Sindirim süreci besinlerin dişlere ve dile temas etmesiyle ilk defa ağızda başlar. Bedenin ihtiyaç duyduğu enerjiyi sağlaması dolayısıyla tüm işlevlerini yürütebilmesi, sindirim sisteminin bütün halinde sağlıklı ve iyi çalışmasına bağlı gerçekleşir. Birbirini doğrudan etkileyen ağız – bağırsak kanalında bu dengeyi korumak ve sağlıklı sindirimi sağlamak günde iki kere diş fırçalamaktan çok daha fazlasını gerektirir. Bedensel iyi olma hali ile ele ele giden optimal ağız sağlığı için neler yapmamız gerektiğini yeni nesil diş macunu tabletleri T-Brush iş birliğinde Diş Hekimi Dr. Gilman Yücel ile konuştuk.
Ağız mikrobiyotası nedir, genel sağlığımız üzerinde nasıl bir etkisi vardır?
Ağzımızda bakteriler, mantarlar ve virüslerden oluşan yaklaşık 700 mikroorganizma türü bulunur. Bunlar insan vücudundaki en karmaşık mikrobiyal topluluk olan ağız mikrobiyotasını oluşturur. Ağız mikrobiyotasının çoğunluğu bakterilerden meydana gelir ve bağırsak mikrobiyotasından farklı olarak diyet ve çevresel faktörlerden etkilenmez.
Bakteriler diş eti ve diş çevresinde yer alan kan damarları aracılığıyla çene kemiklerindeki lenflere, lenflerden toplar damarlara ulaşarak doğrudan kan dolaşımına katılır. Yaşamsal önem taşıyan ana damarlara ve böbrek, kalp gibi organlara ulaşır. Yine her gün yaklaşık 1 trilyonun üzerindeki mikroorganizmanın sindirim sistemine geçtiği tahmin edilmektedir. Ağız, boğaz, yemek borusu, mide ve bağırsak mikrobiyotasının örtüştüğü yapılan çalışmalarla gösterilmiştir.
Ağız hijyeni sağlanmaz ve düzenli aralıklarla diş taşı temizliği yaptırılmazsa patojen dediğimiz zararlı bakteriler çoğalır ve diş eti hastalığı ve diş çürükleri ortaya çıkar. Bu zararlı bakteriler birçok yoldan genel vücut sağlığını da etkiler.
Öncelikle ince bağırsak bağışıklık sistemini etkileyerek, kronik enflamasyona ve bağırsak geçirgenliğine yol açarlar. Bugün sedef, romatoid artrit gibi pek çok otoimmün hastalığa yol açan nedenlerden birinin bağırsak geçirgenliği olduğu biliniyor. Ağız içi bakterilerin sindirim sistemi ve meme kanserleri ile ilişkisi olduğunu gösteren birçok çalışma bulunuyor.
Dolaşıma katılan bakteriler, bu bakterilerin salgıladığı zararlı ürünler ve vücudun kendini savunmak için salgıladığı kimyasallar, pıhtılaşmayı sağlayan trombositlerin kan damarlarında birikmesine ve damar çeperlerinde köpük hücrelerinin oluşmasına neden olur. Dolaşımdaki beyaz kan hücreleri artar, kanın akışkanlığı azalır. Sonuç olarak damar sertliği problemi ortaya çıkar.
Bu zararlı bakteriler, LDL’nin (kötü kolesterol) artmasına, HDL’nin (iyi kolesterol) düşmesine, trigliseritlerin yükselmesine yol açabilir. Damarsal sistemin etkilenmesi nedeniyle inme oluşmasına katkıda bulunur, hipertansiyona neden olur, glisemik kontrolü bozarak Tip 2 diyabetin kontrol altına alınmasını zorlaştırır ve böbrek fonksiyonlarını azaltır.
Hamilelerde gebelik zehirlenmesi olarak bilinen hipertansiyonun çıkmasına, erken doğum ve düşük kilolu bebek doğumuna sebep olabilir.
Diş eti hastalığına yol açan en önemli bakteri olan P.gingivalisin, Alzheimere yol açtığına dair önemli kanıtlar bulunmaktadır.
Ayrıca son yapılan çalışmalar, diş eti hastalığı olanların yoğun bakıma girme ve solunum cihazına bağlanma riskinin 3.5/4.5 kat fazla olduğunu göstermiştir.
Ağız mikrobiyotası bir başka deyişle ağız ve diş sağlığının bozulmasının temel nedenleri nelerdir?
