YAZAN: RAQUEL HABİB

Bu konuyu işleyen bir atölye açılsa eminim çok talep olur. 21. yüzyılın en büyük hastalığı olan, boş duramama kronik hastalığının sizce çaresi var mı? Tüm sene boyunca aşırı yorulduğumuzdan şikayet edip duruyoruz. Sonra ilk boş zamanımızda ise full program yapıp, hiçbir şeyden eksik kalmayalım veya zamanı boşa geçirmeyelim düşünceleriyle kendimizi başka bir koşturmada buluyoruz.


Neden boş duramıyoruz?

Alışkanlık, bağımlılık, kaçış, toplumsal baskı, şartlanma diye listeyi uzatabiliriz. Toplum gözünde, durmak ve boş kalmak çok büyük bir ayıp olarak algılanmakta. Yorulduğunda bir kahve iç, yola devam et. İşimizi kullanarak kendimizi amansızca meşgul etmemizin birçok sebebi olabilir. Kişisel gözlemlerime ve yapılan araştırmalara göre iş, çoğumuzun kaçış olarak kullandığı bir alan. Yorulmak bilinçsiz olarak yaptığımız bir seçim.

Kimilerimiz işte kendimizden kaçtığımız bir yer, bir illüzyon yaratıyoruz. Kendimizden kaçışın birçok nedeni olabilir. Duygularla ve olaylarla yüzleşmenin verdiği zorluk, yetersizlik ve değersizlik algımızın ve yanılgımızın verdiği acı, iş hariç hiçbir meşguliyetimizin olmaması, aşırı hiper zihnimizi meşgul etme ihtiyacı ve bağımlılığı.

Bilimsel açıdan baktığımızda, her sorunu çözdüğümüzde beynimiz dopamin salgılama emri veriyor. Sorunları çözmek bile bir bağımlılığa dönüşebiliyor. Labirente girip kaybolmayı sevmek ve ardından çıkışı ararken yaşanan adrenalin gibi bir şey meşgul biz zihnine sahip olma bağımlılığı. İçimizi yiyen bir kemirgen gibi boş durduğumuz her an bir ses içeriden bizi dürtebilir. Bu labirentten çıkabilmek için önce o sesi tanımaya ihtiyacımız var.

Meşgul olmak verimli olmak demek mi?

Aşırı meşgul olmak ve aşırı yorulmakla verimli olmayı birbirine karıştırıyor olabiliriz. Verimli olmak enerjimiz bitene kadar çalışmak mı demek mi? Verimli olmak adına çok çalışıp, enerjimiz tükendiğinde sonucun keyfini nasıl çıkartacağız?

Sıkılan beyin kendini geliştirici yollar arar ve yaratıcılığını kullanır. Aşırı uyaranla yaşadığımız bu günlerde hepimizin dinginleşebilmek ve dinlenebilmek için tüm dış uyaranlarımızı bir süre devre dışı bırakmaya ihtiyacımız var. Dış uyaranlar zihnimizi geliştirmekle birlikte bir noktadan sonra bağımlılık yaratırlar. Bu bağımlılığın bedende salgılattığı hormonların her seferinde dozu arttırılması gerekir.

Uyaran ortadan kalkınca salgılanan hormonun yoksunluğu, zihni meşguliyet arayışına ve strese sokar. Tüm çabalarımıza rağmen mantıklı bir karar verip dinlenmek istesek bile, bedenimizde bağımlılık yaratan hormon ihtiyacından dolayı duramayız ve meşguliyetler ararız. Bilimsel olarak bağımlılık yarattığı bilinen tüm bilgisayar oyunları, dış uyaranlar, sigara ve alışveriş gibi alışkanlıklar endorfin, dopamin, adrenalin, kortizol hormanlarının salgılanmasını sağlayarak bir bağımlılık yaratırlar.

Nasıl vicdan azabı çekmeden dinleniriz?

Bir Zen ustası, “Ne kadar meşgulsen o kadar çok meditasyon pratiğine oturman iyi olacaktır” diyor. Meditasyonun artık bedenin tüm sistemleri üzerinde faydalı etkileri olduğu bilim tarafından da kanıtlanmıştır. Bağışıklık sistemi, endokrin sistemi, dolaşım sistemi ve tüm sistemleri dengeleyen bir pratiktir meditasyon. Masrafsız ve zamansızdır.

