RÖPORTAJ: BURCU ERBAŞ

Yurtdışında sürdürdüğü eğitim hayatını ve kariyerini yeme bozuklukları ve beden imgesi problemlerine adayan Psikolog Doktor Feyza Bayraktar için kişinin ruh sağlığı, bedenine ve kilosuna yüklediği anlam ile el ele gidiyor. Yüzyıllardır var olan fakat tetikleyicileri moda akımı gibi sürekli değişen yeme bozuklukları çocukluk döneminde aile ile başlıyor, okul, arkadaş ortamı, sosyal çevre ve toplumsal baskılar ile gittikçe kuvvetleniyor. Kadın erkek her yaştan kişinin hayat kalitesini ve mutluluğunu baltalayan bu psikolojik rahatsızlık Bayraktar’a göre sadece farkındalıkla aşılabilir. Yeme bozuklukları ve beden imgesi problemlerinin kökenini, beden utandırma fenomenini ve iyileşme sürecine destek olmak adımlarını Bayraktar’a sorduk.


Yeme bozukluklarını tanımlar mısınız? Bu konuda birçoğumuzun doğru bildiği temel yanlışlar nelerdir? 

Yeme bozukluğu nedir sorusunu çok kısaca özetleyecek olursak; beden şekli ve kiloya olması gerektiğinden daha fazla anlam yüklemekten kaynaklanan yeme tutum ve davranışlarındaki bozukluklar olarak tanımlanabilir. Beden şekli ve/veya kiloyu kontrol etme isteği, yeme bozukluklarının temel özelliklerinden bir tanesi olmakla birlikte, yeme bozuklukları içinde bir alt grup vardır ki oradaki ayırt edici özellik bedeni kontrol etmekten daha çok, yenilen yiyecek miktarını ya da türünü kontrol etmektir. Tabi beden şekli ve/veya kiloya olması gerektiğinden daha fazla anlam yüklemenin, yenilen yiyeceğin türünü, miktarını kontrol etme isteğinin altında da bir çok psikolojik etken vardır. Yeme bozuklukları belirtileri her ne kadar birbirine benzese bile her bireyin yeme bozukluğu süreci farklıdır. En yaygın olan yeme bozuklukları; anoreksiya nervoza, bulimiya nervoza ve tıkınırcasına yeme bozukluğudur. Bu yeme bozukluklarının da kendi içinde alt türleri vardır ve kendi içinde şekil değiştirebilirler.

Anoreksiya nervoza; kişinin sağlıklı kilosunda ya da sağlıklı kilosunun altında olmasına rağmen kilo vermek istemesi, kilo vermek için kısıtlayıcı diyetler ya da yoğun egzersiz yapması, kilo almaktan korkması olarak özetlenebilir. 

Bulimiya nervoza, kişinin kısa bir zaman dilimi içinde, rutininde yediği yiyecek miktarının çok daha fazlasını kontrolden çıkmış bir şekilde yiyip, sonrasında da kilo almayı engellemek amacıyla; kusma, müshil kullanımı, çok ağır egzersiz yapma gibi sağlıksız telafi edici davranışlara girmesi şeklinde özetlenebilir. 

Tıkınırcasına yeme bozukluğu da kişinin kısa bir zaman dilimi içinde, rutininde yediği yiyecek miktarının çok daha fazlasını, kontrolden çıkmışlık duygusuyla, hızlı ve gizli bir şekilde yemesi ve sonrasında da pişmanlık ve/veya suçluluk hissetmesi olarak tanımlanabilir. 

İnsanların çoğu yeme bozukluğunun internet arama motorlarındaki görsellerden ibaret olduğunu sanıyorlar; yani yeme bozukluğu olan kişi çok zayıf ya da çok kilolu olur algısı var. Oysa yeme bozukluğu olan kişiler normal, sağlıklı kilolarında da olabilirler.

Bir kişinin yeme bozukluğu olup olmadığını sadece kilosuna bakarak anlamak pek mümkün olmaz. 

