Wabi Sabi kavramı, Japon felsefesinde yer alan hayatın kusurlu hallerinin içindeki mükemmelliği görebilmekten bahseder. Her şeyin olduğu halinin, geçiciliğinin tam ve bütün olduğunu bilmek demektir. Dekorasyondan, felsefeye kadar her konuda Wabi Sabi kavramı uygulanabilir. Wabi sade, alçak gönüllü, doğa ile uyum demek; Sabi ise uzun ömür, sebat ve olgunlukla gelen güzelliktir.
Ancak alçakgönüllü bir kalp olgunlukla gelen güzelliği algılayabilir.
Omar İtani
Bir yaşam biçimi olan Wabi Sabi bir araya gelince basit ve alçakgönüllü bir varoluş biçimini tanımlayan yeni bir kavram oluşturur. Özünde etrafımızdaki şeyleri takdir etmek, kusurlu güzelliği bulmak ve dünyanın geçiciliğini anlamayı barındırır. Hızlı ve kaotik günlük tempomuzun içinde mütemadiyen mükemmelliğin peşinde koşarken belki de en çok ihtiyacımız olan Wabi Sabi bir yaşam biçimidir. Bu felsefe sayesinde doğaya daha bağlantıda olabiliriz. Böylece kendi özümüzle daha derinden ve kolay bağlantı kurabiliriz.
Mükemmel olmayanın içindeki güzelliği görebilmek
Yaşamın döngüleri sonsuz ve sınırsızdır. Tahmin edilemez, belirsiz ve sürekli değişkendir. Bu sebeple yaşam asla tamamlanamaz bir döngüye sahiptir. Tamamlanan her şey bir son bulur ve yaşamdan silinir. İnsan zihni yaşamın sonsuz ve kaçınılmaz döngüsel hareketini unutup kendini sürekli lineer bir çizgide ilerlediğini sanarak hep daha iyisine varma hedefini ıstıraba çevirme becerisine sahiptir. Bir noktadan başka bir noktaya isteseniz de istemeseniz de ilerlersiniz. Çünkü yaşam durağan olamaz.
Durmak ve tamamlamak kavramları insanın kendine yarattığı bir illüzyondur. Bitirmek ve sonuca varmak isteyen insanoğlu sürekli bir mükemmellik arayışında olduğu için bir son noktanın varlığına inanır. Oysa mükemmel olmayanın içinde asıl güzellik gizlidir. Kaos içindeyken zor ve karmaşık gözükse de kendi içinde ilahi bir düzene sahiptir. Bu düzeni görebilmek için belli bir farkındalık yani bilinç düzeyine sahip olmamız gerekir. Sonsuzluğun, devamlılığın, tüm olasılıkların var olduğu algısı mükemmel olmayanın içindeki güzellikleri görmemizi sağlar. Öyleyse tamamlanmamış ve devam eden her şey mükemmeldir diyebiliriz, ne dersiniz? Aynı doğa, insan ve dünyanın kendisi gibi.
Wabi Sabi doğası gereği kusurludur bu sebeple tam ve mükemmeldir.
Wabi kavramı sayesinde açık bir kalp ile doğal ve sade olanın içindeki alçakgönüllülüğü deneyimlerken ne kadar daha zengin bir alanda var olabildiğimizi gözlemleriz. Hiçbir şey bir ötekinden üstün ya da alçak değildir. Sadece farklı ve kendine özgündür.
Sabi kavramıyla da olgunlaşmanın ortaya çıkardığı güzellikleri daha belirgin görebiliriz, kırık ve derinler de saklı kalmış olsalar bile. Deneyimlerin, acıların geride bıraktıkları ancak ve ancak zamanla, yaş aldıkça güzelleşir. Bu iki kavram birlikte hayata kapsayıcı felsefe ile bakmamızı sağlar. Olanı kabul edin, şu anda kalın ve yaşamın basit, geçici aşamalarını takdir edin der bize!
Günümüzün tempolu yaşamı, mükemmellik için çabalama ve organik olmayan başarıları kovalama eforlarımızdan tamamen uzaklaşmanıza daha iyi yardımcı olabilecek Wabi Sabi öğretilerinden 5 tanesi aşağıdaki gibi ilerler.
