YAZAN: BURCU ERBAŞ

Her birimiz günlük hayatımızda daha çevre dostu olmaya çalışıyoruz. Markete giderken yanımıza bez çanta alıyor, geri dönüşüm yapıyor, az et tüketiyor, pet şişeler yerine mataralarımızdan su içiyoruz. Bunun gibi sürdürülebilirlik adımları modern hayatın çevreye verdiği hasarı ciddi oranda azaltsa da gezegenimizin devamlılığı için verdiğimiz bu savaşta elimizde tuttuğumuz en büyük gücü kullanmaya henüz başlamamış olabiliriz. Harcamalarımız yani nereye, ne için ve ne kadar para harcadığımız tüm yaşantımızda belki de en büyük çevresel etkiye sahip alanı oluşturuyor. Böylesi ciddi bir sorumluluğun pozitif yanı ise bu etkinin aynı zamanda çevreyi korumak adına da kullanılabilir olmasında yatıyor. Refinery29’un yeşil harcama olarak tanımladığı bu fenomen aslında günlük hayat masraflarının nasıl köklü değişimlere neden olabileceğini anlatıyor.


Yeşil harcama tam olarak ne anlama geliyor?

Ekonomik gücümüzü nasıl kullandığımız beraberinde zincirleme sonuçlar doğuran oldukça etkili bir kişisel seçimdir. Sadece satın alınan ürünü veya hizmeti kapsamakla kalmayan bu neden sonuç ilişkisinde iki parti arasında gerçekleşen para transferi çoğunlukla neticeleri düşünülmeyen fakat en büyük etki gücüne sahip olan kısımdır.

Bunun sebebi harcadığımız paranın, hizmeti veya ürünü satın aldığımız kurumca bizden oldukça bağımsız bir amaç uğruna kullanılmasında yatar. Yeşil harcama tam da bu noktada sadece tüketicinin kişisel tercihlerine odaklanmaktan sıyrılır. Bu yeni felsefede, paranın kurumlarca ne için harcandığı da en az ürünün veya hizmetin çevresel etkisi kadar önemlidir.

Ekonominin neredeyse bütün düzenleri yürütme gücüne etkisine geniş ve gerçekçi bir perspektiften yaklaşan yeşil harcama özellikle büyük şirketlerin global trendleri yakalamak ve karlarını katlamak adına tüketicileri manipüle ettikleri green washing”i yani yeşil aklamayı hedef alır. 

Bununla beraber, biz tüketicilerin niyeti ne kadar temiz olursa olsun parasal kaynaklarımızın gittiği kurumların niyetlerini anlamak her zaman çok kolay olmaz. Hazırladığımız yeşil harcama rehberi, tüketim tercihlerinde sadece “çevre dostu” ürünler tercih etmekten öte, nelere dikkat edilmesi gerektiğini anlamanızda yardımcı olacak. 

Yeşil harcama rehberi

1. Çatı kuruluşlar

Çevre dostu ürünler veya hizmetler sunan bir markanın kazancının direkt olarak kendisine değil, çatı şirketine gittiği büyük kuruluşlarda karın nasıl kullanıldığına, şirket misyonuna ve vizyonuna bakmak gerekir. Bu tarz kurumların alt grupları veya ortaklıkları üzerinden çevreye zarar veren sektörleri desteklememeleri veya kendilerinin herhangi bir çevresel zararlarının olmaması dikkat edilmesi gereken ilk koşuldur.

İkinci olarak bu şirketlerin tüketicilerden kazandıkları parayı aynı tüketici profilleri gibi çevreyi korumak adına aktif olarak kullanmaları beklenir. Bir başka deyişle yeşil harcama ile beraber anılabilecek markaların sadece çevreye zarar vermemeleri yetmez aynı zamanda tüketicilerin kendi özellerinde verdikleri çevresel mücadeleyi de aktif olarak desteklemeleri gerekir. 

2. Sosyal sorumluluk projeleri

Bir şirketin eğer varsa yürüttüğü sosyal sorumluluk projeleri kazançlarını nasıl ve hangi konular için aktif olarak harcadıklarının en güzel göstergesini oluşturur. Amaç gütmeden yapılan bu tarz projelerde tüketicinin önemsediği konularda çalışan, emek gösteren markaları seçmek ekonomik gücün en iyi şekilde kullanmasını sağlar. Aynı zamanda markanın iddia ettiği misyon ve vizyonunun aksiyonları ile örtüşüp örtüşmediği bu tarz projelere katılımları ile anlaşılabilir. 

3. Etiket kontrolü 

Tekstil ürünlerinin yapımında toksik maddelerin kullanılıp kullanılmadığını anlamanın en iyi yolu etiketine bakmaktan geçer. Eğer ürünün ham maddesi fosil yakıt türevi ise veya zehirli olabilecek kimyasallarla işlem görmüşse o ürünün ait olduğu şirketin zehirli atık çıkardığı kolaylıkla anlaşılabilir. Bu tarz kimyasalların kullanımı ilk bakışta tüketicilere zarar verdiği gibi geniş perspektiften o şirketin çalışanlarına, çevrelerine, doğal kaynaklara ve doğaya da zarar verir. 

4. Geri iade ve tamirat politikası

Şirketlerin pratikliğin ön planda tutulduğu, pozitif tonda yürüttükleri geri iade politikalarına sahip olmaları tüketiciyi sadece yeni ürün almaya değil, aldıkları ürünü uzun süre boyunca giymeye teşvik ettiklerinin bir göstergesidir.

Buna karşın hızlı modaya iten, sadece kar odaklı olan çoğu marka, tüketicileri aldıkları ürünü uzun süre boyunca kullanmaya değil, her zaman yeni ürün almaya sürükler. Bu nedenle geri iade politikaları ya yoktur ya da oldukça zorlu, karmaşık ve uzun prosedürlere tabidir. Bu durum şirketlerin mağaza içi tamirat politikaları için de geçerlidir. Alınan kıyafetin başına bir talihsizlik geldiği zaman marka eski ürünü tamir etme şansı sunuyorsa yavaş modayı doğru şekilde benimsediği anlaşılabilir. 

5. Doğruluk kontrolü 

Özellikle sosyal medyada türeyen birçok “sürdürülebilir” markanın arasından gerçekten çevre dostu isimlerin seçilmesi için tüketicilerin dikkatli olması gerekir. Tüketim alışkanlıklarının giderek çevresel kaygılarla şekillenmesini kullanan, yanlış etiketlemeler kullanarak yeşil aklama yapan markaları ayırt etmek doğruluk kontrolü ile sağlanır.

Markanın kendini, ürünlerini tanıttığı metinlerde “sürdürülebilir”, “çevre dostu”, “döngüsel” gibi sıfatları görünüyor fakat neden, nasıl gibi sorulara cevap vermiyor ise marka yeşil aklama yürütüyor olabilir. Bu durum yeni kurulmuş, lokal bir marka ile yaşıyorsa sosyal medya üzerinden iletişime geçilip açıklama talep edebilir.  



Burcu Erbaş

1997 yılında Antalya’da doğan Burcu, İstanbul Saint Joseph lisesinde eğitim gördü. 2020 yılında Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünde lisans eğitimini tamamladı. Erasmus programı ile bir sene boyunca eğitim aldığı Sciences Po Paris’te çevre politikaları, sürdürülebilirlik ve ekoloji üzerine dersler aldı. Öğrendiklerinden çok etkilenen Burcu yaşam tarzını çevreye duyarlı olacak şekilde...



BLOOM SHOP