Koşu ayakkabılarımı giymiş, güneş gözlüğümü gözüme, şapkamı da kafama takmış, koşuya başlamak için kolumdaki saatin uydu ile bağlantı kurmasını bekliyorum. Şöyle bir 5 kilometre gidip gelsem… Niyetim bu fakat sadece niyet etmek yetmez. Hissederek koşmak, hissederek karar vermek gerekir. Vücudum bugün ne kadar koşmak ister, ilk önce onu bir anlamam lazım.
İlginizi çekebilir: Koşucular İçin Miskinliği Alt Etmenin 7 Yolu
Koşuya başlarken
Ben her koşuya hal hatır sorma faslıyla başlarım. Önce bacaklarımı bir yoklarım. Kaslar yorgun mu? Dizlerde ağrı, kemiklerde bir sızı var mı? Zamanla ağrıları, sızıları birbirinden ayırt etmesini öğrendim. Kas farklı, kemik daha farklı ağrır. Bazı ağrı kalıcı, bazı ağrı geçicidir. Kalçamda belli belirsiz bir sızlama mı var? Önce koşu tekniğime çeki düzen veririm. “Zıplamadan, kalçayı savurmadan koş!” Duruşum dikleşir, karın ve kalça kaslarım işlerini daha bir ciddiyetle yapmaya başlar.
Sonra da sızının seyrini takip ederim. Dokular ısındıkça sızı hafifliyor mu, yoksa koştukça iş daha da mı kötüye gidiyor? Sızıyı yani hafif ağrıyı ben çok dert etmem, gelişimin doğal parçasıdır, zaten en geç bir – iki gün içinde de yok olur. Fakat sızı inatçı çıkar, şiddetlenip ağrıya dönüşmeye meyil ederse işte o zaman vücuduma çok yükleniyorum demektir. Ya yavaşlar ya da en iyisi o gün hiç koşmaz, vücudumu dinlendiririm.
Kalp
Bacaklar iyiyse sıra gelir kalbime. Kalbim bazı günler sert atar. Nabzımı göğsümde, boynumda ve hatta bazen de kulaklarımda atarken hissederim. Aslında koşmaya engel bir durum değildir fakat oldukça rahatsız edici bir histir. Benim için yorgunluğun bir belirtisidir. Böyle günlerde koşuyu fazla uzatmaz, kısa keserim. Fakat kalbim kuşlar gibi hafif ve neşeliyse işte o günlerde koş koşabildiğin kadar!
Nefes
Kalpten sonra sıra gelir nefese. Nefesim sakin ve huzurlu mu? Bunun benim için ölçüsü her 4- 5 adımda bir rahat rahat nefes alıp, her 4- 5 adımda bir rahat rahat nefes veriyor olmaktır. Hatta belki de daha seyrek: her 5- 6 adımda bir. Nefesim akmalı. Nefes alırken de verirken de bir telaş içinde olmamalıyım. Nefesim akmıyorsa her zamanki tempomda ısrarcı olmam, yavaşlarım.
Hissederek koşmak
Nefes akıyorsa, kalp neşeliyse, bacakların da keyfi yerindeyse hızlanırım. Adımlarım hızlandıkça nefes alışverişim hızlanır. Yavaş yavaş tüm bedenimi bir sıcaklık kaplar. Her adımda al al olmuş yanaklarımı, kasılan karın kaslarımı, bacaklarımdaki kuvveti, içimdeki gücü daha da fazla hissederim.
Ve bir noktadan sonra hiçbir şey düşünmez olurum. Ne iş, ne arkadaş, ne geçmiş, ne gelecek… Her şeyin durduğu, bir tek benim hareket ettiğim, kendi nefesimden başka hiçbir şey duymadığım büyülü bir rüyadayım şimdi.
Var olduğumu; attığım her adımda, içime çektiğim her nefeste yaşadığımı hissettiğim büyülü bir rüyada…
Hissederek koşmak işte benim için böyle bir şeydir. Vücudumu dinler; onun dilinden anlamaya, onunla bir olmaya çalışırım. Çünkü o benim biricik yok arkadaşımdır. Onunla bu denli bir olabilmek için belki de çoğu zaman yalnız koşarım.
Fakat sadece koşarken değil; yürürken, merdiven çıkarken, birileriyle sohbet ederken, yemek üstüne tatlı menüsünü incelerken, vücudumu esnetirken, yatakta uzanmış uykuya dalmaya hazırlanırken, sabahın ilk ışığına gözlerimi açarken, bu satırları yazarken, her zaman ve her yerde farkında olarak ya da olmayarak vücudumu dinlerim.
Uyku saatine, yemek saatine, ne yiyip ne içeceğime, hangi sırayla kaslarımı esneteceğime, ne kadar uzun, ne kadar hızlı koşacağıma, kısacası hemen hemen her şeye vücudumu dinleyerek, vücudumla birlikte karar veririm.
Ben vücudumu hissederek koşar, hissederek yaşarım.
İlginizi çekebilir: Koşmak En İyi Antioksidan! İşte Düzenli Koşmanın Faydaları