Sağlıklı yaşamı, insanın fiziksel ve ruhsal açıdan tam iyilik hali olarak tanımlayabiliriz. Yüzyıllardan beri insanlık uzun ve iyi bir yaşamın formülünü aramış, mitoloji ve sanatın en önemli konularından biri olarak sürekli gündemde kalmıştır.
Sağlığımız için yapılması gerekenlerin başında, düzenli bir yaşam gelir. Özellikle şehir yaşamında sağlığımızı tehdit eden en önemli şey ise hareketsizliktir. Günde en az 30 dakika yapılacak bir yürüyüş ve vücudumuzun her tarafını çalıştıracak basit bir egzersiz programıyla bu sorun aşılabilir.
Sağlıklı beslenme de düzenli yaşamın diğer önemli bir konudur. İşlenmiş gıdalar ve trans yağ içeriğinden kaçınmamız, taze sebze ve meyveyi soframızdan eksik etmememiz gerekir. İhtiyacımızdan fazla kalori tüketmemiz, kilo fazlalığı ve bunun getirdiği sağlık problemlerine neden olur.
Günlük sıvı tüketimi de çok önemlidir. İçeceğimiz mümkünse su olmalıdır. Şekerli ve katkı maddesi içeren içecekler günlük içilmesi gereken su miktarını karşılamazlar.
Alkol ve sigara tüketiminin verdiği zararlar günümüzde gayet iyi bilinmektedir. Sigara, nargile, puro gibi maddeler, başta akciğerler olmak üzere, tüm sistemlerimize zarar vermektedir.
Ruh sağlığımız da holistik sağlığın bir diğer önemli bir parçasıdır. Mutsuz insan sağlıklı olamaz. Yaşama olumlu bir bakış açısı edinmek, meditasyon yapmak, nefes egzersizleriyle rahatlamak, sosyal aktivitelerde bulunmak, hobiler edinmek, aile ve arkadaşlarımızla zaman paylaşmak bize uzun ve kaliteli bir yaşam sağlayacaktır.
Düzenli sağlık kontrolünün önemi…
Ne kadar sağlıklı yaşarsak yaşayalım, yine de hastalık olasılığını tamamen yok edemeyiz. Bu nedenle, düzenli kontrol ihmal edilmemelidir.
Genellikle sağlık taramaları ya da Check-Up programları 35-40 yaşlarında başlatılmaktadır. Ama ailede erken dönem kalp hastalığı, kan yağları yüksekliği, genetik ağırlıklı hastalıklar varsa bu kontrollerin, kişinin durumu da göz önüne alınarak, 20’li yaşlardan itibaren yapılması gerekebilir.
Her yaş grubunun ayrı değerlendirilmesi gerekir. Örneğin 40 yaşından itibaren kadında meme ve jinekolojik taramalar başlatılırken, osteoporoz dediğimiz kemik zayıflığı taramaları menopozdan sonra, çoğunlukla da 50 yaş civarında önem kazanır. Yaş ilerledikçe damar sertliğine ve kalp hastalıklarına yönelik taramalar ön plana çıkar.
Çağımızın en büyük korkusu olan kanserin de yaş, cinsiyet, yaşam şekli ve ailevi özelliklerle yakın ilişkisi vardır. Bu nedenle, yaş gruplarına göre standart taramalar belirlenmeye çalışılmıştır. Örneğin hiçbir yakınmanız olmasa da 50 yaş ve üstünde en az bir kez kolonoskopi yaptırılmsı önerilir.
Genellikle 40 yaş sonrası yılda 1 kez genel kontrollerin yapılması uygundur. Eğer yüksek kolesterol, astım, hipertansiyon, şeker gibi hastalıklarınız varsa, bu kontrol aralıkları doktorunuzun önerisine göre daha kısa olabilir.
Genel kontroller dışında vücudumuzda olağandışı bir belirti oluyorsa doktora başvurmak gerekir. Her gün düzenli dışkılayan bir kişinin birdenbire uzun süren kabızlığı olması, aniden başlayan terlemeler, kilo kayıpları gibi bulgular önemlidir. Aşırı kilo alma, ağız, burun, anal bölgede veya idrarda kan görülmesi, sürekli ağrılar, aşırı halsizlik, baş dönmesi, görme bozuklukları, kol ve bacaklarda güç kaybı, unutkanlık, vücudun çeşitli yerlerinde çıkan şişlik ve yumrular, kondüsyon düşüklüğü, nefes darlığı gibi birçok belirti, vakit geçirmeden doktora başvurmanızı gerektiren bulgulardır.