Evlerimizde kaldığımız süre boyunca iyice aktifleşen zihnimiz duygularımızı, duygularımız da bedenimizdeki bazı duyularımızı tetikliyor. Buna örnek olarak ise açlık ve endişe verilebilir. Araştırmalara göre, açlık ve endişe vücudumuzda çok benzer belirtiler gösteriyor. Kendimizi aç hissettiğimizde yemek yiyoruz ve böylece açlığımız ortadan kayboluyor. Fakat belirtileri benzer olduğu için endişeli hissettiğimizde de kendimizi yemek yerken bulabiliyoruz. Bu durumun sonucunda ise gerçekten aç olmadığımız zamanda uygun olmayan yiyecekler yediğimiz için endişemiz iyice artıyor ve ilerleyen saatlerde yeniden yemek yemeye yöneliyoruz. Yani tam bir kısır döngü içine giriyoruz. İşte, bu tam benim diyorsanız açlık ve endişe arasındaki farkı daha rahat farketmeniz için birkaç pratik öneride bulunmak istiyorum.
Birinci adım
Bir yiyeceği yemeden önce kendinize yargısızca bu açlığın duygusal mı yoksa fiziksel mi olduğunu sorun. Bu şekilde, “Ben şu anda aç değilim ama endişeli hissettiğim için bunu yeme arzum var.” diyebilme şansı yakalamış olursunuz.
İkinci adım
Yeme eylemindeyken duraklayıp kendinize yukarıdaki soruyu sorduğunuz anda otopilot moddan çıkmış olursunuz. Şimdi kendiniz için karar verme zamanı!
Burada doğru veya yanlış bir karar olmadığını hatırlatmak istiyorum, amacımız yalnızca ne yapacağınıza karar vermeniz. Örneğimizden ilerleyelim; “Fiziksel açlıktan dolayı değil, yalnızca kalbimi beslemek için bu yiyeceği yiyeceğim.” diyebiliriz.
Üçüncü adım
Kararınız “kalbimi beslemek için o yiyeceği yemek” ise mümkün olduğu kadar duyularınızı yiyeceğin her yönüne getirin. Yediğiniz yiyeceğin de keyfini çıkartın ve masa düzeninizde yiyin. Evet, yiyecekler ruh halimizi iyileştirebilir, fakat yalnızca gerçekten odaklanarak yersek bu etkiyi hissedebiliriz.
Diğer bir opsiyon ise o yiyeceği yememeyi tercih etmek. Bu durumda size önerim o an yemek yemek dışında kendinizi iyi hissettiren diğer aktivitelere yönelmeniz. Egzersiz, yoga, meditasyon, kitap okuma, örgü örme veya gitar çalma bu aktivitelere örnek olabilir.
Dördüncü adım
Duygularınızı tanımak ve beslenme konusunda kendiniz için bir adım atmaya hazırsanız yemek günlüğü tutup kendi yeme alışkanlıklarınızı gözden geçirmenizi de tavsiye ederim:
- “Ne sıklıkta yemek yiyorum?”
- “Yemek yemeden önce ve yedikten 5 dakika ve 20 dakika sonra hangi duyguları hissediyorum?”
gibi soruları cevaplayabilirsiniz. Bu yemek günlüğü belirli duyguların yemek yemeyi tetikleyip tetiklemediğini gösterecek ve sizlere farkındalık kazandıracaktır. Bu pratiği yaparken yargıyı bir kenara bırakıp kendinize karşı nazik olmayı unutmayın.
İlginizi çekebilir: Yeme Farkındalığı ile Açlığınızı Tanımlayın
Ek olarak, yiyecekleri “iyi” ve “kötü” olarak tanımlamayın. Yiyecekler bizleri besler, bizlere enerji verir ve kültürel olarak karantina zamanı dışında, bizleri bir araya da getirir. Yiyecekler bizler için doğal bir keyif kaynağı olmalıdır.
“Kötü” diye tanımladığımız bir yiyeceği yediğimiz zaman pişmanlık, utanç, suçluluk gibi duygular hissedebiliriz, bu da bizi keyif ve tatmin hislerinden uzaklaştırır. Tüm yiyeceklere beslenmemizde porsiyon kontrollü olarak yer verebiliriz.
Son olarak, sabırlı olun. Bu sürecin ne kadar uzayacağını hiçbirimiz bilmiyoruz. Tavsiyem, başlangıç olarak yukarıda belirttiğim pratik önerilerden 1 veya 2 tanesini hayatınıza geçirmeniz. Kendinizi hazır hissettiğinizde yeni stratejileri de yaşantınıza ekleyebilirsiniz.
Açlığınızı dinlediğinizde, yemek yerken sadece yemek yemeye odaklandığınızda, yargıyı bir kenara bırakıp kendinize karşı nazik olduğunuzda ve kendinizi iyi hissettiren aktivitelerde bulunduğunuzda evde durduğunuz zaman boyunca kendinize daha iyi bakma şansı yakalayacaksınız.
Sağlıkla kalın.
İlginizi çekebilir: Bağırsak Mikrobiyotasını Dengelemenin ve Bağışıklığı Güçlendirmenin 7 Yolu