“Öncelikle şunu belirtmek isterim, yas konusunda herhangi bir uzmanlığım yok. Yas üzerine çalışmıyorum, buna hevesim de yok, ehliyetim de. Hayatımda olan bitenden çıkarımlarım sorulunca ve o ortamda anlatmak istiyorsam dilim döndüğünce anlatıyorum, bu kadar. Bu röportajda anlattığım her şeyin bu minvalde değerlendirilmesini isterim.” diyerek söze başlayan Sepin İnceer bir yazar, mindfulness eğitmeni ve Organic Intelligence uygulayıcısı. Kaybettiği eşinin ardından kendi deneyimlerini aktardığı otobiyografik kitabı Ağıtların Tanrısı ile birçok kişinin kalbine dokundu, dokunuyor. Biz de Sepin ile yas duygusuyla başa çıkabilmeyi, bu duygunun etrafında bir yaşam kurabilmeyi konuştuk.
Sizin için sağlıklı yas tutma ne anlama gelir?
Bazı şeylerin başına sağlıklı sıfatı getirilince o konuyla ilişkinin zorlaştığını düşünüyorum. Ve zoraki bir hiyerarşi yaratıldığını. Sağlıklısı var, bir de sağlıksızı gibi. Öncelikle bunu demiş olayım. Yas tutmak yasa başını yaslamak benim için. Bu baş yaslama herkes için farklı tezahür eder tabii. Sözcüklerin kendi tılsımlarının ötesinde izah bazen abesle iştigal oluyor. Burada da öyle. Yasa başını yaslamaktır deyip bırakmak istiyorum.
Yasın 5 aşaması olduğu teorisi hakkında ne düşünüyorsunuz? Yas tutma süreci sırası bağımsız olarak; inkâr, öfke, pazarlık, depresyon ve kabul etme aşamalarından geçiyor mu?
Çerçeve olarak lineer olmayan insan sistemine dair herhangi bir mefhumu, yas da başka bir şey, lineer açıklamanın mümkün olmadığını düşünüyorum. Benim için bu beş ya da sonradan revize edildiği şekilde altı aşama seyrinde değildi yas, yani bu aşamalarda ilerlemedi yaşadığım ve ben kendimde yaşamadığım konularda fikir sahibi olamıyorum. O sebeple yorum yapmam doğru değil. Amerika’nın her şeyi paketleyip kurumsallaştırması beni çok eğlendiriyor.
Bizim için önemi olan birini kaybettikten hemen sonra yaşadığımız bu kaybı anlamamıza, kabul etmemize ve yas hissini yönetmemize neler yardımcı olabilir?
Yası dibine kadar yaşamak; yası bizim yönettiğimiz değil, yasın bizi yönetmesi de değil, ele geçirdiği gerçeğine kendimizi vermek ve bu olurken gerektiğinde sessiz kalabilecek, gerektiğinde gündelik pratik işleri halledecek aile ve arkadaşlar. Bana verilen destek olmasaydı çok zorlanırdım ben, bana bir şekilde dokunmuş herkese minnettarım.
Ritüellere sahip olmak yas duygusunu daha sağlıklı yaşamamıza destek olur mu?
Ritüellerin sadece yası değil hayatı insan olarak yaşamak için şart olduğunu düşünüyorum.
Stereotipleştirilen yas tutma konseptinden farklı biçimde yasını yaşayan fakat doğru, yeterli olduğuna inanmayan veya aşırılarda yaşadığını düşünen kişilere bir öneriniz olur mu?
Kendilerinden, kendi kalplerinden şaşmamaları. Hayatta en çok imtina ettiğim şeylerden biridir başkalarının hatalarını yapmak.
Uzun vadede yas tutmak insanın kendisine, yaşama, ölüme ve dünyaya bakış açısını değiştirebilir mi, eğer öyleyse bu değişim nasıl olur?
Yas tutmak sanırım ölüme inisiasyon. Ölümle ilişki diyelim, havalı sözcüklere gerek yok. Ölümle konuşan bir insan aynı insan değildir, o sebeple sorunuzun cevabı benim için evet.
Büyük ölçekte yaşanan kayıplar; kadın, çocuk, hayvan ölümleri, terör ve nicesinin birikimi sonucu oluşan yas ile bireysel ve kolektif olarak nasıl başa çıkabiliriz?
Çıkamayız. O yasa başımızı yaslayabiliriz, o baş yaslamadan gelen neyse o gelene secde edebiliriz. Bu benim için özür dilemekti. Herkes için değişecektir.
Çevremizde yas hissi ile boğuşan bir sevdiğimize desteğimizi nasıl gösterebiliriz?
Varsa çocuklarına bakarak, yemeğini yaparak, ölüm sonrası devlet dairelerinde sonu gelmeyen işlerde yanında olarak, elini tutarak, uzun bir süre ondan hiçbir beklentiye girmeyerek, sessizlik gerektiğinde sessiz kalarak.
Bu kişi bir çocuk ise tutumumuz ne yönde değişmelidir? Yetişkin birisi ile çocukların yas tutma biçimleri birbirinden farklı mıdır?
Yas ve benzeri her durumda çocuk olan bitenle ilişkisini oturtmaya çalışırken önce “Büyüklerimin olan bitenle ilişkisi nasıl?” diye anlamaya çalışıyor, etrafındaki büyüklerinin ve varsa da anne babasının olan bitenle ilişkisinden feyz alıyor. Çocukken yas tuttum diyebilir miyim bilmiyorum, babam hastalandığında 15, öldüğünde 17 yaşındaydım. Farklıydı o zamanki yas, gelecek algısı çok farklı olduğundan yas da çok farklıydı. Yasın acısı gelecekte keza.
Yas tutan birisi çevreden gelen desteği kabul etme konusunda sıkıntılar yaşayabilir mi? Gelen bu desteği kabul edebilmek önem taşır mı?
Belki, destek adı altında gelene bağlı. Gerçek destekse zaten adı destek de olmuyor. Bir görev bilincinden yapılıyorsa, o an değil ama sanırım sonrasında bir zaman illa mevzubahis ilişkide sarsılmalar yaşanıyor. Yastakinin bunlarla uğraşmaması lazım bence, ondan ne desem boş. Kabul edebilmek, edememek. Ciğeriniz yanıyor, ayırt edemiyorsunuz ki. Şanslıysanız artçısı olmuyor.