YAZAN: BURCU ERBAŞ

Başlığı okuduğunuzda bile kendinizi garip hissediyorsanız, çok yaygın bir kolektif problemin bir parçasısınız. Şişman kötü bir kelime değil. Şişman olmak da öyle. “Şişman” bir kişinin kendi bedenini tanımlamak için başvurabileceği bir kelime olmalıyken günümüz toplumunda bunun dışındaki her şeyi ifade ediyor. Kullanıldığı bağlama göre türlü türlü negatif ima; tembel, açgözlü, doyumsuz, başarısız demenin bir aracısı haline gelmiş “şişman” bunların hiç biri anlamına gelmiyor. Çünkü şişman olmak kişinin karakterini değil sadece bedenini tanımlıyor. Peki, neden hepimiz şişman kelimesinden irkiliyor, söylemekten kaçınıyor veya daha da kötüsü hakaret olarak kullanıyoruz? Tüm bedenlere tarafsız, eşit ve kapsayıcı şekilde yaklaşabileceğimiz bir dünya için şişman kelimesini yeniden tanımlamalıyız!


Şişman kelimesinin arkasındaki negatif konatasyon

İnsanlara şişman demiyor, demekten bilinçli olarak kaçınıyor, başka birisi veya kendiniz (!) yanlışlıkla söylediğinde rahatsız oluyorsunuz, değil mi? Birçoğumuzun bu soruya “Evet!” demesi, şişman kelimesine negatif anlamlar yüklediğimizi gösteriyor.

Neredeyse her kültür içinde çocuklar, insanlara şişman denmemesi gerektiğini öğrenerek büyüyor. Şişmanın kötü bir kelime olduğu bilinci, kullanımın kısıtlanmasıyla veya söylendiği zaman diğer insanların verdiği tepkilerle zihinlerde şekilleniyor. Beden imgesini anlatmak için kullanılan bir diğer kelime olan zayıf içinse aynı koşullandırma nedense (!) hiç oluşmuyor.

Ne küfür etmek kadar ağır, ne de zayıf demek kadar “iyi” bir aralığa düşen şişman, yaş ilerledikçe adeta bir sözlü silaha dönüşüyor. Okul döneminde birinin canını acıtmak, üzmek, sataşmak için sıkça başvurulan “Şişman!” seslenişi, herkesi derinden yaralamaya başlıyor. Aile bireylerinin de, belki iyi niyetlerle ama yine de aynı negatif tonda, söylediği şişman lafları, sadece bir algıyı pekiştirmeye yarıyor: “Ben şişmanın ve şişman olmak çok kötüdür.”

Daha çok küçük yaşlarda başlayan negatif beden imgesi her geçen gün azalan öz sevgi ve saygıya, çeşitli yeme bozukluklarına, anksiyete hatta depresyona yol açmaya başlıyor. Şişmanların ruh halindeki bu düşüşü gören yakın çevrenin bu sefer de “teselli” etmeye çalışmaları: “Canım, tabi ki de şişman değilsin!”, sorunu çözmekten daha da beter ediyor. Şişmanın negatif, zayıfınsa pozitif bir ton ve bağlamda kullanıldığı her cümle ile bedenlerimiz, sadece olduğu şekilde, içinde barınılamaz hale geliyor.

Neden ve ne zaman şişman kötü bir kelime, hatta bir hakaret haline geldi?

Şişmanın kötü bir kelime haline gelmesi sadece bireysel düzeyde gerçekleşmiyor. Kolektif bir çaba, şişmanı negatif bir yöne çekiyor. Biri şişman olarak yaftalanıldığı anda, çevresinden gördüğü tavır ve davranışlar 180 derece değişiyor. Kötü niyetler bunu bir ayrımcılık aracına çevirirken, “iyi” niyetler “Plus Size” yani “Büyük Beden” diyerek şişman olmayı “kabul edilebilir” bir hale getiriyor.


Hayat şişmanlara tolerans göstermediği gibi kendilerini ifade edebilmeleri için alan da tanımıyor.


Beden tarafsızlık yolunda şişman

Şişman birinin kendisine “şişman” denilmesinden rahatsız olacağını varsayıyoruz. Başkalarının bedeni hakkında yorum yapmanın bize hiç bir durumda düşmemesi bir yana, konu gereği şişman denilecek zaman bilinçli ve bariz (!) şekilde şişman demekten kaçınmak, sadece negatif konatasyonları güçlendiriyor.

Şişman kişilerin kendinlerini temsil edebilme haklarını ellerinden alarak yaşadıkları tüm eşitsizlikleri, kötü deneyimleri anlatabilmelerini engelliyor. Bu da bizleri şişmanın, zayıfın, uzun ve kısanın sadece birer kelime olduğu beden tarafsız bir topluma ulaşmaktan alıkoyuyor.

Şişman nötr bir kelimedir!

Herkesin şişman kelimesini, arkasına hiç bir anlam yüklemeden, nötr halde dağarcığına eklemesi gerekiyor. Bu tabi ki başkalarına şişman deme hakkı doğurmuyor. Veya zayıf, uzun ve kısa da…

Hayat, sınırları çok keskin hatlarla çizilmiş insan modeline uymayan herkese çok sert davranıyor. Şişman kişiler de dahil bütün marjinalize edilen grupların tek istekleri görülmek, kabul edilmek ve eşit davranılmak!

Hepimizin tek bir kelime ile tüm kimliklerini ve güçlerini çaldığımız gruplara, kendinlerini nötr bir şekilde tanımlama haklarını geri vermemiz gerekiyor. Şişmanlığa yüklenen tüm negatif anlamların ortadan kaldırılması, şişman birinin kendine, hiç bir çekince olmadan, “Şişmanım.” diyebilmesi ile başlıyor.



Burcu Erbaş

1997 yılında Antalya’da doğan Burcu, İstanbul Saint Joseph lisesinde eğitim gördü. 2020 yılında Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünde lisans eğitimini tamamladı. Erasmus programı ile bir sene boyunca eğitim aldığı Sciences Po Paris’te çevre politikaları, sürdürülebilirlik ve ekoloji üzerine dersler aldı. Öğrendiklerinden çok etkilenen Burcu yaşam tarzını çevreye duyarlı olacak şekilde...



BLOOM SHOP