Her türlü ilişkide (eşlik, sevgililik, aile, dostluk), netlik ve iletişimin son derece önemli olduğu hissindeyim. Bir toplumun zihinsel, bedensel ve ruhsal sağlığı, insanların birbirleriyle kurdukları sıkı, sımsıkı ve temiz bağlar sayesinde güçleniyor. Birçok şeyi dillendirebilmek ve doğru iletişimi sağlayabilmek içinse, duygusal anlamda belli oranda bir farkındalık gerekiyor. Çelişki şu ki; bilinçli olarak içeriye dikkat yöneltmediğimiz sürece, iç dünyası (duygu, düşünce, algı, davranış ve alışkanlık döngüleri) insana çoğu zaman aşikâr olmuyor.
İletişim eksikliği ve bağlanma problemi yaşadığımız dönemin en önemli toplumsal sorunlardan biri.
Geçmişte fazlaca kırılıp incindiğimiz için, başını kabuğuna gömen kaplumbağalar gibi içimize çekiliyor, gerçek bağlar kurmayı bırakıyor ve yüzeysel ilişkilere yöneliyoruz. Bazılarımız da sevgiden tamamen ümidini kesmiş, “ilişki kurmamak” yönünde hızla ilerliyor. En nihayetinde böylesi daha kolay gibi görünse de, bu seçim uzun vadede bizi yalnızlığa sürükleyen bir kaçış yolu.
Ortada bir “yalnızlık salgını” var. Biz bu salgının önüne geçmediğimiz, sevdiklerimizle aramızdaki pamuk ipliğinden bağları sağlamlaştırmadığımız ve onlarla ilişkilerimizdeki pürüzleri temizlemediğimiz takdirde mutsuzluk, depresyon ve anksiyeteden silkinip kurtulmamız her geçen gün biraz daha zorlaşıyor.
Çünkü insanlık olarak bizim ilacımız prozac değil, sevmek, sarılmak, bağlanmak ve iletişim kurmak.
Peki korkularımızı aşıp, bu sağlıklı bağları nasıl yeniden inşa edeceğiz?
Cesur olmak
Yaralı ilişki ağları cesaretle yüzleşmeleri, sorun neyse sofraya getirip, çözmeyi gerektiriyor. Zor. Hepimiz için zor, bunun farkındayım. Bununla birlikte, yarayı iyileştirmeden yaşamak daha zor. Her gün acıyor. Korkularımızla yüzleşerek karanlık tünellerden çıkabilir, daha sağlıklı ilişkilerle daha sevgi dolu dünyalara kapı aralayabiliriz.
Aile dizimi
Yaralı ilişki ağları aileden başlıyor. Maalesef ki en çok sevdiklerimiz, daha çok küçük yaşlarda psişemizi deşmiş, bizi en çok yaralamış olanlar. Annemiz, babamız, bizi ilk yetiştirenler, kardeşlerimiz, birlikte en çok vakti geçirdiklerimiz.
Bu dünyayı fiziksel olarak terk etmiş veya hayatımızdan çıkmış olsalar dahi karşılıklı oturup konuşmadan da onlarla bağlarımızı derinleştirebilir, yaralarımızı iyileştirebiliriz. Çünkü ruh her zaman ve sonsuzlukta yaşamaya devam ediyor. Sorun neyse onlar olmadan da çözebiliriz.
Aile dizimi kadim ve konu ilişkiler olduğunda pek çok konu başlığını su yüzüne çıkaran son derece etkili, güvenilir bir teknik. Size en yakın aile dizimi uzmanının kapısını çalmak, güvenle bağlanma sanatını birkaç seferden sonra icra etmeye başlayabileceğiniz güvenli bir yol.
Duygularına kulak vermek
Biz çoğu zaman yapma etmelerle günü geçirdiğimiz için duygularımıza çokça kulak vermiyoruz. Oysa duygularımız iyileşme yolunda bize rehber. Gün içinde neler hissediyorsunuz? Bu sorunun cevabını sık sık kendinize “şu anda ne hissediyorum?” diye sorarak alabilirsiniz. Hatta bir duygu günlüğü tutmak harika bir tedavi metodu.
Seviyorsan, git konuş bence
Sevdiklerimize onları sevdiğimizi söylüyor muyuz yeterince? Aslında söylemekten de öte bunu onlara hissettirebiliyor muyuz? Pek çoğumuz ağır eleştiriler arasında, yargılanarak büyüdük. Gerek aile içinde, gerekse eğitim sistemi bu ağır travmayı bize yaşattı. Kendimizden utandık, utandırıldık.
Ancak artık çarkların tersine dönme zamanı. Kendi önem ve değerimizi anlamaya, yaşamaya, hissetmeye başladığımız bu yeni çağda, sevdiklerimiz de bundan nasibini almayı hak ediyor bana sorarsanız. Onlarla ilişkimizi sevgi paydasına dayamak bizim elimizde. Karşımıza alıp konuşarak, geçmiş hesaplaşmalarımızı yaparak, eski defterleri kapatıp, yepyeni bembeyaz bir sayfa açarak…