Yeme bozukluğu tutum ve davranışlarından bir tanesi olan kusma, müshil ilaç kullanımı sanıldığı gibi çok kilo verdirmez. Ölüme yol açabilecek olan, sağlığı riske atan bu tutum ve davranışlar, çok yemek yenildiği zaman alınan kalorilerden kurtulmak için telafi edici bir davranış olarak kullanılsa bile sindirim ağızda başladığı için alınan kalorilerin çoğu vücutta kalır. Fazla yeme/yeme atakları geçirme ve ardından gelen kusma veya müshil kullanımı döngüleri zamanla kontrolden çıkar, sağlığı tehdit ettiği gibi istenilenin aksi yönünde hizmet edip kilo alımına da sebep olabilir. Yüzde ve karında şişkinlik oluşabilir. Dolayısıyla, kilo vermek için başvurulan sağlığı tehdit edici telafi edici davranışlar, istenilenin tam aksi bir görüntüye sahip olmaya sebep olabilir. 

Yeme bozukluğu, çevreden senelerce gizlenebilir. Bir kişinin terapiye başlaması en az 2 sene de sürebilir. Daha çok ergenlik, genç yetişkinlik çağında ortaya çıksa bile her yaşta ortaya çıkabilir. 

Genetik yatkınlıklar ve geleneklerle şekillenen bedenlerimiz, modern dünyanın ideal beden imgesi ile nasıl çakışıyor? Bu zıtlık üzerimizde ne gibi etkiler bırakıyor? 

Dünyanın ideal beden şekli kriterleri, moda akımı gibidir. Sıklıkla değişir. Balık etli bedenler, çok zayıf bedenler, atletik bedenler, iri göğüsler, iri kalçalar, küçük göğüsler, dar kalçalar, ince kaşlar, kalın kaşlar… O dönem hangisinin “ideal” olarak önümüze çıkarılacağını bilemeyiz. Değişen ideal beden şekli kriterlerine yetişmek mümkün değil! Her ne kadar tüm dünya bu akımlardan nasibini alsa bile kültürlerin de kendi içinde değişen ideal beden şekli ve/veya kilo kriterleri vardır. Bazı kültürlerde ince bedenler ideal beden şekli olarak kabul edilirken, bazı kültürlerde balık etli olmak ideal kabul edilir. İdeal görüntünün kültürlere göre nasıl değişiklik gösterdiğini detaylandıracak olursak eğer güneşte bronzlaşmak mı, yoksa bembeyaz bir tene sahip olabilmek için kış güneşinde bile şemsiye ile dolaşmak mı sorularına bile farklı cevaplar verilebilir.  

Şu an dünyadaki ideal beden şekli kriterleri atletik beden ve/veya dolgun, yuvarlak hatlı kalçalara sahip olmak olarak önümüze sunuluyor. Bildiğiniz üzere son dönemde Brezilyalı kadınların kalçalarına sahip olmak için bir çok kişi estetik ameliyat oluyor.

Bedenin de limitleri olduğunu, genetik özelliklerimizin, sahip olduğumuz bedenin, sürekli değişen “ideal beden” kriterlerine ne yapılırsa yapılsın uydurulamayacağını da unutmamak gerek.

İdeal beden kriterlerine ulaşmak için uğraşmak gerekiyor mu? Kriterlerin sürekli değiştiği göz önünde bulundurulursa, bu değişime ayak uydurmak imkansız! Estetik algımızın, içinde bulunduğumuz kültür ve değişen akımlara göre değiştiğini göz önünde bulundurmakla birlikte, kendi genetik mirasımızın da toptan değiştirilemeyeceğini ve bedenimizin de limitleri olduğunu unutmamak gerek. 

Yeme bozuklukları beslenme uzmanları ile aşılabilecek sağlıksız yeme alışkanlıkları mıdır; yoksa psikolojik yardım gerektiren psikolojik bir bozukluk mudur? 

Yeme bozuklukları psikolojik bir problemdir. Yeme bozuklukları her ne kadar yemek ve kilo ile ilgili gözükse bile yemek ve kilo problemin görünen kısmıdır. Yeme bozukluklarının altında birçok farklı psikolojik problem yatar. Bu sebeple de yeme bozuklukları tedavi süreci, bu konuda uzman bir psikoterapist ile birlikte yürütülmelidir. Yeme bozukluklarının tıbbi bir çok probleme yola açabileceği göz önünde bulundurulacak olursa, süreci mutlaka bir hekimin takip etmesi gerekir. Kişinin ihtiyaçlarına göre, bir beslenme uzmanından destek almak da sürece katkı sağlayacaktır. 

