Aşırı bağımsızlık çoğu zaman “güç” ya da “kendi kendine yetebilme” olarak görülse de aslında travmaya karşı gelişen bir savunma mekanizmasıdır. Duygusal, fiziksel veya psikolojik zorluklarla mücadele eden birçok kişi, her şeyi tek başına yapmaya yönelik aşırı bir odaklanma geliştirir. Bağımsızlık kimi durumlarda güçlendirici bir özellik olsa da aşırı bağımsızlık çoğunlukla derin ve çözülmemiş sorunların işareti olarak karşımıza çıkar. Bu tutumun neden ortaya çıktığını ve nasıl onarılabileceğini anlamak ise bireyselliğinizden ödün vermeden, sağlıklı bir denge sağlayarak ihtiyacınız olan desteği kabullenmenize yardımcı olabilir. Peki aşırı bağımsızlık nedir? Belirtileri nelerdir? Üstesinden nasıl gelinebilir? Sizin için anlattık!
Aşırı bağımsızlık nedir?
Aşırı bağımsızlık (Hyper-Independence), başkalarından yardım almaktan ya da herhangi bir konuda başkalarına güvenmekten bilinçli ya da bilinç dışı biçimde kaçınma davranışıdır. Bağımsızlık, gelişim basamakları boyunca sağlıklı her bireyin edindiği bir beceridir ve oldukça doğaldır. Ancak aşırı bağımsızlık, bu sürecin uç noktası olarak ortaya çıkar, yardıma ihtiyaç duyulan anlarda bile desteğin tamamen reddedilmesine neden olur. Bu durum, kişinin her türlü görevi, karar alma sürecini ve sorumluluğu tek başına üstlenmek istemesiyle sonuçlanır. Her ne kadar bağımsızlık, belirli bağlamlarda oldukça değerli bir özellik olsa da aşırı bağımsızlık çoğunlukla derin bir duygusal travmanın yansımasıdır.
İnsanlar, duygusal, fiziksel veya psikolojik taciz, ihmal veya terk edilme gibi travmalar yaşadıklarında bu durum onların başkalarına güvenerek yardım almasını zorlaştırır. Çocukluk döneminde bakım verenlerin mevcut olmadığı, zararlı olduğu veya ilgisiz olduğu bir ortamda büyümek, bireyin hayatta kalmak için yalnızca kendine güvenmesi gerektiğine inanmasına yol açabilir. Bu durum, aşırı bağımsızlık geliştirilmesinin temel nedenidir. Diğer durumlarda, aşırı bağımsızlık, duygusal veya fiziksel desteğe karşı yaşanan olumsuz deneyimlerin bir sonucu olarak gelişebilir. Eğer birinin duygusal ihtiyaçları göz ardı edilmiş veya reddedilmişse, başkalarına güvenmek zayıflık ya da risk olarak görülmeye başlanabilir. Zamanla bu inanç içselleştirilir ve bir ömür boyu devam eden bir mücadeleye dönüşür.
Öte yandan aşırı bağımsızlık davranışı, bireyin yakın çevresiyle sağlıklı bağlar kurmasını da zorlaştırır çünkü güven ve paylaşımın yerini, her şeye karşı tek başına mücadele etme düşüncesi alır. Başkalarına güvenmek, duygusal yaralanmalara yol açacak bir tehdit gibi hissedilir. Kendine güvenme inancı güçlenir ve başkalarına güvenme isteği azalır. Böylece kişi, en çok ihtiyaç duyduğu anda bile kimseyle bağlantı kuramaz.
Aşırı bağımsızlık belirtileri nelerdir?
Aşırı bağımsızlık, dışarıdan bakıldığında güçlü bir tavır olarak görülebilir ancak aslında yorucu bir tutumdur. Uzun vadede kişinin duygusal yaşamını ve ilişkilerini olumsuz etkileyerek hayatını zorlaştırır. Bu noktada önemli olan aşırı bağımsızlığı tespit etmek, kaynaklarını belirlemek ve doğru destekle üstesinden gelmektir. Bir travma tepkisi olan aşırı bağımsızlığın yaygın belirtilerinden bazıları aşağıdaki gibi sıralanabilir.
Duygusal yakınlıktan kaçınmak.
Aşırı bağımsızlık gösteren kişiler, duygusal yakınlıktan kaçınma eğilimindedir. Başkalarına fazla yaklaşmak, savunmasızlıklarının reddedilmesi veya ihanete uğraması riski taşıdığı için genellikle bu durumu engellemeye çalışırlar. Kaçınma davranışlarının temeli hatırladıkları bir olumsuz geçmiş deneyimden ya da bilinçaltında yer edinmiş bir geçmiş travmadan kaynaklanıyor olabilir. Yeniden aynı yaraları almamak için sağlıklı ilişkilerden uzaklaşarak yüzeysel bağlantılar kurmayı tercih edebilirler. Oysa zayıflıkları göstermeden gerçek ve samimi bağlar kurmak zordur ve yara alma ihtimali de bu durumda daha fazladır. Dolayısıyla kendilerini koruduklarını düşünürken maalesef kaçınmalarını tetikleyen bir döngünün içine girerler.
