Babamla yıllarca uzak yaşadık. 1990 senesinde Şişli Etfal Hastanesi’ndeki başhekimlik pozisyonundan istifa ederek doktorluk görevini hakkıyla ve istediği gibi icra edebilmek adına Finlandiya’ya gitti ancak 2016 senesinde emekli oldu ve geri döndü. O zamana kadar birkaç ayda bir o geldi, bazen biz gittik, belli aralıklarla görüştük. Ancak tüm süreç boyunca hep mektuplaştık.
Mektup bitip e-posta popüler olunca da hep e-postalaştık. Yazışmalarımız sayesinde uzakta olduğunu fazla hissetmedim. Beni her gün düşündüğünü ve bizim için orada olduğunu hatırlardım bu sayede. Şimdi Türkiye’ye dönmüş olmasına rağmen fiziksel olarak pek yakın yaşadığımızı söyleyemem. Onun için bu yazışmalarımız devam ediyor. Son günlerde bana “kıskançlık” hakkında bir yazı gönderdi. Bu aydınlatıcı yazıyı sizlerle de paylaşmak istedim.
Kıskançlık üzerine
“Canik,
Biliyorsun baban hayatta en çok enerji tüketen şeylerden birini hırs diğerini de kıskançlık olarak kabul eder. 1970’lerde Almanya’dayken dünyada atom silahlarının yok edilmesi konusunda yaygın bir hareket vardı. Özellikle sol gruplar yürüyüşler yapıyor, bu arada etrafı yakıp yıkıyorlardı. Almanya’da da ABD pek çok atom başlıklı bombalar konuşlandırmıştı. Bu da bir yerde Sovyetler Birliği’nin hedefi olmak demekti.
O aralar Braunschweig’da şehir merkezindeki kilisede hemen her gün güzel bir söz, gelen geçenin okuması için kilise girişine asılırdı. Ben de bu sözleri şehre alışverişe indikçe okur, bir kenara not ederdim. Bir cumartesi günü okuduğum bir söz ise aklımdan hiç çıkmadı: “Önce kendi atom bombalarınızı yok edin: Hırs ve kıskançlık!”
Hayatta hırslı oldum ama bunda normal sınırı geçmemeye çalıştım. Kıskançlık duygusunu ise hemen hiç tanımadım. Bunu biraz kendime olan aşırı güvenime yorarım. Ancak kıskanç olmamanın bana çok enerji tasarrufu sağladığına inanırım. Bu konuda bugünlerde elime Mahir Ünsal Eriş adlı birinin yazdığı bir makale geçti. Şöyle diyor:
“Türkçe’de ‘kıskanmak’ fiili, ‘kısmak’ ile aynı kökten gelir. Yani paylaşmamak, paylaşmayacak kadar cimri ve kibir içinde olmak. Kıskanmak; kendini, hayatını çevreleyen her şeyin üzerinde gizliden gizliye bir mülkiyet iktidarının öznesi olarak görmektir. Oysa bu dünyada çok hızlı silinen izler bırakacak insancıklar olduğumuz gerçeğini hesaba katarsak hiçbir şey bizim değildir.”
Babanın notu: Allah en çok bu benim diyene gülermiş.
Devam edelim: “Kıskanmak, insanın tüm güzellikleri kendine has kılmak isterken her şeyin elinden kayıp gitmesine, dünya hırsı ve sahiplenme telaşıyla hayatı endişeye boğarak onu cehenneme çevirmesine yol açar. Kıskanmak, cenneti hayal ederek hayatı cehenneme çevirmektir. Refik Halit Karay’ın da dediği gibi, ‘Kıskanmanın temelini, kendini üzmek ve işkenceye sokmak meyli teşkil eder.’ Çünkü kıskanmak, kendini, bir mülkiyet iktidarının öznesi olarak görmektir.”
Kıskançlığın mertebeleri
1. Hased
Bende yoksa onda da olmasın.
2. Buhûl
Bende var ama onda olmasın (Gerçek kötülük).
3. Şuhl
Benim yok, onunki benim olsun (Hırsızlığın mazeretidir).
4. Gıpta
Onda varsa bende de olsun (Bundan sonra işler değişir).
5. Sehavet
Benim varsa onun da olsun.
6. İsar
Benim değil de onun olsun.
7. Cud
Bende yoksa bari onun olsun (Yokluk mertebesidir).
8. Fakr
Onda yoksa bende de olmasın.