1. Kabul bizi özgürleştirir ve akabinde büyütür.
Bir Zen Rahibi olan Yamabushi, hayatın bize sunduğu tüm iyi ve kötü şeyleri ne kadar erken kabul edersek, o kadar hafifleyeceğimizi anlatır. Kabullenme yoluyla özgürlüğümüzü bulduğumuzu ve kabullenmenin sonrasındaysa büyümeye giden yolumuzu bulduğumuzu ifade eder. Zen felsefesi hayatın bize sunduğu zorluklar ve zorluklarla nasıl yüzleştiğimizle ilgili farkındalık sağlar. Başarısızlık, keder, endişe ve yalnızlığın kaçınılmaz gerçekleriyle nasıl başa çıktığımızı bize öğretir. Zen yanıtlarımızın içindedir. Bu felsefeyi hayatınıza uygulamak için şu soruları kendinize sorarak başlayın:
Hayatın kusurlu akışını kabul edecek misin? Yoksa onunla savaşacak mısın? Tam şu anda burada olanla huzur bulacak mısın? Yoksa inkar edip onunla mücadeleye devam mı edeceksin?
Yanıt basit; direnmeye devam ettikçe, acımızı pekiştirmeye devam ederiz.
Bu sebeple Wabi Sabi felsefesinin ilk öğretisi olana direnmeden şükran ve kabul pratiği yapmaktır. Bu isteklerimizden vazgeçmekle ilgili değildir. Eldeki durumun ciddiyetine teslim olmak ve daha sonra ne olacağına karar vermede aktif olarak rol oynamakla ilgilidir. Teslim olmadan faydalı şekilde aktifleşemeyiz. Siz de dahil olmak üzere hayattaki her şey kusurlu bir akış halindedir, bu yüzden mükemmellik için çabalamayın. Elinizden gelenin en iyisini yapmaya teslimiyetle gayret gösterin.
2. Mükemmel olmayan bir hayat akışındayız, daha iyi olmak için çabalayın mükemmellik için değil.
Hayatı mükemmel kılan mükemmel olmayan akışın kendisidir. Doğadaki her şey sürekli değişiyorsa, o zaman hiçbir şey kesinlikle tamamlanamaz. Ve mükemmellik bir tamamlanmışlık hali olduğundan, hiçbir şey asla mükemmel olamaz. Bu nedenle bu felsefe bize, biz ve hayatın kendisi de dahil olmak üzere, her şeyin sonsuz, eksik ve kusurlu olduğunu öğretir. Bozuk algımız ve şartlanmış zihin yapımızsa bize her şeyin mükemmel olması gerektiğini dayatır. Ve yanılgılarımız bu noktada başlar. Mükemmel bir bedene, eşe, işe, eve, hayata, duygulara, düşüncelere, becerilere, dostlara, şansa sahip olmamız gerektiği yanılgısı yüzünden sürekli bulamayacaklarımızı arayıp duruyoruz. Öyle değil mi?
- Mükemmelliği ararken ertelemek kaçınılmaz bir eyleme dönüşür.
Sürekli mükemmeli arayan zihnimiz ve onu asla bulayacağını bilen ruhumuz arasında sıkışıp kalıyoruz. Ve belki de çoğu yaptığımız işlerin içindeki mükemmelliği görmekte zorlanıyoruz çünkü hepsini mükemmel olmadığı algısıyla yarım bırakıyoruz. Oysa her şey olduğu haliyle en mükemmel. Eğer hiçbir şey asla tamamlanmazsa, yarım kalan hallerine en mükemmel algısıyla nasıl bakabiliriz?
- Kaçınılmaz gerçek olan kusurlu yaşlılığımız ve kırışıklıklarımızsa en mükemmeli
Aynaya baktığımızda görmeye dayanamadığımız her şey karşı konulamaz bir çaba harcamamıza sebep olmakta. Estetik ve güzel olanı sevebiliriz lakin kendini kandırma ya da gerçeklerden kaçınma stratejimiz bir estetik müdahaleyse yani duygusal olarak kaldıramadığımız ve yüzleşemediğimiz hayatın kaçınılmaz gerçeği yüzünden bu eylemi gerçekleştiriyorsak, burada yarattığımız yanılsama bir gün bizi hiç ummadığımız bir şekilde gafil avlayabilir. Dikkat edelim derim! Kırışıklıklarımız, yaşlılığımız kimine göre kusurluluğumuzun aslında mükemmelliğimizin bir parçası olduğu gerçeğini ne kadar hızlı kabul edersek o kadar mutlu bir yaşlılık yaşarız. Bir başka deyişle yaşandıkça wabi sabi haline geçeriz.
