YAZAN: BURCU ERBAŞ

Tatmin eden bir hayat yaşamak, günleri öylesine geçirmekten değil, yaşadıklarımızdan zevk alarak küçük de olsa tüm başarılarımızı kutlamaktan, yediğimiz yemeğin, dinlediğimiz sohbetin keyfini çıkarmaktan geçiyor. Nitekim bu, yüksek işlevli depresyona sahip kişiler için pek mümkün olmuyor. Dışarıdan bakıldığında iyi görünen ama içsel dünyalarında şiddetli hüzün ve endişe çeken bu kişiler gündelik yaşamlarına rahatlıkla devam edebiliyor ama kendilerini gerçek potansiyellerinden çok uzakta hissediyor. Rutinlerine devam edebiliyor ama gelişip ilerleyemiyor, hayattan zevk alamıyor. Günümüzün yoğun ve boğucu dünyasında gittikçe daha çok yaygınlaşan ve dikkatle bakılmazsa kolaylıkla gözden kaçabilecek bu ruhsal sağlık problemini sizin için masaya yatırdık. Yüksek işlevli depresyon hakkında tüm bilmeniz gerekenler yazımızda.


Yüksek işlevli depresyon nedir?

Yüksek işlevli depresyon klinik bir terim veya tanı olmasa da derin bir üzüntü, endişe, şiddetli yorgunluk gibi depresyon belirtilerine sahip olmalarına rağmen işe gitmek, arkadaşlarla buluşmak, yemek hazırlamak gibi gündelik yaşam alışkanlıklarını sürdürebilen kişileri tanımlamak için kullanılıyor. Bu kişiler dışarıdan bakıldığında gündelik yaşamlarına eksiksiz şekilde devam edebiliyor. Hatta işinde, okul hayatında başarılı olmalarına rağmen iç dünyalarında hissizlik, hüzün ve anlamsızlık hisleri ile boğuşabiliyor.

Dışarıdan bakıldığında her şey yolundaymış gibi göründüğü için yüksek işlevli depresyona sahip kişiler tanı ve tedavi almakta zorluk çekebiliyor. Hatta bazı durumlarda bu rahatsızlığa sahip kişiler depresyon ile özdeşleşen hüzün veya düşük ruh hali gibi semptomlar bile göstermeyebiliyorlar. Çoğu kendi iç dünyalarını “ortalama”, “idare eder”, “normal” olarak tanımlıyor. Bu nedenle tedavinin ilk adımı fark etmekte yatıyor. Bu, kişinin kendi iç dünyasını anlamlandırabilmesi ve/veya çevresindeki kişilerin sis perdesinin arkasını görebilmesi ile başlıyor.

Yüksek işlevli depresyona ne sebep olabiliyor?

Yüksek işlevli depresyon da diğer tüm zihinsel ve ruhsal rahatsızlıklar gibi birçok farklı faktöre bağlı oluşabiliyor. Genel anlamda depresyonun en yaygın sebepleri arasında genetik yatkınlık, çevresel stres faktörleri, ani değişimler, ilişki problemleri, fiziksel sağlık problemleri ve sosyal izolasyon geliyor.

Araştırmacı ve psikiyatrist Dr. Judith Joseph’e göre yüksek işlevli depresyonu bu denli yaygın kılan esas nedenler, giderek artan sosyal medya kullanımı, yoğun çalışma saatleri ve tempoları, pandemi sonrası hepimizin deneyimlediği travma, ekonomik olarak hissettiğimiz baskının artması ve teknolojiye olan bağımlılığımız. Ona göre bu etkenler hayatın her alanını giderek daha fazla boğuculaştırıyor. Bu durum da kendini yüksek işlevli depresyon gibi rahatsızlıkların artışı ile gösteriyor.


“Depresyonda olmak için üzgün olmanıza gerek yok.”

Dr. Judith Joseph

Yüksek işlevli depresyon kendini hangi semptomlar ile gösterir?

Konu yüksek işlevli depresyon olunca dışarıdan bakıldığında her şey yolunda gibi görünse bile kişi iç dünyasında çok zorluk çekebiliyor. Dr. Joseph’e göre bu rahatsızlık kendini kadınlar ve erkeklerde farklı gösterebiliyor. Kadınlar iç dünyalarında derin bir hüzün hissetmeye daha yatkın olurken erkekler sinirlilik, öfke ve madde bağımlılığı deneyimleyebiliyor.

Yüksek işlevli depresyonun en yaygın semptomları ise aşağıdaki gibi sıralanabiliyor:

