“Nasılsın?” sorusuna ne cevap veriyorsunuz? Benim bugünlerde en sık duyduğum cevap “Koşturmaca!”. Eğer sizin de cevabınız buysa Onunla Ne Yaptığınız Size Bağlı: Zaman Yönetimi | Live To Bloom yazısı tam size göre
“Yapmak istediğim bir sürü şey var ama çok azını yapmaya vaktim kalıyor…Keşke gün 72 saat olsa!…Hiçbir şey yetişmiyor…Sürekli çalışıyorum ama bir türlü yetemiyorum…Her yere geç kalıyorum…Trafik bütün zamanımı yiyor…Zamana karşı yarışıyorum!…Bir elimde telefon, diğerinde yapılacaklar listesi…Cevaplanacak e-postalar, alınacaklar, aranacaklar, yetiştirilmesi gereken işler…Hepsi kapıma dayanmış, hepsi acil, hepsi önemli.”
Belki bir an geldi ve o noktadan sonra hayat sizi sarmalına alıp yuvarladı. Ve o günden beri “yuvarlanıp gidiyorsunuz”. Peki siz mi seçtiniz bu koşturmacayı yoksa başınıza mı geldi? Bu tempoyla daha nereye kadar gidersiniz, sağlığınızı yitirir misiniz, siz sağlığınızı yitirirseniz, bu yapılacakları kim yapar o zaman? Siz önemli misiniz? Önemliyseniz, ne kadar önemlisiniz?
Entrepreneur dergisinde Joe Matthews, Don Debold ve Deb Percival’ın “10 İpucuyla Zamanı Yönetmek” başlıklı yazısında zamandan şöyle bahsediliyor:
“İki çeşit zaman vardır: Saatin gösterdiği zaman ve gerçek zaman! Saatin gösterdiği zamanda, bir dakikada 60 saniye, bir saatte 60 dakika, günde 24 saat ve yılda 365 gün vardır. Tüm zamanlar eşit geçer. Biri 50 yaşına bastığında, tamı tamına 50 yaşındadır. Gerçek zamanda ise zaman görecelidir. Yaptığınız işe göre zaman durur veya uçup gider. Motorlu taşıtlar departmanında geçirdiğiniz 2 saat, size 12 yıl gibi gelebilir. Fakat 12 yaşına gelmiş olan çocuğunuzu 2 saatte büyütmüş gibi hissedebilirsiniz.”
Esasında “Hepimizin 24 saati var, onunla ne yaptığınız size bağlı” başlıklı yazıların anlattığı da bu. “Gel de sen İstanbul’da yaşa da gör” dediğinizi duydum! Neyse ki, gerçek saat İstanbul’da dahi bizim gerçekliğimizle işliyor.
Bu şehirde zamanını son derece efektif kullanan, gayet başarılı ve odaklı insanlar tanıyorum. Onlarla sohbetlerimden yakaladığım ipuçlarını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Zamanı planlayın
Ne kadar zamanınızı ekrana öylece boş bakarak geçiriyorsunuz ya da Facebook, Twitter, Instagram gibi sosyal medya hesaplarından kafanızı ne sıklıkta “Benim burada ne işim var yahu, ne yapıyorum ben?” diyerek kaldırıyorsunuz? Eğer boşa vakit geçirmekten artık sıkıldıysanız, bir ajanda alıp, saati saatine zamanınızı planlamakla başlamanızı öneririm.
Biraz aylaklığa ve serbest zamana da ajandanızda yer açın
Zamanınızı saati saatine planlamaya başladınız. Ama eğer aylaklık edecek veya biraz serbest kalacak zaman bırakmazsanız, nefesinizi tutmuş bir şekilde günün sonunu getirebilirsiniz. Serbest zamanlar, yaptığınız işler arasında beyninizi dinlendirmeye, yeni bir bilgi edindiyseniz, onu sindirmeye ve biraz rahatlamaya yarar.
