YAZAN: BURCU ERBAŞ
FOTOĞRAF: RICARDO CUISINE

Dünyaca ünlü yazar, kardiyoloji ve fonksiyonel beslenme uzmanı Dr. Steven Gundry‘e göre hangi gıdalara “sağlıklı” dediğimizi yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor. Bazı yaygın sağlıklı beslenme alışkanlıkları -özellikle bağırsak problemlerine bağlı rahatsızlıklarımız varsa- bizi iyi olmaktan alıkoyabiliyor hatta semptomlarımızı şiddetlendirebiliyor. Beslenmemizdeki bu sinsi tetikleyicilerin başında da lektinler geliyor. Bitkilerin “yenmemek” üzere salgıladıkları lektin proteini, biz insanları öldürmese de vücudumuzda enflamasyon artışına, bağırsak problemlerine, otoimmün hastalıklarına ve kilo kontrolünde zorlanmalara neden olabiliyor. Dr. Gundry bu duruma çözüm olarak ilk defa kitabı Besin Paradoksu‘nda öne sürdüğü lektinsiz beslenme modelini öneriyor. Bağırsakları iyileştirmenin yolu gerçekten de lektinsiz beslenmeden mi geçiyor? Hangi gıdalar lektin açısından yüksek hangileri değil? Sizin için araştırdık!


Neden lektinsiz beslenmeliyiz?

Bütün bitki bazlı beslenme modelleri sağlıklıdır, değil mi? Dr. Gundry için hayır! Peki içerdikleri yüksek mikro besin ve lif oranlarına rağmen neden Gundry hepimizi bitkileri yeniden düşünmeye çağırıyor? Bu nedenle Dr. Gundry şu soruyu sormamızı istiyor: “Hangi bitki bizim iyiliğimizi istiyor, hangisi ise kötülüğümüzü?”

Evrimsel olarak bitkiler -ne savaşabildikleri ne de kaçabildikleri için- kendilerini diğer canlılardan savunmak için bazı kimyasallar geliştiriyor. Bu kimyasallar, onları avlayan canlıları zayıf düşürmeyi, hasta etmeyi ve böylelikle de başka canlıların onları yemesini engellemeyi amaçlıyor. Bunlardan bir tanesine lektin, bir diğerine de -adını çokça duyduğumuz- glüten deniyor! Dr. Gundry bu iki bileşeni uzun insanlık tarihinde yalnızca 10 bin sene önce yemeye başladığımızı da vurguluyor. Bu da bir nevi insanların ne lektini ne de glüteni sindirebilmeye tamamen evrilmiş olduklarına işaret ediyor.

Lektin ve bağırsak sağlığı arasındaki ilişki

Aynı glüten gibi lektin de birçoğumuza iyi gelmiyor. Bir kere sistemimize girdiğinde bağırsak duvarlarımızda, hücrelerimizde hatta sinirlerimizde bulunan şeker moleküllerine yapışan lektin proteini, sistemler arası iletişimi sekteye uğratıyor. Sonucunda da bedensel enflamasyonu yükseltiyor. Bu da temel olarak “leaky gut” yani geçirgen bağırsak duvarlarına neden olabiliyor. Bu durum dolaylı yoldan emilimin güçsüzleşmesine ve çeşitli besin değeri eksikliklerine yol açabiliyor. Örneğin takviye almanıza rağmen düşük seyreden çinko seviyeleriniz varsa lektin açısından çok zengin bir beslenmeniz olabilir!

Lektinsiz beslenme nedir?

Dr. Gundry, lektinin bu enflamatuar etkisini önlemek için lektinsiz beslenme modelini öne sürüyor. Bu beslenme ile bedensel enflamasyonu aşağıya çekmek ve bedene bağırsaklarını onarabilmesi için zaman ve enerji tanımak amaçlanıyor. Bu süre zarfında bağırsaklardaki geçirgenlik oranı azalıyor ve buna bağlı ortaya çıkan kilo kontrolü zorlukları, hazımsızlık, şişlik gibi semptomlar da ortadan kalkmaya başlıyor.

Hangi gıdalar lektin açısından yüksek?

Steven Gundry’e göre hangi bitkileri görece olarak daha “yeni” yemeye başladıysak onların bize rahatsızlık verme ihtimali de evrimsel olarak o denli yüksek oluyor.