Yeme bozukluklarını önlemede sırasıyla aile, okul ve sosyal çevre nasıl bir rol oynamalıdır? 

Yeme bozuklukları tedavisi oldukça güç psikolojik bir problemdir. Bu sebeple de yeme bozuklukları önleme çalışmaları oldukça önemlidir. Aile yeme bozukluklarının önlenmesinde büyük rol oynar. Ebeveynlerin çocuklarının beden şekli ve kilolarına eleştiride bulunmaması, kendi bedenleriyle ilişkileri, kendi yeme tutum ve davranışlarıyla çocuklarına iyi birer rol model olmaları, çocuklarına “Sen ancak akademik olarak başarılı olursan değerlisin.”, “Sen ancak belli beden şekline ve kiloya sahip olursan kabul edilebilirsin.” gibi “Sen ancak koşullu olarak sevilmeye değersin.” alt metinli mesajlar vermemesi, çocuklarını oldukları gibi kabul edip sevdiklerini hissettirmeleri yeme bozukluklarının önlenmesi adına oldukça önemlidir. 

Okullarda ise akran zorbalığının önlenmesi ve yeme bozuklukları hakkında farkındalığının arttırılması yönünde çalışmalar yapılması, yeme bozukluklarının oluşmasının önünü kesmek için yardımcı olur. 

Sosyal çevrenin de yeme bozukluklarının önlenmesinde rolü oldukça büyük. Özellikle birbirimizin beden şekli ve kilosu ile ilgili herhangi bir yorum yapmamak, yeme bozukluklarının önlenmesinde oldukça katkı sağlayacaktır. Ne yazık ki bizim toplumumuzda samimiyet ve sınırsızlık birbirine sıklıkla karıştırılabiliyor. İnsanlar birbirilerinin beden şekli ve kilosuna dair sıklıkla yorum yapabiliyorlar. “Kilo almışsın.”, “Yüzün güzel ama biraz kilo vermen gerek.” “Bir 5 kilo alsan çok güzel olacaksın.”, “Yüzün çökmüş senin.”, “Bacakların kalın…” gibi yorumlar, yeme bozukluklarının ortaya çıkmasına sebep olabiliyor.

Toplum olarak birbirimizin beden şekli ve kilosu ile ilgili yorum yapmamayı öğrenmemiz gerekiyor.

Bazen iltifat olarak söylediğimiz sözlerin bile nereye dokunacağını bilemeyiz. Örneğin, “Kilo vermişsin, çok güzel olmuşsun.”  dediğiniz birinin bir hastalıktan dolayı kilo verip vermediğini bilemezsiniz. Ayrıca, yeme bozukluğu olan birisine ki o kişinin bir yeme bozukluğu olup olmadığını bilemeyebilirsiniz, böyle bir şey söylemeniz onun hastalığını daha da kronik hale getirebilir. Bu sebeple de birbirimizin beden şekli veya kilosuna dair yorum yapmaktan kaçınmak yerinde olur. 

Yeme bozukluklarını tetiklediği veya ağırlaştırdığı bilinen beden utandırma fenomeni nedir? Sosyal ilişkilerimizde beden utandırmayı nasıl fark edebilir, kendimizi nasıl koruyabilir, toplumsal olarak beden tarafsızlığın kabul gördüğü bir seviyeye nasıl erişebiliriz? 

Beden utandırma, birçoğumuzun sık sık maruz kaldığı, beden şekli ve/veya kilomuz üzerinden eleştirilmek, zorbalığa maruz kalmak olarak adlandırılabilir.

Beden utandırma, her beden şekli ve kiloya dair yapılabilir.