Ağız sağlığının bozulmasının temel nedeni dişlerin düzenli fırçalanmaması ve diş aralarının diş ipi veya arayüz fırçası kullanılarak temizlenmemesidir. Yiyecek artıklarının dişlerin üzerinde ve aralarında kalması zararlı bakterilerin oluşması için elverişli bir ortam oluşturur. Ayrıca sigara, yumuşak, yapışkan ve şekerli gıdalar tüketmek de ağız sağlığını etkileyen faktörler arasında yer alır.
Sağlıklı dişler ve dengeli bir ağız mikrobiyotasına sahip olmak için nelere dikkat etmeliyiz?
Birincisi, kendi uyguladığımız ağız bakım işlemlerini aksatmamalıyız. Aksatılma durumunda, kişilere göre değişmekle birlikte, diş taşı oluşumu 48 saat içinde gerçekleşebilir ve artık bunu diş fırçası ve arayüz temizliği araçları ile uzaklaştırmak mümkün olmaz. Diş taşına da yüzeyi pürüzlü olduğu için daha fazla bakteri tutunur ve temizlenmesi güçleşir.
İkincisi, her 6 ayda bir diş hekimi kontrolüne gitmeliyiz. Sağlıklı ağız mikrobiyotasında yer alan bakterilerin çıkardığı toksinler zararlı bakterilerin gelişmesine uygun bir ortam hazırlar ve yaklaşık 9-11 hafta sonra bunlar özellikle diş ile diş eti arasında yer alan olukta çoğalmaya başlar. Diş hekiminin yapacağı temizlik, zararlı bakterileri uzaklaştırır ve mikrobiyotadaki denge tekrar kurulur.
Son olarak, rafine şekerli gıdaları mümkün olduğunca az tüketmeye çalışmalı, hatta tamamen kesmeliyiz.
Doğru diş fırçalama nasıl olur? Dikkat edilmesi gereken noktalar nelerdir?
Sabah kahvaltıdan sonra ve gece yatmadan önce dişler mutlaka fırçalanmalıdır. Gece tükürük salgısı azaldığı için tükürüğün dişler üzerindeki koruyucu etkisi de ortadan kalkar. Bu durumda eğer dişler fırçalanmamışsa, biriken bakteriler yüzünden diş eti hastalığı ve çürük oluşumu oldukça kolaylaşır. Ayrıca dişlerin en uzun temiz kaldığı süre, gece fırçalamadan sabaha kadar süren bu aralıktır.
Doğru diş fırçalama, dişlerin tüm yüzeylerine ulaşmak ve tamamını temizlemek anlamına gelir. Kesici dişlerin dört yüzeyini, azı dişlerinin beş yüzeyini de temizleyebilmek için fırçalamadan önce diş araları arayüz fırçası veya diş ipiyle mutlaka temizlenmeli, daha sonra uygun diş fırçası kullanılmalıdır.
Kişinin diş dizilimine ve diş etlerinin durumuna göre fırçalama yöntemi değişebilir. En uygun fırçalama yöntemi ve kişiye uygun araçlar (elektrikli, manuel, yumuşak veya orta sertlikte fırça, diş ipi veya arayüz fırçası) hekim tarafından belirlenmelidir.
Ayarlanmış doz, florürsüz doğal içerik listesi gibi yeni nesil teknolojiler kullanılarak üretilen T-Brush efervesan diş tabletleri, ağız ve diş sağlığına yaklaşımımızı ne yönde değiştirebilir?
Fırçalamada doğru diş macunu miktarının kullanılması önemlidir. Ve özellikle çocuklarda uygun miktarın ayarlanması standart diş macunu tüpleri kullanıldığında kolay olmayabiliyor. Her diş fırçalamada ihtiyaç duyulan dozun hazır olması bu anlamda çok güzel bir gelişme.
Ayrıca, geleneksel diş macunu tüplerini kullanırken genellikle bütün aile aynı macuna kendi fırçasını değdirmiş oluyor ve bu da aile bireyleri arasında bakteri, mikroorganizma ve hastalık yayılımını kolaylaştırıyor. Kişiye özel tabletler bu anlamda hem hijyen sağlanmasına hem de ayarlanmış doz ile daha doğru diş fırçalamaya katkıda bulunabilecek.
Çoğu ağız bakım ürününde kullanılan florürün sağlık üzerinde olumsuz etkileri olduğuna dair bir algı var. Peki, florür düşünüldüğü kadar sağlıksız mı?
Florür çok tartışmalı bir konudur. Florürün zararlı olduğunu öne sürenler olmasına rağmen florür uygulamasından kaçınılması diş çürükleriyle birlikte buna bağlı başka sağlık sorunlarına sebep olabilmektedir. Örneğin, kemoterapi ve radyoterapi gören hastalarda oluşacak çürüklerin önlenmesi gereklidir aksi takdirde; tedavinin kesilmesine neden olabilecek durumlar ile karşılaşılabilir.
