YAZAN: BURCU ERBAŞ

Kimse her gün, her an bedenini sevemez. Günümüzde “Beden pozitiflik” söylemi ile kendine bir ses bulan bu gerçekçilikten uzak mükemmellik algısı kadınlara yardım etmekten çok zarar verebiliyor. Bu nedenle hepimize nefret ile sevgisinin arasında, bedeni hayatın merkezine, tüm zihinlerin odağına koymayan, güvenli ve anlayışlı bir alan gerekiyor. İlk defa 2015 yılında sosyal medyada kullanılmaya başlanan “beden tarafsızlık” tam da bu ihtiyaca cevap veriyor. Neden her birimiz beden pozitiflik yerine beden tarafsızlık pratiğini edinmeliyiz, okumaya devam edin!


Beden pozitiflik nedir?

Beden pozitiflik bir sosyal harekettir. Bu zamana kadar marjinalize edilmiş, eleştiri oklarına tutulmuş, ataerkil güzellik anlayışına “uymayan” kadın bedenlerine de her beden kadar kabul edilmesi, saygı duyulması, eşit yaklaşılması gerektiğini söyler. “Güzel kadın bedeni” çerçevesi altında medyanın beslediği toplumsal algıyı yıkmayı ve portre edilen insan bedenlerinin gerçek anlamda toplumun tüm bireylerini kapsamasını amaçlar.

Özellikle 1990’lı yıllarda dünyaca ünlü modeller ile ortaya çıkmış “Zayıflık, güzelliktir.” modası, 2000’li yıllarda sosyal medyanın yükselişi ile güzellik standartların uymayan herkesin alanen yargılanmasına, negatif yorumlara, linçlere maruz kalmasına yol açtı. Bu da özellikle kadınlarda depresyon, anksiyete, madde bağımlılığı gibi zihinsel zorlukların ve ciddi yeme bozukluklarının zirve yapmasına neden oldu. Bu yeni sorunlar da küresel ekonomiyi besleyen en büyük sektörlerin; diyet ve estetik müdahale kültürlerinin doğmasına ve birçok kişinin sağlığına zarar verecek boyutlara kadar ulaşmasına neden oldu. Güzelliğin bu denli kapitalist ve cinsiyetçi bir hale geldiği 2012 yılında ise sosyal medyada ilk kez kullanılmaya başlanan beden pozitiflik kelimesi, tüm bu dayatmaların yıkılması için mücadele edilen bir sosyal harekete rehberlik etti.

Viral bir hale geldikten sonra farklı bağlamlara çekilen beden pozitiflik, beden büyüklüklüklerini “bir yere kadar” kabul eden bir forma ulaştı. Obez olan bireylerin bedenlerini sağlıklı olmadığı gerekçesi ile “Her beden güzeldir.” iddiasının altına dahil etmekte zorlanan beden pozitiflik en az obezite kadar sağlık problemlerine yol açabilen aşırı zayıf olmaya aynı sağlık endişelerini yansıtmadı. Bu da hareketin yeterince kapsayıcı olmadığını, hala ataerkil güzellik algısının etkisinde olduğunu eleştirilerini aldı.

Günümüzde ise bu motto, sosyal hareketi gerçekten savunan insanlar kadar ataerkil güzellik algısını en başta yaratan medya ve kuruluşlar tarafından da sıklıkla ve yanlış bağlamlarda kullanılmaya devam ediyor.

Pozitif beden algısına sahip olmak beden pozitiflik midir?

Giderek anlamı bulanıklaşan beden pozitiflik zaten pozitif beden algısına sahip olmak demek değil.

Bir sosyal hareket olan beden pozitiflik özellikle medyada portre edilen güzellik algısını selülitleri, akneyi, çatlakları ve nice “kusuru” kapsayacak, bedenleri her büyüklükte yansıtacak şekilde genişletmek için mücadele verir. Pozitif beden algısı ise bireylerin kendi bedenlerini olduğu gibi kabul etmeleri ve sevmeleridir. Pozitif beden algısına sahip olan bir kişi beden pozitif olmak zorunda değildir. Beden pozitifliği savunan bir kişi de kendi bedenini sevmiyor olabilir.

Beden tarafsızlık nedir?