Bir insan, kilosundan tutun da boyunun uzunluğuna, sesinin tonuna, ağız, burun, bacak ve diğer birçok organının şekline, bedenindeki kıl miktarına kadar farklı bedensel özellikleri üzerinden zorbalığa maruz kalabilir. Bir insanın beden şekli ve kilosuna dair, o kişinin bulunmadığı ortamda, onun arkasından konuşmak da beden utandırmaya girer. Beden utandırma günümüzde o kadar yaygınlaştı ki “ideal” beden kriterlerine uymuyor diye bir kişi beden şekli ve kilosu üzerinden zorbalığa maruz kalırken, diğer taraftan estetik müdahaleye başvuran birçok kişi de benzer bir zorbalığa maruz kalabiliyor. Sonuç olarak, bir insan beden şekli ve kilosu üzerinden eleştiriliyor ya da zorbalığa maruz kalıyorsa, o zaman buna beden utandırma diyebiliriz. “Çok şişmanlamışsın, duba gibi olmuşsun.”, “Göbeğin çıkmış.”, “Bacakların kalınlaşmış.”, “Estetikten gülemiyorsun, çok plastiksin.” , “Burnunu yaptırırsan çok güzel olur.” gibi yorumlar beden utandırmaya giren yorumlardan sadece birkaçı olarak sayılabilir. 

Yeme bozuklukları geçiren insanların hikayelerine bakınca birçoğunun geçmişinde bedeni üzerinden utandırılma, zorbalığa maruz kalma deneyimini sıklıkla görürüz. Bu durum toplumda o kadar normalleştirilmiş durumda ki günlük sohbetin içinde, sosyal medyada paylaştığınız bir fotoğrafın altında beden utandırmaya maruz kalabilirsiniz. Toplum olarak, aslında bunun psikolojik bir şiddet olabileceğinin farkına varmamız ve iyi niyetle bile olsa birbirimizin beden şekli ve kilosuna dair yorum yapmamaya çalışmamız oldukça önemli. Tabii bu farkındalığın arttırılması için medya ve sosyal medya kanallarına oldukça fazla iş düşüyor.

Yeme bozukluklarının ortaya çıkışı, tanı alma ve iyileşme süreçleri nasıl ilerliyor? 

Yeme bozukluklarının ortaya çıkışı, genellikle ergenlik veya genç yetişkinlik döneminde oluyor. Çoğunlukla sıkı diyetlerle başlayıp sonrasında yeme bozukluğu tutum ve davranışı ortaya çıkıyor. Tanı almak için ilk başta kişinin yeme bozukluğu olduğunu fark etmesi gerekiyor. Bazen bu farkındalığa varmak aylar, hatta yıllar sürebiliyor. “Ben sadece diyet yapıyorum.”, “Biraz fazla yedim ve kustum. İstediğim zaman bırakabilirim.”, “Çok iradesizim bir türlü diyet yapamıyorum, canım acıyıncaya kadar yiyorum.” gibi düşünceler kişinin bir yeme bozukluğu olduğunun farkında olmadığını ya da bu gerçekle yüzleşmek istemediğini gösterir.

Yeme bozukluğu olduğu kişinin kendisi ya da ailesi tarafından fark edildiği noktada bir uzmana başvurulur ve yeme bozukluğu tedavisi; bir hekim, bir psikoterapist ve ihtiyaç olduğu noktada da bir beslenme uzmanı eşliğinde devam eder. İyileşme süreci kişiden kişiye, kişinin durumuna göre farklılık gösterir.  

Yeme bozukluğu sadece kadınlarda mı görünüyor? Erkekler ne gibi yeme bozukluğu ve beden imgesi problemleri yaşıyor? Tedaviye erişim konusunda kadınlarla eş değer zorluklar mı yaşıyorlar? 

Yeme bozuklukları ve beden imgesi problemlerini daha çok kadınlar deneyimliyor gibi yanlış bir algı var. Oysa ki yeme bozuklukları erkeklerde de oldukça yaygın. Yalnızca erkekler, kadınlara kıyasla yeme bozuklukları tedavisi için uzmana başvurma konusunda daha çekimser. Günümüzde, erkek için ideal beden kriterleri kaslı bir bedene sahip olmak olarak lanse edildiği için birçok erkek de kaslı bir bedene sahip olmak için sağlığı tehdit eden, zorlayıcı beslenme düzenleri ve ağır egzersizleri günlük rutinleri haline getirmiş durumda. Bigoreksiya nervoza, zihnin günün büyük bir kısmında bedenin daha kaslı olması ile meşgul olması, kişinin kaslarını geliştirmek için sağlığını tehdit edebilecek düzeyde egzersiz yapması olarak özetlenebilir. Çoğunlukla erkeklerde görülür. 

