RÖPORTAJ: İREM BALİ

Rüyaların analizi, kendimizi daha iyi tanımanın ve dönüştürmenin en güçlü araçlarından biri. Çünkü her gece başımızı yastığa koyduğumuzda gördüğümüz rüyalar, bize kendimizi anlatıyor aslında. Söylediklerimden de fark etmişsinizdir; şu sıralar rüyalar ve rüya analizi üzerine çok düşünüyor, çok araştırıyorum. Şanslıyım ki, yakın zamanda Rüya Analizi Koçu, Ayşen Mehtap Kurbanzade’ye merak ettiğim tüm soruları sorabildim! Kendisiyle ettiğimiz keyifle sohbette, rüya analizinin iyileştirici gücüne dair 20 yıllık deneyimlerini, ICF Erickson Koçluğu Eğitimi ile harmanladığı koçluk seanslarına da değindik. Hadi başlayalım!


Rüya analizi üzerine merak etiğim çok soru var ama sanırım her şey, önce rüyaları hatırlamaktan geçiyor. Öncelikle, rüyalarımızı daha sık hatırlayabilmek için ne yapmalıyız? Bize önerebileceğiniz pratik bir teknik olabilir mi?

Rüyalar bize bizden bilgi verir. Bu yüzden rüyaları hatırlamak, biraz yüzleşme meselesi… Kendini hazır hissetmek, “Rüyam bana ne söylemek istiyor?”u merak etmek gerek. Rüyaları daha iyi hatırlamak için yapılabilecek en etkili şeylerden biri, uykuya dalarken buna niyet etmek. Niyet çok güçlü tetikleyici bir enerji. Tabii bu niyeti kalpten ve dingin bir zihinle gerçekleştirebilmek için bedenimiz gevşemiş, zihnimiz sessiz olmalı. Belki de bunun için, biraz beyin dalgalarından frekanslardan bahsetmeliyiz.

Her gece beynimiz REM uykusunda, en derin Delta beyin dalgasına geçiyor. Bu frekansa geçebilmek için ise, Beta’dan Alfa’ya, sonra Teta’ya ve Delta’ya doğru bir geçiş oluyor, en son noktada beyin uyku haline giriyor. Aslında beyin uykuda hiçbir uğraşı vermeden, doğal haliyle en derin meditasyon haline geçiyor da diyebiliriz. İşte tam da bu noktada, yani uykuya geçmek ve bizi bekleyen rüyaları hatırlayabilmek için; bedeni, zihni, ruhu dingin bir hale getirmek önemli. Bedeni gevşeten meditasyonlar yapmak, rüyayı hatırlama niyetini tetikliyor. Aynı zamanda, başucunuzda mutlaka bir defter, kalem olsun. Uykudan uyanır uyanmaz, hatırladıklarınızı o ham haliyle yazın. İşe kalkmak, yemek yapmak, çocukları okula hazırlamak gibi telaşlar yani korteks devreye girmeden, en saf haliyle… Bu şekilde her gün tekrar tekrar yazdıkça beyin de hatırlamaya devam ediyor, motive oluyor. Ham haliyle yazmak oldukça güçlü ve analizlere de hizmet eden bir unsur.

Gördüğümüz rüyaların bir rehber niteliği taşıyıp taşımadığını nasıl ayırt edebiliriz?

Aslında yaptığımız rüya analizi seansları tam da buna hizmet ediyor. Tabii ki kişi, fazlasıyla tekrar eden ya da bir şekilde anlamlandırabildiği senaryolarla karşılaştığında onlara dikkatini yöneltebiliyor ve kendi içinde bir sorgulamaya girebiliyor. Ancak eğer ki istenen, yaşanan bu tekrarların en derinlerde yatan sebeplerini keşfetmek ve kişinin bireysel yolculuğundan yola çıkarak çözümlemeler, derin okumalar yapmaksa, seanslarda tam olarak bunu yapıyoruz.

Rüya analizi tamamiyle bilimsel ve çok güçlü bir farkındalık çalışmasıdır. Kendimizin kendimizle konuştuğu ama bugüne kadar kullanmadığımız, duymadığımız bir yabancı dil de diyebiliriz. Öz’den, varoluşumuzdan gelen semboller ve senaryoların bize anlatmak istediği çok şey oluyor. Hatta bazen öyle fantastik bulgular ortaya çıkabiliyor ki, vardığımız noktalar bizi gerilere, kişinin doğumuna hatta daha da geriye, nesiller öncesine bile götürebiliyor.

Peki, kabus gördüğümüz zamanları nasıl yorumlayabiliriz?

Kabusları, bilinç dışının sesini duymadığımız zaman karşımıza çıkan semboller olarak ifade edebiliriz. Eğer bir kabus görüyorsak, bize kendini göstermek isteyen kayıtlarımızı görmediğimiz, duymadığımız içindir. Artık bağırarak bile bize sesini duyuramayan o senaryolar, bir noktadan sonra çığlık atmaya başlar ve kabus olarak karşımıza çıkarlar. Bazen kabus sırasında gördüğümüz semboller, o kişi için yol boyunca dönüşmüş semboller olabilir ve eğer rüyaları yazmıyorsak, korteksimiz o sembollerin artık kabus anlamına geldiği algısını giderek sağlamlaştırmaya başlamış olabilir. Bu yüzden yazmak çok önemli. 