Yardım isteyememek.
Aşırı bağımsızlığın en belirgin belirtilerinden biri, yardım istemekte yaşanan zorluktur. Bunun sebebi çocuklukta yardımın mevcut olmaması ya da yardım duyulan ihtiyaçların karşılanmaması sonucunda gelişir. Bu kişiler zamanla her şeyi yalnız başlarına halletmeleri gerektiğine inanır ve yardım istemeyi bir başarısızlık ya da zayıflık olarak görürler. Dolayısıyla güvenliği sağlamak ve iyi olabilmek için her şeyi tek başlarına yönetmenin tek yol olduğuna inanırlar. Bu yaklaşım üretken görünse de çoğu zaman tükenmişlik, stres ve güven problemlerine sebep olabilir.
Sosyal çevreden izole hissetmek.
İzole olmak, aşırı bağımsızlığın yaygın bir sonucudur. Her şeyi tek başına halletmeye odaklandığınızda çevrenizden uzaklaşır, çevrenizdekileri de kendinizden uzaklaştırırsınız. Aşırı bağımsız kişiler, başkalarına güvenmediklerinde ya da yardım istemediklerinde daha iyi olacaklarına inanır, olası yaralanmaları önlediklerini düşünürler. Başlarda bu izolasyon kendilerini güvende hissetmelerini sağlasa da zaman içinde yalnızlık ve duygusal boşluk hislerine yol açabilir. Her ne kadar bağımsızlık bir noktaya kadar sağlıklı olsa da aşırı bağımsızlık sosyal bağlantı eksikliğine sebep olabilir.
Duyguları bastırmak.
Aşırı bağımsızlık, savunmasız görünme korkusuyla duyguların iç dünyaya hapsedilmesine yol açabilir. Özellikle duygusal ifadeleri geçmişte reddedilen veya göz ardı edilen kişiler, “Kimseye gerçek hislerimi göstermemeliyim” ya da “Duygularımı göstermek zayıf olduğum anlamına gelir” gibi inançları benimseyerek duygularını bastırmaya yönelebilir. Başlangıçta incinmekten kaçınmak ya da kontrolü elde tutmak için kolay bir yol gibi görünse de zamanla biriken ve paylaşılmayan hisler, stres, kaygı hatta depresyon gibi ruhsal problemlere dönüşebilir.
Mükemmeliyetçi tutum.
Mükemmeliyetçilik, genellikle aşırı bağımsızlığın doğrudan bir sonucudur. Bu kişiler, başkalarının yargılarından ya da yardım etme eğilimlerinden kaçınmak için hayatlarının her alanının kusursuz olması gerektiğine inanırlar. Bu tutum, geçmişte hataların cezalandırıldığı ya da sevginin koşullandırılarak yalnızca belirli standartlara ulaşıldığında verildiği çocukluk deneyimlerinden kaynaklanabilir. Hata yapma ya da yardıma muhtaç olma olasılığını ortadan kaldırmak için kişi kendini sürekli olarak yüksek seviyelerde performans sergilemeye zorlar. Ancak bu mükemmeliyetçilik, tükenmişliğe, hayal kırıklığına ve yetersizlik hissine yol açabilir.
Aşırı bağımsızlık nasıl şifalandırılır?
Aşırı bağımsızlıktan iyileşmek, sabrı, öz farkındalığı ve savunmasızlığı kucaklamakla başlar. İlk adım, aşırı bağımsızlığın bir travma tepkisi olduğunu kabul etmektir. Bu noktada şefkatli bir yaklaşımla durumu ele almak faydalı olabilir. Zaten her konuda kendilerine yüklenmeye meyilli bu bireyler, aşırı bağımsızlık tepkilerini de kendi suçları olarak değerlendirebilirler. İyileşmek için öncelikle bu durumun sebebinin yaşanmış bir deneyim olduğunu ve tohumlarının kendilerinden bağımsız atıldığını kabul etmeleri gerekir.
İyileşmenin en önemli adımlarından biri, yalnız olunmadığını ve evrimsel olarak da sosyal ilişkilere ihtiyaç duyulduğunu benimsemektir. Bu noktada “Başka insanlara ihtiyaç duyabilirim”, “Yalnız olmak zorunda değilim” gibi ifadelerle düşünce kalıplarını değiştirmek faydalı olabilir. Güven elbette zaman içerisinde kazanılan bir duygudur ancak başlangıçta sağlıklı bir güven ilişkisi geliştirmek için minik de olsa adımlar atmak önemlidir. Küçük bir destek ağından başlayarak, zamanla bu ağı genişleterek ve daha derin bağlar kurarak sınırların dışına çıkılabilir.
Aşırı bağımsızlığı aşmanın bir diğer önemli parçası da duygusal savunmasızlığa izin vermektir. Duyguları kabul etmek ve açığa çıkarmak zayıflıkları kabul etmek, sosyal bağlara açık olmak anlamına gelir. Bu noktada travmaları iyileştirirken bir uzmanın iyileşme sürecine rehberlik etmesi faydalı olabilir. Böylece daha sağlam ve doğru adımlarla şifalanarak değişim kucaklanabilir.