir örnek. Alışveriş, seks, uyuşturucu, alkol gibi her türlü bağımlılık bu kategoriye koyulabilir.
Yansıtma
Başkalarını suçlama ya da kendi suçunu başkalarına atma olarak tanımlanabilir. Başkalarını suçladığımızda ödememiz gereken bedelden kolaylıkla kaçabiliriz. “Sana vurdum çünkü beni sinirlendirdin” diyen biri, öfke problemini çözmek yerine karşıdakini suçlama yoluna gider. Ancak gerçek, kişinin içinde şiddet barındırmasıdır.
Ters tepki oluşturma
Güdüleri ve duyguları çarpıtma denebilir. İkiyüzlü davranma şeklinde olan tanımları da vardır. Ters tepki savunmasında birey asıl tepkisini, duygusunu, düşüncesini göstermez. Ergenlik çağlarında gençlerin, hoşlandığı kızın saçını çekmek buna bir örnektir mesela.
Özdeşim kurma
Özdeşleşme, başkasına benzeme, özenme, taklit. Özdeşim kurmaya şu örnekler verilebilir: Bir rol modele özenerek onun gibi olmaya çalışmak, kendi özünden uzaklaşarak bir başkasını taklit etmek, başkalarının başarısıyla sanki kendi başarısıymış gibi övünmek, takım tutma ve takımı yenince kendisi yenmiş gibi sevinmek de özdeşim kurmaya örnek gösterilebilir.
Kaçma
Bunaltı doğurabilecek bir gerçeği yok saymak, görmemek, ona karşı duyarsızlaşmak, onu önemsememek. Eğer nasıl çözeceğinizi bilmiyorsanız süregiden belli bir sorunla yüzleşmek yerine “Vur patlasın, çal oynasın!” ya da “Aman, boşver”, ya da “Çok da şey etmemek lazım” diyebilirsiniz. Böylece sorunun kendisiyle yüzleşmek zorunda kalmazsınız.
Peki size bu savunma mekanizmalarının hangisi veya hangileri var?
İlginizi çekebilir: Zaman Koşullanmasının Ego Üzerine Etkileri
Kaynakça: Cortney Warren, TED Talk