YAZAN: BURCU ERBAŞ

1977 yılında Amerika’da doğan Bryan Johnson şu anda 48 yaşında. Ancak şans eseri bir fotoğrafına denk gelirseniz alışkın olduğumuz bu yaştaki birine hiç benzemediğini, neredeyse 30’lu yaşlarının sonunda gibi göründüğünü fark edebilirsiniz. Peki Johnson’ın gençlik sırrı geçirdiği çok sayıda kozmetik müdahale mi? Hayır. Kimisine göre daha da ekstremi. Johnson hayatının her dakikasını sağlıklı yaşam ömrünü uzattığı bilimsel olarak desteklenmiş her tür pratiği, adeta bir robot kadar dakik ve disiplinli şekilde uygulayarak geçiriyor. Her sabah aldığı 56 takviyeden, bilimsel açıdan “mükemmel” skor olan 8 saatlik uykusuna, dünyanın bir ucunda, gizli bir adada ilk defa insana uygulanan gen terapisinden, vegan beslenmeye kadar en basitten en ekstremine tüm longevity pratiklerini uygulayan ve sürecini transparan şekilde herkesle paylaşan Johnson kimileri için bir vizyoner kimileri içinse imkansızın peşinde koşan ayrıcalıklı bir milyoner, yeni nesil bir tarikat lideri veya sadece “deli.” Netflix’te yayımlanan belgeseli Hep Yaşa‘da ekstrem yaşamını gözler önüne seren Johnson, aynı zamanda kişisel motivasyonlarını da herkesle paylaşıyor. Sizin için Bryan Johnson’ın yaşlanma karşıtı pratiklerini tıp dünyasından aldığı tartışmalı eleştiriler ile beraber yazdık.

Eğer belgeseli önce kendiniz izlemek istiyorsanız uyaralım, yazı spoiler içeriyor!


Bryan Johnson kimdir?

Bryan Johnson Amerikalı bir girişimci, risk sermayedarı, yazar ve birçoğumuzun onu tanıdığı şekilde bir yaşam tarzı influencerı’dır. Tüm hayatını longevity yani uzun yaşam alanında ekstrem sayılabilecek pratikler ile şekillendiren ve tüm sürecini medikal kayıtlardan video günlüklerine kadar transparan şekilde kaydeden Johnson bu yolculuğuna “Blueprint” ismini veriyor. Dünya basınının çokça ilgisini çeken, bilim insanlarını tartışmaya sürükleyen Blueprint yaşam tarzı, aynı zamanda Johnson hakkında Netflix’te kendine özgü bir belgesel yayımlanmasına da neden oldu. Hep Yaşa, orijinal ismi ile Don’t Die, belgeselinde Johnson yaşlanmamak için aldığı ekstrem önlemler kadar onu bu misyonunda motive eden daha derin arzu ve ihtiyaçlarını da gözler önüne seriyor. Johnson ek olarak aynı ismi paylaşan uluslararası bir wellness topluluğunun da kuruculuğunu yapıyor.

Bryan Johnson Blueprint projesi ile ne amaçlıyor?

Şu anda insan ömrü için bilinen en üst sınır 120 yaş olarak kabul ediliyor. Bryan Johnson’ın yegane amacı ise bu limiti aşmak, yani 120 yaşın ötesini optimal sağlığını koruyarak görmek. Bunun için küçük ekibi ile kamuya açık tüm bilimsel araştırmaları -insan deneyi olsun veya olmasın- okuyan ve uygulamaya koyan Johnson bu sürecini belgeliyor ve internet üzerinden herkesle paylaşıyor. Blueprint isimli bu projesinde uzun ve sağlıklı yaşama giden birtakım protokoller bulunuyor. Bunlar sıkı bir beslenme programı, düzenli egzersiz, kaliteli ve düzenli uyku, sağlığı korumanın ötesinde yaşlanmayı geri çevirmeyi hedefleyen en yeni teknoloji ürünü medikal tedaviler olarak sıralanıyor. Kişisel doktoru ile 3 aşamalı bir plan hazırlayan Johnson, ilk olarak temel önleyici tıp pratikleri ile yaşamını 96 yaşına kadar çıkarmayı, daha sonra 2. etapta bu süre zarfındaki yaşam kalitesini arttırmayı, en son yani 3. etapta ise yaşlanma sürecini geriye çevirmeyi yani teorik olarak “ölümsüzlüğe ulaşmayı” hedefliyor.

Şu anda her 3 etabı birden yürütmeyi başaran Johnson, her gün kendi evinde kurduğu tıbbi laboratuarında testlere girerek tüm organları teker teker ve gün gün değerlendiriliyor. Johnson, projeye başladığı yıldan bugüne kadar kayıtlara geçen şekilde 5 yaş kadar gençleşmiş.

Bryan Johnson’ın yaşlanma karşıtı pratikleri neler?