Meditasyon yapın
Yurtdışında ve ülkemizde üst düzey yöneticilerin pek çoğu meditasyon yaparak zamanlarını çok daha etkin kullanmayı başarabiliyorlar. Meditasyon, zihni boşaltmak ve yeni bilgiye yer açmak için muhteşem bir yöntem! Çoğunlukla anlaşılanın aksine, meditasyon yapmak için konsantre olabilmek gerekmiyor. Herkes meditasyon yapabilir. Düzenli meditasyon yapmak, bir bakıma zihni dinlenmeye almak demektir. Zihninizi olumsuz duygu, düşünce ve gereksiz kalabalığından temizledikçe, daha berrak düşünebilir, daha odaklı ve gerginlikten arınmış bir zihin durumuna geçebilirsiniz. Dikkat dağınıklığı, konsantrasyon ve motivasyonsuzluktan mustaripseniz, zihninizin rahatlamaya ihtiyacı var demektir.
Her sabah ajandanıza bakın ve en sevmediğiniz işi ilk önce yapın
Böylece enerjinizi yemesin, aklınızdan çıksın ve günü rahat bir zihinle geçirebilin. İstemediğiniz bir telefon konuşması mı yapacaksınız. Sabah ilk iş onu yapın. Bitsin! Çok da niyetli olmadığınız bir görüşmeye mi gitmeniz gerekiyor. Hemen ilk işiniz o olsun. Aklınızda tuttuğunuz ve ertelediğiniz zaman bu gibi istenmeyen işlerin daha çok enerjinizden çaldığını bilin.
İşlerinizi yaparken (özellikle de konsantrasyon gerektiren işleri) tüm sosyal medya sayfalarını ve özellikle de telefonunuzu kapatın. 2-3 saatte ancak bitirebildiğiniz işleri -bu sayede- dikkatiniz dağılmadığı için belki 1 saatten az bir sürede tamamlayacaksınız!
Detaylarda kaybolmadan büyük resme bakın
Mükemmeliyetçi yapıda olan kişilerin sıklıkla düşmeye meyilli olduğu bir tuzak bu. Siz düşmeyin! Bazen detaylarda o kadar kaybolabiliyoruz ki, büyük resmi ortaya çıkaramıyoruz. Eğer sizde de böyle bir eğilim varsa, kendinize hatırlatma yazın. Ve özellikle hangi işleri yaparken tam olarak hangi detaylarda kaybolduğunuzu alt alta yazın. Kendi kendinize işin içinden çıkamıyorsanız, detaylarda kaybolabildiğinizin farkında olan güvendiğiniz birinden destek alın.
Ne istemediğiniz yerine ne istediğinize odaklanın
Ne istemediğiniz yerine ne istediğinize odaklanırsanız, zihniniz olumlu yönde düşünmeye başlar. Zihninizin bu olumlu hali, zamanı da sizinle dost kılar.
Zamanın size karşı değil, sizinle dost işlediğini fark edin
Nefes nefese iş yetiştirmeye çalışırken hangimiz zamanın dostluğunu fark edebiliriz ki? Oysa zaman bizim zihnimizdeki bir gerçeklik olduğu için, zihnimizin durumu, zamanın akış hızını da etkiliyor. Zihnimizi boşaltmaya vakit ayırdığımız oranda, zamanın bizim aleyhimizde değil, lehimizde çalıştığını anlamaya başlarız.
Kendinize ve sağlığınıza mutlaka her gün en az 1 saat ayırın
Kendinize ve sağlığınıza ayırmadığınız zaman, hastane masrafları olarak öyle ya da böyle geri döner. “Çok iş var” diye sporunuzu, suyunuzu, beslenmenizi, sevdiğiniz insanları ve yapmaktan zevk aldığınız işleri ihmal ederseniz, kazandığınız paralar pekala sağlık sektöründe harcanır gider. Önemli olan, freni kaza yapmadan önce kullanmak!
Konu ile ilgili “daha fazla” bilgiye aşağıdaki yazılardan da ulaşabilirsiniz: