26 senedir çalıştığı tıp sektörünü farklı açılardan deneyimleme şansı bulan ve sağlık konusundaki bütünsel yaklaşımıyla öne çıkan TAB İlaç Yönetim Kurulu Başkanı Elif Pahsa ile gerçekleştirdiğimiz röportajda, kendisine fitoterapi, bütüncül tıp ve bağışıklık sistemini güçlendirmek hakkındaki uzman görüşlerini sorduk.
Öncelikle kendinizden bahsedebilir misiniz? Bir tıp doktoru olarak beslenme ve ilaçlara karşı olan tutumunuz nedir?
1994 Hacettepe Tıp mezunuyum. 15 yıl olarak aktif olarak hasta baktıktan sonra 11 senedir de ilaç sektöründe bulunmaktayım. Bu sayede bu sektörü pek çok açıdan deneyimlediğimi düşünüyorum. Son 8 senedir kendi ilaç firmam olan TAB İlaç’ta halkın ihtiyacı olduğunu düşündüğümüz takviye edici besin destekleri çıkarıyoruz ve yeni ürünler için araştırmalar yapıyoruz. Hekim, hasta kanadı ve ilaç sektörü olarak madalyonun iki tarafını da düşünürsek, bu iki tarafı uzun yıllar deneyimlemiş biri olarak benim hedeflerimden biri, hekimlerin ve hastanın ihtiyacını bilerek ürün planlamak.
Fonksiyonel tıp bakış açısına sahip bir hekim olarak; beslenme, egzersiz, stres kontrolü ve sosyal ilişkilerin insan sağlığı için bir bütün olduğunu ve hastalıkların altında aslında buradaki sorunların yattığını biliyorum. Elbette ki modern tıbbı reddediyor değilim, bazı hastalıklarda modern tıbbın sunduğu ilaçlar dışında şansımız olmayabiliyor ama pek çok hastalıkta da modern tıp sadece semptomlara yönelik tedavi sunup alttaki nedenle ilgilenmeyebiliyor. Ben bu iki anlayışla birlikte bakmaya çalışıyorum.
Fitoterapi nedir, fitoterapist kimdir?
Binlerce yıldır geleneksel tıpta bazı bitkisel kaynakların bazı hastalıklarda kullanıldığını ve fayda görüldüğünü biliyoruz. Bu geleneksel deneyimler boşuna oluşmuyor. İşte fitoterapi, “İnsanlar yıllardır neden bir bitkiyi bazı durumlarda kullanıyor, bu hangi bilimsel mekanizmalarla oluyor?” sorusunun cevabını arayan bir bilim dalı.
Ancak ne yazık ki ülkemizde bilimden uzak hatta şarlatanlık düzeyine varacak derecede birçok kendine fitoterapist ünvanı veren ama baktığınızda eğitimi olmayan insanlar var. Bir insanı tedavi etme hakkı sadece hekimindir. Sağlık Bakanlığı da kendine fitoterapist diyen ama eğitimi olmayan, hekim olmayanlar bireyleri suistimal etmesin diye, bu eğitimleri sertifikasyona bağladı ve hekimlere eğitim vermeye başladı.
Sağlık şakaya gelmez. Bitkisel destekler son derece masum görünmekle birlikte, ehil olmayan ellerde vücuda birçok zarar verebilir. O nedenle vatandaşlarımız fitoterapi eğitimi almış ve hekim olan insanlar dışında söylenen her bilgiye inanmamalılar.
Bütüncül tıp modern tıptan farklı olarak hastalıklara nasıl yaklaşıyor?
Biraz önce de bahsettiğim gibi modern tıp artık birçok noktada tıkanır hale geldi. Hastalıklarının semptomunu ortadan kaldırıyor ancak sebebiyle çok ilgilenmiyor.
Bu noktada hastanın tüm sistemlerini bütüncül olarak ele alma yaklaşımı çok önemli. Örneğin, bağırsak sağlığı bozuk olan bir insan, beslenmeyle vücudunu sürekli bir inflamasyona maruz bırakıyor. Bu inflamasyonun sonucunda vücutta insülin direnci oluşuyor, diyabet tanısı alınıyor ve ömür boyu diyabet ilaçlarına mahkum hale geliyoruz.
Modern tıp sadece sonuçla ilgileniyor ve diyabet tanısı koyup tedavisini yapıyor. Ancak bütüncül tıp bakış açısı; o kişinin bağırsak sağlığından yediklerine, sosyal hayatından ve yaşadığı stresten psikolojik durumuna kadar birçok konuyu toptan ele alarak sebeplerle ilgileniyor ve sorunu başından çözmeyi amaçlıyor.
Biraz önceki örnekten devam edeceksek, sosyal hayatında sürekli strese maruz kalan insan kortizol hormonu salgılar, bu da kan şekerini yükseltir. Aslında her şey ne kadar ilişkili, ama ne yazık ki modern tıbbın hastaları bu kadar detaylı ele alacak vakti yok.
Sebebe indiğinizde de birçok mekanizmanın tam işlemediğini tespit ediyorsunuz ve bu mekanizmaların işlemesini sağlayan bazı küçük dokunuşlar, vitamin mineral takviyeleri büyük mucizeler başarabiliyor. O nedenle besin takviyeleri, bütüncül tıp yaklaşımda olmazsa olmaz.
Ülkemizi de tehdit eden Koronavirüs’ten korunmak için hangi önlemleri almalıyız?
Koronavirüs ciddi boyutlara ulaşarak büyük kayıplara neden olmakta. Bu dönemde sosyal izolasyon, kişisel ve çevresel bakım ve temizliğimize önem gösterme, sağlıklı beslenme, sevdiklerimizle vakit geçirmek gerekiyor. Bunların hastalığın yayılmasının kontrol altına alınmasında ve beden ile zihin sağlığımızı korunmasında önemli olduğunu düşünüyorum. Gerek Koronavirüs nedeniyle gerekse genel olarak bağışıklığımızı desteklemek için bütüncül tıp yaklaşmamız gerekiyor.
Bağışıklık sistemini doğal yollarla nasıl güçlendirebiliriz?
- Sağlıklı ve dengeli beslenin: Bolca ve farklı renklerden meyve ve sebze tüketimi, bunun yanında sağlıklı protein ve yağ kaynaklarından faydalanmak çok önemli.
- Kaliteli ve düzenli uyku uyuyun: Günlük en az 7-8 saat uyunması da bağışıklığın güçlenmesini sağlayacaktır.
- Vitamin mineral seviyelerinize dikkat edin: Güçlü bir bağışıklık sistemi için D vitamini seviyesini 50-100 ng/mL, B12 vitamini 700-1000 pg/mL, magnezyum değerini ise 2.20-2.50 aralığında tutmak ve hep o aralıkta tutacak şekilde idame kullanmak çok önemli.
- Omega 3’ü unutmayın: Bildiğiniz gibi Omega 3’ler dışarıdan almamızın zorunlu olduğu ve günlük olarak alınması gereken yağ asitleri. Ben, önemli sağlık kuruluşlarının da belirttiği değerler ışığında, günde EPA + DHA toplamı minimum 1000 mg olacak şekilde Omega 3 takviyesi kullanılmasını öneriyorum.
- Stresten uzak kalın: Stresin bağışıklığı baskıladığı, bizi güçsüzleştirdiği biliniyor. Bu nedenle, bizi stresten uzaklaştıracak aktivitelere ağırlık verilmesini, örneğin düzenli olarak yürüyüş yapılmasını, hobilere vakit ayrılmasını öneririm.
İlginizi çekebilir: “Panik Alışverişi” Değil Akıllı Alışveriş Yapmanın Adımları
Sizce sağlıklı beslenme nedir?
Sağlıklı beslenme hakkında her gün farklı farklı trendler, yeni anlayışlar çıkıyor. Ancak tüm bu diyetlerin buluştuğu bir payda var: Bol sebze, kararında meyve tüketimi. Elbette yanına sağlıklı protein ve yağ kaynaklarını da eklemek lazım.
Şu ana kadar hakkında en fazla çalışma olan ve kalp damar sağlığı için en uygun beslenme Akdeniz Diyeti; yani bol yeşillik, salata, haftada en az 2-3 kez balık, sınırlı miktarda kırmızı et, kuruyemiş ve mevsiminde meyveler.
Meyve sebze alırken mevsiminde olmasına dikkat etmek gerekiyor, çünkü aslında meyve ve sebzeler bizim o mevsimdeki ihtiyaçlarımıza karşılık veriyor. Meyve sebzede organik satın alabiliyorsanız ne güzel ancak pizza ve hamburger ile günlerini geçiren kesimle kıyaslayınca, meyve sebze tüketiyor olmak bile yeterince iyi.
Organik olmadığı için kendimizi kötü hissetmeye gerek yok. Maalesef sağlıklı beslenme takıntısı (Ortoreksiya Nervosa) yüzünden, organik beslenme konusunda kendisini hırpalayan insanlar olduğu için bu konuya özellikle değinmek istedim.
Paketli, koruyucu, katkı maddesi içeren ürünlerden olabildiğince uzak durup bundan yıllar önce de bilinen, atalarımız bugün yaşasa onlara yabancı gelmeyecek, doğal besin gruplarına yönelmemiz gerek.
Bir ürünü alırken içindekiler kısmına bakmamız gerek. En kolay yöntem, içindekiler kısmında anlamadığımız kelime var mı ona bakmak aslında. İçerikte ne kadar az isim varsa o kadar iyi diyebiliriz. Bazen kuruyemiş paketlerinde bile üç dört tane koruyucu olabiliyor, önemli olan sadece o kuruyemişi içeren paketi almak.
İlginizi çekebilir: Dünya Kalp Günü: Kalp ve Damar Sağlığı İle İlgili Bilmeniz Gereken Her Şey
Alışveriş listesinin olmazsa olmazları nelerdir? Tüketilmesi gereken gıdalar hangileridir?
Alışverişe bence her zaman meyve sebze reyonundan başlamak gerek. Mevsiminde meyve sebzelerle alışveriş sepetini doldurduktan sonra çok fazla şey almamıza gerek kalmayacak zaten.
Salata için yeşillikler, sülfür içeriği ile bizi pek çok hastalıktan koruyacak olan beyaz renkli soğan, sarımsak, karnabahar, lahana; antioksidan yönünden zengin, canlı ve farklı renklerden meyve ve sebzelere muhakkak yer vermeliyiz.
Daha sonra et almaya geçecek olursak, haftada 3-4 güne yetecek miktarda, başta balık, daha sonra tavuk ve kırmızı et listemizde bulunmalı. Bitkisel protein kaynağı olarak bakliyatlara, kinoa, karabuğday gibi glütensiz tahıllara ve çiğ kuruyemişlere de listemizde yer verebiliriz.
İlginizi çekebilir: Bağırsak Mikrobiyotasını Dengelemenin ve Bağışıklığı Güçlendirmenin 7 Yolu