Tüm hayatını beyninden değil, bedeninden ve onun ihtiyaçlarından yaşadığını söyleyen Johnson beslenmesini tamamen organlarının o dönemki isteklerine göre, bir yapay zeka programı aracılığıyla yürütüyor. Bir başka deyişle hiçbir zaman canının istediğini veya aklına gelen bir gıdayı yemiyor. Buna ek olarak da faydaları bilimsel şekilde kanıtlanmış, tamamen bitki bazlı bir beslenme şekli takip ediyor. Günde sadece 2 öğün yiyor ve son öğünü neredeyse gün ortasında bitmiş oluyor.

Beslenmesine ek olarak her gün sayısı değişmekle beraber 18 ila 56 adet arası takviye kullanıyor. Kullandığı tüm takviyeleri nedenleri ile beraber kendi web sitesinden de paylaşıyor. Her gün sabah 5 sularında güne başlıyor. Yapay güneş ışığı veren bir cihazla cilt ve saç bakımını yapıyor, ağırlık kaldırıyor, kahvaltısını ediyor, takviyelerini alıyor. Daha sonra tekrardan egzersiz yapıyor. Çeşitli medikal testlere veya tedavilere katılarak gününe devam eden Johnson bu ekstrem rutinini sadece oğlu ile geçirdiği vakitler ile bölüyor. En klasik günü bu şekilde görünürken kendisine göre en sıra dışı gününde Honduras’a yakın küçük bir adaya gidiyor ve daha önce hiçbir insan üzerinde denenmemiş gen tedavisini kendisine uygulattırıyor. Veya oğlundan kendisine, kendisinden de babasına plazma nakli yaptırıyor!

Uzmanlar Bryan Johnson’ın yaşlanma pratikleri hakkında ne söylüyor?

Belgesel, Johnson’ın yaşamına empatik bir gözle yaklaşarak motivasyonunu oğlu ile daha çok vakit geçirmek isteyen ve yaşamı tüm hücreleriyle seven bir insan gibi romantik bir yerden aktarsa da Johnson’ın pratiklerini eleştiren bilim insanları ve doktorlara da sıkça yer veriyor. Kendini insanlığın devamı ve bilimin gelişmesi için adeta bir “denek” olarak kullandığını söyleyen Johnson’ın aksine bilim camiası yaptığı hiçbir pratiği bilimsel bulmuyor. Bir pratiğin gerçekten insan ömrünü uzatmaya yarayıp yaramadığını ancak kontrollü klinik çalışmalar ve bir değil, belki binlerce katılımcı ile anlayabileceğimizi söyleyen bilim insanları Johnson’ın hiçbir şeyi kanıtlamadığını söylüyor. Hatta gen terapisi, organ nakli sırasında alınan bağışıklık sistemi bastırıcı ilaçlar gibi yaptığı çoğu pratiğin insanlar üzerinde ne denli etkili olacağı bilinmediği için oldukça tehlikeli olarak değerlendiriliyor. Bilim insanları Johnson’ı, bu konuda gerçekten tutkulu ise milyarlarca doları kendi için harcamak yerine yürütülen medikal testlere bağışlamaya çağırıyor. Nitekim Johnson bu fikri öneren bilim insanlarını sosyal medyasında engelliyor.

Hep Yaşa belgeselinin ana fikri sosyal bağların önemi mi?

Belgeselin büyük bir kısmı Johnson’ın oğlu ile ilişkisi üzerinden yürüyor. Mormon bir aileye doğan ve kendi çocuklarını da Mormon inancında büyüten Johnson daha sonra eşinden boşanıyor, milyoner olmasını sağlayan girişimini kuruyor ve çok yoğun çalıştığı saatler, kötü beslenme ve uykusuzluk nedeniyle ağır bir depresyona sürükleniyor. Bu durumdan kendini Blueprint projesi ile kurtarabilen Johnson hayatına yeni bir amaç katıyor, dinini bırakıyor ama çocuklarından da ayrı kalıyor. Çok yalnız ve disiplinli bir hayat sürmeye başlayan Johnson daha sonraları bir oğlu ile bir araya gelse de onun üniversiteye başlamak için ayrılması ile yeniden tek başına kalıyor. Bunca uzun yaşam pratiği arasında sosyal bağların bütünsel sağlık üzerindeki öneminin kanıksanamayacağını ve uzun yaşamak için sosyalleşmeye mutlaka ihtiyaç olduğunu söyleyen Johnson, kendine bir topluluk kurmaya, partner aramaya ve hayatını anlamlı sosyal ilişkiler ile zenginleştirmeye söz veriyor.

Siz de belgeseli Netflix üzerinden izleyebilirsiniz.



Burcu Erbaş

Burcu Erbaş, 2024 yılında Domus Academy Milano'da Visual Brand Design alanında yüksek lisansını, 2020 yılında ise Galatasaray Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi lisansını tamamladı. Live to Bloom'da dört yıldır içerik ve proje yöneticisi olarak görev yapan Burcu platformun görsel iletişiminde de aktif olarak rol alıyor. İyi yaşam alanında yazdığı içeriklerinde özellikle bütünsel...



BLOOM SHOP