Daha önce hiç Dr. Nicole LePera’yı -daha bilinir adıyla Holistic Psychologist‘i- duydunuz mu? Yolu öz bakım ve farkındalıktan geçmiş herkesin mutlaka bir gün karşısına çıkan ünlü psikolog ve yazar Dr. Nicole LePera özellikle Instagram üzerinden eriştiği ünü ve geniş etki alanı ile psikoloji bilimini bir tür güçlendirme aracına çevirmeyi amaçlıyor. Klasik psikoloji alanındaki kendi deneyimlerinde eksikliğini gördüğü; kişiyi daha “kendi kendine yetebilen” kılma noktasını özgün bakış açısı ile zenginleştiren LePera tüm takipçilerine seçimlerine, alışkanlıklarına, bulundukları çevrelere dikkat ederek nasıl ruhsal ve zihinsel sağlıklarını yükseltebileceklerini hatta geçmiş yaralarını sarabileceklerini öğretiyor. Dr. Nicole LePera’nın kişisel Instagram sayfası üzerinden sunduğu sayısız farkındalık ve regülasyon aracı arasından aile, romantik ilişkiler ve duygusal olgunluk üzerine olanları sizler için derledik!
Dr. Nicole LePera kimdir?
Cornell Üniversitesi’nde klinik psikoloji eğitimi alan Dr. