Hayatın getirdiği güzellikleri minnetle karşılamak, bizden aldıklarını ise kabulle ve isyan etmeden gönderebilmek bir sanat. Bazen bir insanı, bazen maddi bir şeyleri, bazen bir ağaç, bir hayvan, bir çiçek ya da herhangi bir canlıyı… Alma verme dengesi, almayı bilmeyenlerimiz için bir alabilme sanatı.
Sonunda üç şey önemlidir;
Buddha
ne kadar sevdiğin,
ne kadar nazik yaşadığın
ve yazgında olmayan şeylerden nasıl zarafetle vazgeçebildiğin.
Hayata karşı inanç ve güven duymak
Her geleni ve gideni Buddha’nın söylediği şekilde zarafetle karşılayabilmek, büyük resimdeki kutsal dengeyi görebilmek ise her zaman o kadar kolay olmuyor. Kendimizi içinde bulduğunuz bazı durumlar, hayata sonsuz inanç ve güven gerektiriyor. Bu sonsuz inanç ve güven duygusu öze dönüş yolculuğunda zamanla kazanılan bir iç hal. Evrende olan biten her olayın bizim lehimize işlediğini fark etmek. Dışarıda olup biteni farkındalık, tefekkür; içe dönüş, iç gözlem ve tevekkülle; olanı olduğu gibi, geldiği haliyle kabul karşılamak.
Dünyaca ünlü bir milyarder, iş adamı ve yazar olan Ken Honda Mindvalley’de izlediğim bir eğitiminde ustasının kendisine, gelen paraya da giden paraya da “Arigato” yani Japonca teşekkür ederim diyerek teşekkür etmeyi öğrettiğini anlatıyordu. Para geldiğinde mutlu oluyoruz tabii, kim olmaz? Ancak faturaları, kart borçlarını öderken genellikle içimiz sıkılıyor. Öyle değil mi? Örneğin hiç düşündünüz mü, evinizin suları akarken, elektrikler yanarken, yemek pişerken minnet hissediyor musunuz? Hissediyorsanız bu ne kadar sürüyor? Yoksa hiçbir şey hissetmeden otomatik olarak bunları kullanıp geçiyor musunuz? Su ve elektrik faturalarını öderken, ya da mutfak alışverişleri yaptıktan sonra kasada ne hissediyorsunuz peki?
Alma – verme dengesi
Asu Mansur’un sayfasında okuduğum bir Instagram postunda “Aldığın şeyi beğenmiyorsan, verdiğin şeyi değiştir.” yazıyordu. Almak dişil güç, vermek ise eril. Aldığımız zaman dişil enerji devrede, verdiğimizde ise eril enerji. Zaman, emek, sevgi, para, hediye, her neyse… “Tevekkül” hali çoğu zaman teslimiyetle yazgıyı kabul etmek gibi algılansa da, içeriye dönüp baktıktan sonra tefekkür yani duygu, düşünce durumu, davranış ve alışkanlıkları yeniden düzenleme yapmak, yeni bir alma-verme dengesi yaratmak mümkün.
Bazılarımız feda edercesine vermeyi bilir ve almakta zorlanır, kimilerimiz ise alabildiği kadar alır ve vermekte zorlanır. Alma – verme dengesinin pek çok boyutu var. İkili ilişkilerinizde daha verici, iş hayatında ise daha alıcı olabilirsiniz. Arkadaşlarınızla ilişkilerinizde verici, eşinizle ilişkinizde ise belki daha alıcı olan tarafsınız. Belki tüm dünyaya karşı verici, ama kendinize karşı son derece acımasızsınız… Bu iç kurulum, otomatik pilotta çok erken yaşlarda sistemimizin ezberi üzerine devam eder genellikle. Farkındalık devreye girdiğinde ise dönüşüm mümkün olur. Alma ve verme dengesini hayatın her alanında mümkün olduğunca tutturabilmek ise kantarın topuzunun kaçmaması bakımından önem taşır.
Ev hayatında olduğu kadar iş hayatında, ikili ilişkilerde olduğu kadar arkadaşlarımızla ya da kendimize, doğaya ve dünyaya karşı olan sorumluluklarımızda – özellikle de değişen dinamikler söz konusuyken – bu dengeyi sürdürülebilir şekilde sağlamak sürekli bir çaba ve sorgulama istiyor, farkındayım. Bunun için süreci kolaylaştırmak adına sizin için kendinize sorabileceğiniz birkaç soru hazırladım:
Alma verme dengesini korumanızı sağlayacak sorular
- Hayat bana neleri kolaylıkla getiriyor? Bunlar için minnet duyuyor muyum, yoksa elde ettikçe büyüsü kaçıyor ve yenilerini mi istiyorum?
- Ben hayata ne veriyorum?
- Başkalarına verdiklerimi kendime ne kadar veriyorum?
- Neyi, neleri feda etmem gerektiğini düşünüyorum?
- Hangi noktalarda aslında “hayır” demek isterken “evet”, “evet” demek isterken “hayır” diyorum?
- Ailemde, dostlarımla, partnerimle olan ilişkimde verici taraf mıyım yoksa alıcı mı?
- Tüm sosyal ilişkilerim dengede mi, eğer değilse dengeye getirmek için ne yapmalıyım?
- Tabiata, hayvanlara, ağaçlara karşı sorumluluklarımı yerine getiriyor muyum, yoksa unutuyor muyum?
- Vermek deyince eksilme duygusu mu yoksa artma, bolluk, bereket duygusu mu hissediyorum?
- Almak suçluluk, hak etmeme duygularını mı yoksa minnet, neşe ve huzuru mu çağrıştırıyor?
- Almak konusunda sıkıntım varsa, bunun sebebi ne olabilir?
- Vermek konusunda sıkıntım varsa bunun sebebi ne olabilir?