Şiddetine göre en yıkıcı doğal afetlerden biri olabilen deprem büyük bir can kaybına, ciddi maddi hasarlara yol açabiliyor ve arkasında ağır bir travmaya maruz kalmış çok fazla insan bırakabiliyor. Böylesi bir kolektif felaket sonrası bireysel ve toplumsal düzeyde gelişen tüm olumsuz sonuçlarla baş edebilmemiz için deprem sonrası stres bozukluğu ve deprem korkusu hakkında konuşmamız gerekiyor.
Deprem korkusu nedir?
Deprem korkusu aslında depremin kendisinden değil, olası sonuçlarından korkma halidir. Yani temelde kişi, ölmekten ve sevdiklerini kaybetmekten korkar. Literatürde “Seismophobia” adıyla da bilinen deprem korkusu, depremin sonrasında oluşan belirsizlik halinde tetiklenir. Depremin tekrar ne zaman, nerede ve ne şiddette olacağı bilinmediği için kişide deprem sonrası stres ve anksiyete gözlenir.
Deprem sonrası stres bozukluğu nedir?
Ağır sonuçlara yol açan felaketlerden sonra, kişilerin 1-2 hafta içinde yeni düzene alışmaları beklenir. Bu durumun olması gerektiği gibi ele alınamaması ise akut stres bozukluğuna ve travma sonrası stres bozukluğuna yol açabilir.
Yaşanan travmanın bireyler üzerinde oluşan etkisi farklı nedenlere bağlı olarak değişiklik gösterir. Kişinin yaşı, depreme nerede yakalandığı, depremin şiddeti, yakınlarını kaybedip kaybetmediği, psikolojik yapısı ve bunlar gibi değişkenler, depremden sonra oluşan sürecin gidişatını etkiler.
Deprem korkusu ve stres bozukluğu gelişiminin belirtileri
Depremden yoğun bir şekilde etkilenen kişilerde aşağıdaki belirtiler görülebilir:
- Karanlık korkusu,
- Yalnız kalma korkusu,
- Sürekli devam eden endişe hali,
- İrkilme,
- Seslere karşı aşırı duyarlılık,
- Uyku bozuklukları,
- İştah kaybı veya artışı,
- Sosyal iletişimde dengesizlikler
- Travma günüyle ilgili kabuslar
Travmadan sonra meydana gelen bu davranışlar kontrol altına alınmadığı zamanlarda ise kişilerde kalıcı psikolojik sorunlara neden olabilir.
Deprem sonrası psikoloji nasıl aşamalardan geçer?
Depremin hemen ardından başlayan şok dönemi, adından da anlaşılacağı gibi bireyin şaşkın ve sersem olduğu bir süreçtir. Bu tepki, aslında bedenin psikolojik savunma mekanizmasıdır. Travmaya maruz kalan bireyler olaya yabancılaşırlar; zaman, yer, kişi kavramları karışır ve tepkisizleşirler. Bu durumun 1-2 gün sürmesi oldukça normaldir.
Şok döneminin ardından pasifleşme dönemi gelir. Bu süreçte bireyler küçük bir çocuk gibi pasif ve bağımlı bir halde olabilirler. Telkine açık ve edilgendirler. Zaman zaman oldukça basit işleri bile yerine getiremezler.
Pasifleşme dönemini takiben toparlanma dönemi başlar. Bu evre, kaygının yükseldiği, korkuların baş gösterdiği ve travma sonrası stres bozukluğunun yaşandığı dönemdir. Kişinin algısı neredeyse tamamen yaşanan travmaya yönelir. Sürekli yaşanan olaydan bahsetmek ister ve zaman zaman dengesiz bir ruh haline bürünür. Bu durum normal süreçte 2-3 gün kadar sürer.
Bu süreçler boyunca kişinin psikolojik destek alması, başından geçenleri ve duygularını paylaşması bedensel ve zihinsel rahatlama açısından önemlidir. Ayrıca, bireylerin daha sonra yaşayabilecekleri süreçler ve durumlar konusunda bilgilendirilmesi de travma sonrası sağlıklı bir ruh halini koruyabilmesi açısından önemli yer tutar.
Travma sonrası psikolojik durumu iyileştirmek
Kişinin başından geçen olayı takiben gelişen endişeli ruh halini kontrol altında tutmak, bu süreci oldukça rahatlatır. Anksiyete tedavisi için önerilen yöntemler bu durumda da işe yararlar.
- Sosyal destek almak: Araştırmalar doğal bir felaketten hemen sonra etkilenen bölgeye ulaştırılan maddi ve manevi yardımların kişilerin travma sonrası süreci daha kolay atlatmasına destek olduğunu göstermektedir. Afetin yıkıcılığı nedeniyle kendi sosyal destek kaynakları; aile, arkadaş, ev, okullarını kaybetmiş olan bu kişilerin toplumları tarafından desteklenmediğini hissetmeleri ruh durumlarında büyük fark yaratmaktadır.
- Öz bakıma odaklanmak: Vücuttaki oksijen miktarını arttırmak için fiziksel aktivitelerde bulunmak, kafein ve alkolden uzak durmak, nefes egzersizleri ve gevşeme çalışmaları yapmak kişinin depresyon ve anksiyete eğilimini kontrol altına almakta oldukça başarılı sonuçlar vermektedir.
- Düzene geri dönmek: Günlük hayata mümkün olduğunca kısa sürede dönüş yapmak ve bir düzene kavuşmak kişinin kendini daha iyi hissetmesine yardımcı olur. Günlük aktivitelere geri dönüşün küçük adımlarla başlaması bireyin adaptasyon sürecini kolaylaştırır.
- Duyguları paylaşmak: Yaşanan travmanın sahne sahne göz önüne gelmesi, kişinin gün içinde başından geçenleri hatırlaması veya geceleri kabus görmesi travma sonrası çok sık karşılaşılan durumlardır. Bu durumları kontrol altına almak için günlük tutmak veya kişinin tercih ettiği şekilde duygu ve düşüncelerini dışa vurması önerilir.
- Stresi minimize etmek: Doğal afet sonrası kişilerin tek önceliği hayatlarını yeniden düzene sokmak olmalıdır. Bu doğrultuda önlerine çıkan her durumda kendilerini düşünmeleri, öne koymaları ve üzerinde kontrolleri olan her tür stres kaynağından uzak tutmalılardır.
- Yardım etmek: Zorlu bir dönemden geçerken kişinin ruh ve zihin sağlığına yardımcı olan en etkili yollardan birisi de başkalarına yardım etmektir. Kişiye kontrol, güven, amaç ve otonomi katan yardım etme eylemi eğer şartlar elveriyorsa doğal afet atlatmış kişilerin ruhsal iyi olma halini yükseltebilir.
Ne zaman profesyonel destek aranmalıdır?
Önerilenleri uygulamasına rağmen kişi 2 hafta sonunda hala yoğun korku yaşıyorsa, günlük hayata adapte olamıyorsa ve normal hali gibi davranmıyorsa profesyonel destek gereklidir. Travma sonrası oluşan ve tamamen normal olan bu akut stres bozukluğunun uzaması durumu kişinin psikiyatrik rahatsızlıklar yaşadığına, durumun travma sonrası stres bozukluğuna evrilmiş olabildiğinin işarettir. Sıkıntılı süreç bazen aylar ve hatta yıllar sürebilir. Bu noktada tedavinin amacı, kişinin stresle başa çıkma becerisi kazanmasıdır.