  • Baklagiller: En yüksek lektin oranı tam olarak pişmemiş veya ön hazırlığı doğru yapılmamış nohut, mercimek, fasulye gibi baklagillerde bulunuyor. Baklagillerin içindeki lektin oranı bir gece boyunca suda bekletilerek, filizlendirilerek ve düdüklü tencerede basınçla pişirilerek azaltılabiliyor.
  • Bazı bitkisel yağlar: Mısır yağı, soya yağı, ayçiçek yağı yüksek Omega-6 oranlarıyla öne çıksa da yoğun miktarda lektin de içeriyor.
  • Gölge sebzeleri: Patlıcan, patates, biber, domates özellikle çekirdek ve kabuklarında yüksek oranda lektin içeriyor.
  • Konvansiyonel et ve süt ürünleri: Konvansiyonel üretimde kesilecek veya sütü alınacak hayvanlara çok yüksek oranda lektin içeren yemler yediriliyor. Bu yemlerle yetiştirilen hayvanların ürünleri de lektin açısından yüksek oluyor. Aynı zamanda süt ve süt ürünleri lektine çok benzeyen kazein bileşeni içerdiği için sağlığımızı kötü etkileyebiliyor.
  • Mısır ve kinoa: Sadece Amerika kıtasında bulunan ve Avrupa’ya 500 yıl öncesine kadar girmemiş olan mısır ve kinoa birçok kişi tarafından sindirilemiyor.
  • Kabak ailesi: Aynı mısır ve kinoa gibi balkabağı ve yeşil kabak da çok yakın bir zaman önce Amerika kıtasından tüm dünyaya yayılıyor. Bu nedenle de kabakların özellikle kabuk ve tohumlarında bulunan lektin oranı birçoğumuzun bağırsaklarını zorluyor.
  • Yer fıstığı ve kaju: Herkesin kuru yemiş sandığı bu iki besin aslında lektin oranı yüksek baklagil ailesinden!

Lektinsiz beslenme nasıl olur?

Dr. Gundry, optimal olarak bu gıdaların beslenmeden çıkarılmasını veya minimize edilmesini öneriyor. Öte yandan kişi bu besinleri yemeyi kesmek istemiyorsa o halde doğru şekilde pişirilmesi gerektiğini söylüyor ve pişirme metodu olarak düdüklü tencere yani basınçla pişirme yöntemini öneriyor. Özellikle baklagillerin, domatesin, patatesin ve tahılların düdüklü de pişmesi gerektiğini vurguluyor.

Peki Dr. Gundy’e göre hangi bitkileri serbestçe yiyebiliriz? Aşağıdaki bitkileri yüz binlerce yıldır atalarımız yediği ve/veya lektin içermedikleri için beslenmemize bol miktarda ekleyebiliyoruz:

  • Yeşil yapraklı sebzeler
  • Soğan
  • Kuşkonmaz
  • Sarımsak
  • Turp
  • Havuç
  • Kereviz
  • Serbestçe otlatılmış hayvanların et ve süt ürünleri
  • Orman meyveleri
  • Tatlı patates
  • Brokoli
  • Brüksel lahanası
  • Pancar
  • Karnabahar
  • Avokado, avokado yağı
  • Mantar
  • Enginar
  • Zeytin, zeytinyağı
  • Tohumlar ve kuru yemişler

Buna ek olarak Steven Gundry lektini tolere etmenin yolunun sağlıklı bir bağırsak mikrobiyotasından ve güçlü bağırsak duvarlarından geçtiğini ekliyor. Eğer bağırsaklarımızda lektini yiyen iyi huylu bakterilerden yeterince varsa ve bağırsak duvarımız yeterli D vitamini seviyemiz sayesinde güçlü ise çok da dert etmemize gerek kalmıyor!


Lektinsiz beslenme modeli Dr. Gundry gibi birçok sağlık uzmanı tarafından önerilmesine rağmen kimi uzman için bu modelin sağlıklı olduğunu destekleyen yeterli miktarda bilimsel araştırma bulunmuyor. Bu nedenle bu beslenme modelini izlemek istiyorsanız mutlaka kendi sağlık danışmanınızla konuşmanız ve sizin için uygunluğunu öğrenmeniz gerekiyor.



Burcu Erbaş

1997 yılında Antalya’da doğan Burcu, İstanbul Saint Joseph lisesinde eğitim gördü. 2020 yılında Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünde lisans eğitimini tamamladı. Erasmus programı ile bir sene boyunca eğitim aldığı Sciences Po Paris’te çevre politikaları, sürdürülebilirlik ve ekoloji üzerine dersler aldı. Öğrendiklerinden çok etkilenen Burcu yaşam tarzını çevreye duyarlı olacak şekilde...



BLOOM SHOP