Bu mertebeler her ne kadar kötüden iyiye doğru sıralanıyor gibi görünse de ahlak düşüncesine göre hepsi inanç açısından sorunludur. Çünkü Tanrı’nın malı, serveti ve ilmi dengesiz dağıttığını, yanlışlık yaptığını ima eder (anıştırır).
Tevrat ve İncil kökenli Yahudi-Hristiyan geleneğinde kıskançlık, yedi ölümcül günahtan dördüncüsüdür. Budizm de kıskançlık veya hasedi, zihnin ön prangasından biri olarak tanımlar.
Kısaca kıskançlık, gerek dini, gerek ahlakî ve gerekse felsefi yönden insanın yontulması gereken pürüzlerinden biri olarak tanımlanır. Kamil insan olabilmek için insandan dünyevi hırslarından kurtulması beklenir.
Kıssadan hisse: Hep kötüler kazanır, çünkü iyi insan olmak için kazanma hırsını hayattan çıkarmak gerekir.
Seven insan kıskanır sözü zayıf karakterliliği işaret eden, saldırgan bir ifadedir; insan ilişkileri içerisindeki her türden şiddeti meşrulaştırmaya yarayan bir kılıf örmektir.“
Böyle diyor Mahir Ünsal Eriş. Paylaşmak istedim.”
Baban, Erhan Özev
Kıskançlık, aslında doğal olduğu kadar ilkel bir duygu
Türk cehennemi fıkrasını bilirsiniz, bizim ülkemizde de kıskançlığın özellikle haset ve gıpta hali bir hayli yaygın. Eğer varsa, bu duyguyu kendinizde teşhis ettikten sonra ne kadar rahatsız edici olduğunu fark edersiniz.
Fiziksel olarak bedeni rahat ettirmeyen bir duygudur. Peki bu duyguyla dolu olduğumuzu kendimize itiraf ettikten sonra onu nasıl sağaltabilir, darlık, yokluk, cimrilik psikolojisinden, bolluk, varlık ve cömertlik tarafına geçebiliriz?
1. Kıskançlığın size verdiği acıyı hissedin
Acıyı hissetmeye izin verirseniz, onu iyileştirmeniz de kolaylaşır. Bünyenizde bu duyguyu istemediğinizi fark edersiniz çünkü. Kıskançlık duygularını bünyede barındırmak zordur. Beraberinde kaygı, öfke, çaresizlik, nefret ve üzüntüyü de getirirler. Önce bütün bu olup bitenle baş başa oturmayı öğrenmeli, bedeninizde ne gibi hislere sebep olduklarını gözlemlemeli ve kıskançlığınızı kendinize itiraf etmelisiniz. Bu en zor adım. Sonrası daha kolay.
2. Bu duygulardan dolayı kendinizi suçlamayın
Hisleriniz sizin suçunuz değil. Kendinize merhamet edin ve şefkatle yaklaşın. Farkına vardıktan sonra bunları dönüştürmek daha kolaydır. Çünkü artık gözlemleyen yanınızla irtibat halindesiniz. Duygularınız devam etse de sizi ele geçirmelerine izin vermeme özgürlüğünüz var artık.
3. Kıskançlığınız size ne mesaj vermek istiyor?
Bu en önemli kısım. Çünkü içinizde sıkışmış olan gıpta ve haset dolu enerji sizden harekete geçmenizi istiyor. Bir moda ikonunu mu kıskanıyorsunuz? O zaman ders alın, çalışın, sonsuz olasılıkları değerlendirin. Siz de bir ikon haline gelebilirsiniz.
Ya da arkadaşınızın iş başarısını mı kıskanıyorsunuz? Kendi başarınızın önündeki engelleri kaldırın. İçinizdeki ses kulağınıza “Sen bunun için yeterli değilsin, talihsiz bir zavallısın, artık çok geç” gibi asılsız sözler fısıldıyor olabilir.
Bu inançları dönüştürmenin yollarını arayın. Veya bu duygunun anlamsızlığını ve her şeyin geçici doğasını fark edip, tuttuğunuz ateş topunu kısa yoldan fırlatıp atabilirsiniz. Enerjinizi kendi varoluşunuzu keşfetmeye ve kendi içinizde tatmin ve mutluluğu aramaya da çevirebilirsiniz.
4. İşe koyulun
Kıskançlık sizi daima kapana kıstırmaya çalışacak olan sağlıksız bir duygu. Bu yüzden konfor alanınızı terk etmeli, kıskançlığınız sizden her ne yapmanızı istiyorsa onu yapmaya başlamalısınız. Emin olun hayata katılmak, oturup onu gıpta ile seyretmekten çok daha eğlenceli bir hale gelecek!