  • Anhedoni: Bu rahatsızlığın en belirleyici semptomlarından birine anhedoni ismi veriliyor. Önceden keyif veren kişiyi mutlu eden aktivitelerin veya durumların artık zevk, mutluluk veya neşe vermemesi anlamına geliyor.
  • Sürekli üzüntü hissetme: Kendimizi mutlu veya neşeli hissettiğimizden daha çok hüzünlü ve mutsuz hissediyorsak depresif bir ruh halinden bahsedilebiliyor. Eğer bu hislerimize rağmen gündelik yaşantımıza sorunsuz devam edebiliyorsak yüksek işlevli depresyona sahip olma ihtimalimiz yükseliyor.
  • Kronik yorgunluk: Eğer yeterince uyumamıza veya fiziksel olarak dinlenmemize rağmen kendimizi kronik olarak yorgun hissediyorsak bu da bir depresyon semptomu sayılıyor.
  • Kendini negatif şekilde eleştirme: Kendimizi sürekli olarak negatif şekilde eleştirmek, yaptığımız pozitif davranışları fark edememek içsel zorlukların bir semptomu olabiliyor.
  • Sosyal ortamlara girmekten kaçınma: Gündelik işlerimizi yapmak zorunda olduğumuz için yapıyor ama iş çıkışı buluşmalara, hafta sonu planlarına, aile yemeklerine gitmekten kaçınıyorsak bu durum yüksek işlevli depresyona işaret edebiliyor.
  • Değişen ruh hali: Alınganlık, aniden öfkelenmek veya aniden çok üzülmek duygularımızı sağlıklı şekilde deneyimleyemediğimizi gösterebiliyor.
  • Motivasyon eksikliği: Yüksek işlevli depresyona sahip kişiler görevlerini eksiksiz şekilde yerine getirseler bile yeni deneyimler hakkında heyecan hissetmekte, yeni işlere motive olmakta zorluk çekebiliyor.
  • Uyku problemleri: Çok uyumak, hiç uyuyamamak veya sabahları kalkarken çok şiddetli şekilde zorluk çekmek depresyon ile ilişkilendirilebiliyor.
  • Kararsızlık: Yanlış kararı vermekten çok korkmak, kendini sıkışmış gibi hissetmek iç dünyadaki dengesizliklerden kaynaklanabiliyor.
  • Umutsuzluk hissi: Ne olursa olsun hayatın daha iyiye gitmeyeceğini düşünmek, daha iyi hissedeceğine inanmamak yani umutsuzluk depresyonun en belirleyici semptomlarından sayılıyor.

Eğer böyle bir duruma sahip olup olmadığımızı anlamakta zorlanıyorsak Dr. Joseph çok basit bir egzersiz yapmamızı öneriyor. İçimize dönüp şu soruya cevap vermeye çalışmamızı istiyor: “En son ne zaman bir yemeğin, bir sosyal buluşmanın, bir fiziksel yakınlığın tadını gerçekten çıkardım?”

Bir adım ötesinde özellikle anhedoniye karşı kendimizi yeniden o anla ve deneyimlediklerimizle bağlamamız için 5-4-3-2-1 metodunu yapmamızı söylüyor. Bu metot çok basit bir şekilde etrafımızda gördüğümüz 5 şeyi, hissettiğimiz 4 duyguyu, duyduğumuz 3 sesi, kokladığımız 2 kokuyu ve tadını aldığımız 1 şeyi zihnimizde listelemekten oluşuyor.

Yüksek işlevli depresyon tedavisi nasıl ilerler?

İlk olarak şunu kabul etmek gerekiyor: Daha iyi hissetmek, hayat kalitemizi arttırmak mümkün. Bu süreçte bize destek olabilecek birçok strateji ve çevremizde bize profesyonel desteğini sunacak birçok sağlık uzmanı bulunuyor. Aşağıda yer alan Dr. Joseph’ın “The 5 V’s Framework” yani “5 V” pratiği ise yüksek işlevli depresyonu tespit edip hissizliği geçirmeye yönelik çalışmalardan birini oluşturuyor ve içsel mutluluğu yeniden yeşertmeyi amaçlıyor.

  1. Validation (onaylama): İlk etapta acımızı, hüznümüzü kabul etmemiz gerekiyor.
  2. Venting (iç dökme): Daha sonra sıra duygularımızı yazarak, çizerek, konuşarak veya herhangi yaratıcı bir şekilde dışarıya dökmeye geliyor.
  3. Values (değerler): Üçüncü adımda kendimizi aile, arkadaşlar, doğa veya hayat amacımız gibi hayatta gerçekten değer verdiğimiz şeylerle yeniden tanımlamamız, değerlerimizle yeniden bağlantıya geçmemiz gerekiyor.
  4. Vitals (yaşamsal göstergeler): Sıra bedeni ve zihni doğru beslenme, kaliteli uyku, düzenli egzersiz ile destekleyip güçlendirmeye geliyor.
  5. Vision (vizyon): En son adım ise sadece günleri geçirmekle kalmayıp küçük büyük tüm başarıları, pozitiflikleri kutlamaktan geçiyor.

Eğer yüksek işlevli depresyon göz ardı edilir, ihtiyaç duyulan ilgi ve tedavi alınmazsa kişinin tükenmişliğe, madde bağımlılığına ve şiddetli bir klinik depresyona yakalanma riski o denli büyüyor.



Burcu Erbaş

Burcu Erbaş, 2024 yılında Domus Academy Milano'da Visual Brand Design alanında yüksek lisansını, 2020 yılında ise Galatasaray Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi lisansını tamamladı. Live to Bloom'da dört yıldır içerik ve proje yöneticisi olarak görev yapan Burcu platformun görsel iletişiminde de aktif olarak rol alıyor. İyi yaşam alanında yazdığı içeriklerinde özellikle bütünsel...



BLOOM SHOP