Mükemmellik yoktur, çünkü kusurluluk hayatın doğal halidir. Sen bütünsün, olduğun gibi tamsın. Kusurluluk bir özveri ya da eksiklik değildir. Kusurluluk gerçektir çünkü kusurluluk yaşamın gerçek doğasıdır, sonsuzdur ve döngüseldir.
3. Kırık, kırılgan olan kusurludur ve olduğu haliyle tamdır.
Japonya’da bir sanat olan Kintsugi akımı aslında Japon imparatorunun çok sevdiği kırılan değerli parçalarını altın ile yapıştırılarak elde edilmiş bir yaşam felsefesidir. Kırılan yerler kusurlu objenin izlerini gösterir aynı zamanda kırılan yerler kusurlu olanın içindeki güzelliği de gösterir. Aynı objelerde olduğu gibi insanlarında hayatlarında kırılan parçaları ve yerleri vardır. Bu parçaları saklamaktansa ışığa taşımamız onların içindeki derin manaları, izleri ve güzellikleri ortaya çıkartır. Bu kırılganlığımızı ortaya koymayı ve risk almayı içerir. Doğal ve gerçek olan her şey hassas, kırılgan ve savunmasızdır, bu sebeple de güzeldir. Kırılan ve kırılgan, kusurlu parçalarımızı cesaret ve gururla gösterebildiğimizde içimizdeki mükemmelliğe ulaşmış oluruz. Kusurluluğun içindeki güzelliği görebilmiş oluruz.
4. Yavaşlamak görmeyi kolaylaştırır ve hızlı yaşamanın sırrıdır.
Yavaşladığımızda gözlemci olabiliriz; otomatik reaksiyonlarımızdan çıkabilir, şartlanmalarımızı fark edebiliriz. Hızlıyken farkında olmadığınız cevaplarımızı bulur, görür, duyarız. Bunun sebebi yavaşladığımızda anın içinde daha çok mevcut olabilmemizdir. Güzellik her şeyin içinde mevcutken onu algılamak için otomatik pilottan çıkmamız gerekir ve bunun için yavaşlamamız en gerekli adımdır.
5. Olduğun yerde olduğun haline mutlu olmak.
Modern dünyada mütemadiyen mutluluk arayışına kodlanmış durumdayız. Öncelikle bir şeyi arıyorsak ona sahip olmadığımızı kabul ediyoruz demektir. Yani hem kendi kuyruğumuzu ısırıyoruz hem de şikâyet ediyoruz. Olduğumuz yerden mutlu olmadığımızda hep bir arayışa giriyoruz. Gittiğimiz mekanda, görüştüğümüz kişilerle mutlu olduğumuzda dahi içerideki tatminsizlik neden bitmiyor? Şimdi ve burada sadece olanla memnun olsak o zaman bu kadar arayışa gerek olur mu? Peki arayışı bırakırsak enerjimizi neye harcarız? İşte sorun da tam bu, enerjimizi nereye harcayacağımız konusunda farkındalık sahibi olmadığımız için sürekli mutlu olmaya çalışmalıyız tuzağına düşüyoruz ve enerjimizi gereksiz bir yere harcıyoruz.
Bu durumu çok basitçe açılayan Harvard pozitif psikoloji bölümünden Tal Ben-Shahar’ın “varış yanılgısı” olarak adlandırdığı şey bir umutsuzluk akımıdır. “Bir kez başardığımızda, hedefimize ulaştığımızda kalıcı mutluluğa ulaşacağımız yanılsaması” aslında hepimizde mevcuttur. Elbette durum böyle değil, çünkü zorlayıcı şekilde bir mutluluk veya başarı hedefi belirleme mutluluğa yol açmaz, akıl dışı ve stresli bir oyunu başlatır.
Mutluluk ve mutsuzluk sadece birer duygudur ve geçicidir. Mükemmel olan her şey sonlanacağı gibi mutluluk da mükemmel ve tam olursa sonlanmış olur. Oysa mutluluğun geçici olması onu sonsuz kılan niteliğidir.
Şimdi siz Wabi Sabi’nin felsefesini hayatınıza uygulamak ister misiniz? Öyle ise nereden başlamayı düşünüyorsunuz?