Yorgun bedeni dinlendirmek için durmak iyi bir fikir olabilir. Lakin çoğumuz sakinleşmek ve dinlenmek için bedenimizi sabitlemeyi biliyor olabiliriz. Bu kesinlikle iyi bir başlangıç. Dinlendirici bir yürüyüş, doğa gezisi, masaj gibi aktiviteler çok faydalı olabilir. Zira bu aktiviteleri yaparken ki zihin halimiz çok önemli. Durağan bir beden ve aktif bir zihin bizi hiçbir zaman tam olarak dingin ve dinlenmiş bir hale getiremez. Doğada yürürken gerçekten neredeyiz? Telefonla kilometrelerce uzaklarda mı?

Gerçek dinlenme hali zihnimizi de dinginleştirebildiğimizde gerçekleşir. Zihnimizi dinginleştirmek için yapacağımız mindfulness pratikleri sayesinde neden duramadığımızı ve neden vicdan azabı çektiğimizi anlarız çünkü orada zihnimizin doğasını anlarız. Meditasyon ve mindfulness pratikleri farkındalık kasımızı güçlendirdiği için en büyük ilacımız olan bilinçli seçimler yapabilmemizi sağlar. Zihnimizin asla susmayacağını hatırlatmak isterim. Meditasyonlar ve mindfulness pratikleri sayesinde zihnimizin her dediğini ciddiye almamayı öğrendiğimizde gerçekten dinlenebilmeye başlıyoruz.

Nefes alıp vererek dinlenmeyi öğrenmek mümkün mü?

Nefes alıp vermek nasıl dinlenebileceğimizi bize öğretebilecek basit bir pratiktir. Nefesi aldığımızda, yaşamın enerjisini içimize çekeriz. Lakin onu uzun süre içimizde tutamayız. Bir yerde bırakmamız gerekir ki yenisine yer açılsın. Dinlenmek ve daha verimli olmak içinde aynı denge geçerlidir.

Bir şeyleri bırakabilmeyi öğrenmemiz ve bırakmaya tamam olmamız gerekir ki dinlenebilmeye başlayalım. Çoğu zaman bir inancı, bir duyguyu, bir kalıbı bırakamadığımız için çok yoruluruz. Tutunduğumuz her ne ise onu bırakabilmek bizim önce bedenen sonra zihnen dinlememizi mümkün kılacaktır. Sadece bir nefes alıp vermek ve dinlenebilmek mümkün eğer o nefes ile bırakmamız gerekeni bırakabilirsek.

Sevgili çalışan anneler, tek ebeveynler, zorlu şartlarda yaşayan sevgili canlar, biliyorum okurken belki içinizden “Sen benim şartlarımı bilmiyorsun.” dediniz ve evet bilmiyorum. Zira tek bir şey biliyorum, hepimiz farkında olmadan bir şeylere tutunuyoruz. Tutunduklarımız, bırakmaya korktuklarımız bizimle dingin, dinlenmiş halimiz arasında duran engellerdir. Dingin hal az iş yaptığımız, işsiz gezdiğimiz, tüm gün yan gelip yattığımız bir hal değildir. Verimli olup aynı zamanda dingin bir içsel hale sahip olabiliriz. Dinginlik zihnin kalbin ve ruhun hizalandığı bir haldir. Orada hafiflik ve akış vardır. Yaşamımız aktif olsa da, durağan olsa da bu içsel hal her gün pratik edilebilecek bir farkındalık halidir. Kullanmadığınızda uykuya geçen bir kas gibi bu halimiz de pratik edilmediğinde unutulur. 

Bu yaz vicdan azabı çekmeden gerçekten dinlenebilmek ve dinginleşmek için neleri bırakamadığınızı araştırmaya davet ediyorum sizi. Dinlenmiş bir beden ve zihin ile aranızda duran engeliniz ne acaba? Bunu bırakmaya ne kadar gönüllüsünüz?

O engeli bulmak ilk adım, bırakmak ise ikinci adımdır.



Raquel Habib

Üniversite eğitimini İsviçre’de tamamladıktan sonra kendine doğru çıktığı farkındalık yolculuğunda bir çok farklı disiplinlerde yurt içi ve yurt dışı eğitimlere katılmıştır.Bütüncül bir yaklaşımla, 2015 yılından bu yana Gestalt/Jung ve Mindfulness-Temelli Koçluk seansları, Şiddetsiz İletişim odaklı eğitimler, yönlendirmeli meditasyon, atölye çalışmaları ve etkinlikler düzenlemektedir. Bireylerin, hayatın her alanında arzuladığı gerçek değişimi...



BLOOM SHOP