Anne, baba, büyükanne ve dede gibi ebeveynlerinde çok fazla çürük oluşuyorsa çocuklarda da aynı şekilde çürük oluşma riski yüksektir. Bu durumda florür uygulamak çürük veya diş kaybının oluşturacağı riskleri ortadan kaldıracaktır. Florürlü diş macunu kullanımında çocuklar için özel olarak üretilmiş uygun dozu içeren ürünlerin 3 yaşından sonra ve ebeveyn denetiminde tercih edilmesi önemlidir.
Diş ipi kullanmak neden önemli?
Diş yüzeylerinde kalan yiyecek artıklarının tamamını yalnızca diş fırçası kullanarak temizleyemeyiz. Dişler arası bölge, dilin ve elma gibi sert ve lifli yiyeceklerin fizyolojik temizliğinden de yararlanamadığı için bakterilerin gelişimi için çok uygundur. Diş eti hastalığı ve çürük bu bölgeden başlar. Bu yüzden her fırçalama öncesinde diş ipi kullanılmasını öneriyoruz. Ayrıca, çocuklarda iki süt dişi birbiri ile temas ettiği andan itibaren diş ipi kullanmaya başlamanın diş sağlığı açısından önemi büyüktür.
Ağız sağlığının önemli bir parçası olan dilimiz için özel olarak yapmamız gereken bir bakım/temizlik rutini var mı?
Fırçalama işlemini dil yüzeyinin temizlenmesiyle tamamlamalıyız. Dil yüzeyi girintili çıkıntılı olduğu için mikropların üremesi için çok elverişlidir. Hem mikropları uzaklaştırmak hem de ağız kokusunu önlemek için dil yüzeyinin temizlenmesi önemlidir. Diş fırçası veya dil temizleyicisiyle dilinizi arkadan öne doğru birkaç kez fırçalamanız yeterli olacaktır.
Beslenme alışkanlıklarının ağız sağlığı üzerine etkisi nedir? Sağlıklı ve güçlü dişler için neler yemeli, ne gibi takviyeler kullanmalıyız?
Sağlıklı beslenme kişileri diş çürükleri ve diş eti hastalıklarının da yer aldığı pek çok hastalıktan korur. Sebze ve meyvelerdeki vitamin, kalsiyum, fosfat gibi pek çok yararlı elementler bağışıklık sistemini güçlendirerek dişlerin direncini arttırır. Özellikle çiğ meyve sebzeler çok çiğnemeyi gerektirdiği için ağız sağlığının korunmasında önemli rolü olan tükürük salgısını çoğaltır ve diş yüzeylerini temizler.
Yüksek oranda şeker içeren içeceklerin ve diş yüzeyine yapışan şekerli gıdaların ağız ve diş sağlığı üzerine doğrudan olumsuz etkisi bulunmaktadır. Son dönemde yapılan ilginç bir çalışma, sporcuların diş sağlıklarına özen göstermelerine rağmen tükettikleri enerji içecekleri ve tabletler yüzünden diş çürüğüne daha yatkın olduklarını gösterdi.
Doğru ve sağlıklı beslenmeyi ağız sağlığının da önemli bir parçası olarak düşünmeliyiz. Süt ve süt ürünlerinin diş minesini korumaya ve içeriklerindeki yüksek kalsiyum ve fosfor oranı sayesinde mineral oluşumuna katkıda bulunduğu bilinmektedir. Bununla birlikte peynirde bulunan kalsiyum kemik yoğunluğu, kazein diş minesi fosfat ise ağızdaki asidi tamponlayıcı özelliği ile önemlidir.
Şekerli bir besin aldıktan sonra bir parça peynir yemek asidi azaltarak çürük oluşumunun önlenmesine yardımcı olabilir. Yoğurt ve kefir kalsiyumun yanı sıra probiyotik içerir; probiyotik ağızdaki mikrop topluluğunu etkileyerek çürük ve diş eti hastalıklarının önlenmesine yardımcı olur.
Fotoğraf: Woman photo created by freepik
Dr. Gilman Yücel Kimdir?
Ortodonti Uzmanı Doktor Gilman Yücel, lisans eğitimini 2001 yılında Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi‘nde tamamlamıştır. Doktora eğitimini ise 2008 yılında İstanbul Üniversitesi’nde Ortodonti Anabilim Dalı’ndan alarak Ortodonti Uzmanı unvanını kazanmıştır. Bahçeşehir Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Kurucular Kurulu üyesidir. Türk Diş Hekimleri Birliği, Türk Ortodonti Derneği, Amerikan Ortodontistler Derneği ve Dünya Ortodonti Federasyonu üyesidir.