Beden tarafsızlık bedeni o anda, bulunduğu haliyle, tüm sunabildikleri ile kabul etmektir. Bedenin nasıl daha iyi olabileceğine, neyin gelişmesi gerektiğine takmamak ve vücudun o an ne sunduğuna odaklanmaktır. Bedeni negatif veye pozitif bir perspektiften değil, hiç bir perspektiften değerlendirmektir. Kısaca bedenin içinde var olmaktır.

Beden tarafsız biri bir gün bedenini çok severken ertesi gün bedenini hiç beğenmeyerek uyanabilir. Bedenine kendinden bağımsız bir araç; yürümesine, koşmasına yardımcı bir taşıyıcı olarak da bakabilir. Çünkü beden tarafsızlığın amacı zihni negatif düşüncelerden pozitiflere taşımaktır. Bir tür durak görevi taşır. Bedenin yapabildiği; koşmak, yürümek, çocuk sahibi olmak, sıcaklığı, sevgiyi hissetmek gibi yetileri üzerinden takdir etmek, zaman içinde bedeni sevmeyi de getirir. Aynı zamanda her güne, bedenin nasıl göründüğüne dair güçlü bir fikir sahip olmadan başlayabilmek için alan tanır. Zihni, enerjiyi bedenin üzerinden alır, kişinin hayatına aktarır.

Örneğin; çatlaklarımızdan nefret etsek de bedenimizi çocuk sahibi olabildiği için takdir edebiliriz. Kalçalarımızın görünüşünü hiç sevmesek de keyifle dans edebildiğimiz için onlara minnet duyabiliriz. Kusurlarımızı göz ardı etmeden, “mükemmel” olmayı veya hissetmeyi aramadan bedenimizi kutlayabiliriz. Bedenimizi sevmeden de takdir edebilir ve saygı duyabiliriz.

Kimler beden tarafsızlığı edinmeli?

Beden algısı konusunda problemler yaşamış ve yaşayan, fiziksel engelleri olan, geçmişinde yeme bozuklukları ile mücadele etmiş herkes için bedeninden nefret etmekten bedenini tamamen sevmek aşılması imkansız bir engele dönüşebilir. Zihin böylesi derine işlenmiş bir yanılgıyı bir anda yerle bir edemeyebilir. Sosyal medyanın ve popüler kültürün bu kez de bedenini tamamen sevme üzerine kurduğu tüm dayatmalarının aksine pozitif beden algısına giden yol; uzun, emek isteyen ve büyük kısmı beden tarafsızlıktan geçen bir yoldur.

Çünkü beden tarafsızlık ulaşılabilir, sürdürülebilir ve anlayışlı doğası ile isteyen herkesi barındıran güvenli bir alan oluşturur.

Beden tarafsızlık nasıl pratik edilir?

Beden tarafsızlık oldukça kişisel bir pratiktir. O anda kişinin bedeni onu mutlu eden, iyi hissettiren neye araç olduysa; bir hayvanın başını okşamak, koşmak, sevilen birini öpmek, sarılmak, aksiyon her ne ise beden bunu yapabildiği için kişinin takdirini alır.

Öte yandan bu öznelliğin bir gerisi, beden tarafsızlık uygulayan herkesin paylaştığı ortak bir etaptır. Bu ilk adım anda kalabilmek, zihni o aksiyonda tutabilmektir. Bir başka deyişle beden tarafsızlık da bir tür mindfulness pratiğidir. İyi hissedilen bir anda bedene odaklanmak; hangi duyguların, hislerin uyandığını bedenin nasıl bir tepki verdiği izlemek ve tüm bunları takdir edebilmek zihin-beden ilişkisini güçlendirir. Kişi bu bağ sayesinde beslenmesini sezgisel hale getirebilir, vücudunun ihtiyaçlarını daha net duyabilir, hisleri ile daha iyi başa çıkabilir. Başkalarının düşüncelerinden çok kendi bireysel hedeflerine, isteklerine, hayatına odaklanabilir.

Tüm bunların yeşermesi ve biraz zaman sonra bedenini olduğu gibi sevmeye başlayabilir.



Burcu Erbaş

1997 yılında Antalya’da doğan Burcu, İstanbul Saint Joseph lisesinde eğitim gördü. 2020 yılında Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünde lisans eğitimini tamamladı. Erasmus programı ile bir sene boyunca eğitim aldığı Sciences Po Paris’te çevre politikaları, sürdürülebilirlik ve ekoloji üzerine dersler aldı. Öğrendiklerinden çok etkilenen Burcu yaşam tarzını çevreye duyarlı olacak şekilde...



BLOOM SHOP