Evet, tabii ki rüyalarımızda ürkütücü bazı sahneler görebiliyoruz, çok da etkileniyoruz ama o “kabus” dediğimiz, bize anlamlı mesajlar da veriyor olabilir. İşte burada yine çözümleme devreye giriyor. Çünkü çoğu zaman, kabuslarda gördüğümüz görüntülere “korkutucu’” etiketini yapıştıran da bizler oluyoruz; bizim öğrenilmiş, aktarılmış, kalıplaşmış yargılarımız oluyor. Onu korkutucu olarak algılamamıza sebep olan ne? Bu gibi soruları analiz seanslarında kendimize soruyor ve fark ediyoruz.

Rüyada aynı yüzleri veya aynı sembolleri görmenin anlamı nedir?

Bunu konuşmamız değerli, çünkü aslında tekrarlayan semboller ve senaryolar her zaman kendini ürkütücü bir şekilde göstermiyor. Yalnızca durmadan tekrar ediyor, süreklilikte karşımıza çıkıyorlar. En temelde, sebebi aynı: Seslerini duymadığımız, yok saydığımız ya da üzerini örttüğümüz için tekrarlıyorlar. Bu da beynimizin savunma mekanizması. Tekrar eden yüzleri, sembolleri ilgi çekmeye çalışan küçük bir çocuk gibi düşünün, “Beni gör, beni gör!” diye zıplıyor. Fark edilmek, görülmek istiyor. Onu her görmemeyi seçtiğimizde, Pandora’nın kutusunu açmamaya her karar verişimizde, onun bir kez daha karşımıza çıkacağını da garantilemiş oluyoruz aslında.

Bir rüya analizi koçluğu seansı nasıl ilerler?

Düşünün ki rüyalarınızı görüyorsunuz, gayet iyi hatırlıyorsunuz ve bazı tekrarlar fark ediyorsunuz. Sonra? İşte rüya analizi koçluğu seanslarında sonraki adımları birlikte atıyoruz. Bu adımlar, önce rüyalarımızın bize ne anlattığını anlamak için parçalara bölmek, sonra güncelleyerek yeniden anlam vermek için yapılandırma sürecini temsil ediyor. Çünkü derin bir dönüşüm yaşamak isteyen her birey için yeni bir inşa süreci gerekiyor. Seanslarda bu süreci katman katman, aşama aşama birlikte ilerletiyoruz.

Önce danışandan sahne sahne rüyasını dinliyoruz. Çoğu zaman danışanın anlatısının ilk cümleleri, bize yönümüzü nereye çevirmemiz gerektiğini söylüyor oluyor. O noktayı keşfedip yola çıkıyor ve yol boyunca kişinin sıklıkla karşısına çıkan sembollerin açılımlarını, çözümlemelerini gerçekleştiriyoruz. Kişiye güçlü sorularla, örnekler ve yaşanmışlıklarla, en önemlisi evrensel sembol dilinin verileriyle kendi hikayesine odaklanmasına ve yüzeye çıkanlara bugün işine yarayacak halde anlam vermesine eşlik ediyorum. Eşlik ediyorum diyorum, çünkü bunu ancak kişinin kendisi yapabilir. Diğer türlü benim görüşüm, kendi deneyimimi aktarmış olurum. 

Bu öyle bireysel bir yolculuk ki… Kişinin RNA kayıtlarına, ebeveynlerinden kendisine aktarılan bilgilere kadar gerilere gidebiliyor. Tabii kişi, açılıma ve kendi içinde derinleşmeye istekliyse bu süreci kolaylaştırıyor. Ve biz bu çözümlemeler üzerine daha fazla eğildikçe, kişi, bugününü etkileyen dönüşümlerden geçmeye başlıyor. Gündelik hayatını, fabrika ayarlarına uygun yaşamayı öğreniyor. Genlerimiz artık kaderimiz değil; biyolojik olarak hepimiz, kadın-erkek eşit evrensel canlılarız. Farklılıklarımız aktarılan bilgilerde ve yaşanan farklı süreçlerde. Her insan doğuyor, büyüyor ve ölüyor. Bu canlının yaşam öyküsü. Ama bu süreçlerde ve doğmadan önce bize aktarılmış, taşınmış olan bilgiler, birbirimize farklı bakmamıza sebep oluyor. Rüya analizi koçluğu seanslarını bu anlamda bir iyileşme yolculuğu olarak düşünebilirsiniz.



İrem Bali

Koç Üniversitesi, Psikoloji bölümü mezunu, içerik yazarı, editör ve fotoğrafçıdır. Aynı zamanda freelance olarak markalar ile sosyal medya yönetimi alanında işbirlikleri yapıyor. Hayatını tutkuları belirliyor. En büyük tutkusu yazmak, bir diğeri, eline kalemi kağıdı (bazen laptopu!) aldıracak yeni deneyimler yaşamak, hikayelerin peşinden gitmek. Bu yüzden kendi keşif peşinde bir seyyah,...



BLOOM SHOP