İçinden geçtiğimiz pandemi süreci yeme bozukluklarını ne yönde etkiledi? Olası negatif etkilerinden korunmak için bu süreçte neler yapmalı, nelerden kaçınmalıyız? 

Pandemi sürecinde yeme bozukluklarının görülme oranında da artış oldu. İnsanların günlük rutininden uzaklaşması, sosyal izolasyon, belirsizliği yönetmekte güçlük çekme, insanın daha fazla kendisine odaklanmasına ve yemek yemeyi ya da yemek yememeyi, yönetmekte zorluk çektiği duyguları yönetme aracı olarak kullanmaya daha fazla yönelmesine sebep oldu. Örneğin; olağan süreçte canı sıkılınca arkadaşlarıyla buluşan bir kişi, pandemi sürecinde canı sıkıldığında daha fazla yemek yemeye yöneldi buna bir örnek olabilir. Ayrıca evde aynalarla ve bilgisayar kameraları ile insanın kendi görüntüsü ile daha fazla karşı karşıya gelmesi de bedenine daha fazla odaklanmasına ve dolayısıyla da yeme bozukluklarındaki artışa sebep oldu. 

Pandemi süreci, günlük rutinden uzaklaştığımız ve belirsizliklerle baş başa kaldığımız süreç oldu. Sosyalleşmenin kısıtlanması bu süreci daha da zor hale getirdi.

Olabildiğince günlük bir rutin oluşturup o rutine sadık kalmak, stresi sağlıklı bir şekilde yönetmek için bir hobi edinmek ve güvenli bir şekilde sosyalleşmek; pandemi sürecini daha sağlıklı yönetebilmemize yardımcı olacaktır. 

Yeme bozukluklarına dair gelecek öngörüleriniz nelerdir? Artan farkındalık her yaştan ve cinsiyetten kişinin bedeniyle daha sağlıklı bir ilişki kurmasına yetecek mi yoksa modern çağın toplumsal dayatmaları daha fazla kişiyi risk hattına koymaya devam mı edecek?   

Yeme bozuklukları modern çağın yarattığı bir problem değil. Yüz yıllardır var olan psikolojik bir problem! Bedene dair toplumsal dayatmalar da yüzyıllardır var. Zaman içinde, farklı değişkenler yeme bozukluklarının yaygınlaşmasına sebep olabiliyor. Günümüzde, gelişen teknoloji ile dünyanın bir ucundan diğer bir ucuna bilgi paylaşımı sağlanabiliyor, iletişim sağlanabiliyor. Bu harika bir olanak! Yalnız, bu bilgi paylaşımı ve iletişim; yaratılan ideal beden şekli kriterlerine dair baskıyı da arttırabiliyor.

Öte taraftan, bu bilgi paylaşımı ve iletişim; aynı zamanda yeme bozuklukları hakkında farkındalık yaratmak, duyguları yönetmek için yemeği ve bedeni bir araç olarak kullanmak yerine sağlıklı duygu yönetme becerileri edinmenin gerekliliğine dair mesajlar vermek, beden şekli ve kiloya yüklediğimiz anlamı sorgulamak, beden şekli ve/veya kilomuz üzerinden zorbalığa maruz kaldığımız zaman ise karşımızdakine sınır koymamız gerektiğine dair farkındalık kazandırmak açısından oldukça önemli. Buradaki kritik nokta, bilgi ve iletişimin hangi tarafta daha baskın olacağı.

Umarım sorduğunuz güzel sorulara verdiğim tüm bu cevaplar yeme bozuklukları ve beden utandırma ile ilgili farkındalık yaratmak adına katkı sağlar.



Burcu Erbaş

1997 yılında Antalya’da doğan Burcu, İstanbul Saint Joseph lisesinde eğitim gördü. 2020 yılında Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünde lisans eğitimini tamamladı. Erasmus programı ile bir sene boyunca eğitim aldığı Sciences Po Paris’te çevre politikaları, sürdürülebilirlik ve ekoloji üzerine dersler aldı. Öğrendiklerinden çok etkilenen Burcu yaşam tarzını çevreye duyarlı olacak şekilde...



BLOOM SHOP