“Benim amacım ne? Neden kendimi rahatsız hissediyorum? Neden her şeyim var ama mutsuzum? Neden hep bir eksik varmış gibi geliyor? Kendimi suçlamaktan ne zaman vazgeçeceğim? Asıl yapmam gereken ne? Gerçekten ne istiyorum?” sorularından biri veya birkaçını bu aralar kendine soruyorsan hepsini bir kenara bırak ve kendini keşfetme yolculuğun için şunu sor: Ben kimim?
1920’lerde bir Hint guru ve jivanmukta olan Ramana Maharshi, “ben” düşüncesinin kaynağına ulaşmak için öz benliğin soruşturulmasını yani “Atma-Vichara” metodunu önermiştir. Başlangıçta çaba gösterilmesi gereken bu metot ile kişi küçük benden sıyrılıp yükseğe ulaşır. Kısaca zihin, kalbin içinde çözülür.
Ben, fiziki bedenim değilim.
“Ben bedenim, duyu organlarım, konuşmak, hareket etmek, tutmak, boşaltmak ve üremek ile bağlantılı organlarım değilim. Toprak, su, ateş, hava, boşluk elementleri değilim. Hatta düşünen akıl bile değilim. O zaman kimim ben?” diye sordu Ramana Maharshi. 1923’te basılan “Who Am I” kitabında da bu soruya “Olmadığın her şeyin sonunda geriye kalan farkındalık, yani her şeysin.” cevabını verdi.
Bazı zamanlar evimde kitap okurken sokaktan geçen arabaların sesleri dikkatimi dağıtıyor veya minik kol saatimin belli belirsiz tıkırtısı bile rahatsız edici olabiliyor. Bazen ise aynı odada kitap okurken sanki o saat hiç tıkırdamıyor ve o yoldan hiç araba geçmiyor gibi geliyor.
Ramana; kulakların duyduğunu fakat dinleme kısmına katılım yapmadıkça seslerin dikkatimizi çekmediğini söylüyor. Sese olan dikkatim ve kulağımın sesi duyması ile arasında bir boşluk var. Tıpkı biri karşımda konuşurken onun görüntüsünü gören gözlerim ve gördüğüme dikkat etmem gibi. Eğer ben karşımdakine dikkat etmezsem onu görüyor olduğum söylenemez. Aslında gördüğümün gerçekliği de sorgulanabilir.
İlginizi çekebilir: Kendinizi Baştan Keşfedeceğiniz Netflix Belgeselleri
Kendini keşfetme yolculuğunda farkındalık neden önemli?
Kendimizle olan ilişkimizde farkındalık olmadıkça yani kendimize dikkat etmedikçe sesler, görüntüler, tatlar, kokular ve dokunma hisleri arasında aradığımız cevaplar nitelik olarak yeterli gelmeyebilir. Sürekli eksiklik, yetersizlik duyguları ve sorgu hali içinde kalıp cevapsızlıklarla kendi benliğimizin ötesinde başkalarının bize atfettiği kimlikler ve sıfatlarla, başkalarının beklentilerini tatmin ederek yaşama devam edebiliriz.
Bedenden ve duyulardan öteye geçtiğimizde düşünce kalır. Ben mutluyum, ben mutsuzum, ben şöyleyim veya böyleyim diyen düşüncelerin tam ortasındayız ve aslında o düşünceler veya hikayelerden ibaret değiliz.
Doğduğumuz andan itibaren birinin bebeği, birinin kardeşi, birinin ablası olarak çeşitli rollere sahip olmaya başlıyoruz. Zamanla birinin sevgilisi, bir şirketin yöneticisi, birinin arkadaşı, düşmanı veya eşi oluyoruz. Kimlikler her işle yenileniyor, her tanıştığımızla çeşitlenebiliyor. Öldüğümüzde de bu kimliklerin hepsi bizden gidiyor, aynı doğduğumuz andaki kadar çıplak bir şekilde ölüyoruz.
Gerçekte ne istediğini bilmek istiyor musun? O zaman kendine “Ben kimim?” diye sor. Yaşamdan zevk almak mı istiyorsun? Yapman gereken, kendini keşfetme yolculuğuna farkındalıkla bakmak. Bu yolculukta size yol gösterecek “Ben Kimim?“ meditasyondan faydalanabilirsiniz.
İlginizi çekebilir: Değişimin Kendisi Olun: Kendinize Odaklanmanızı Sağlayacak 5 Etkili İpucu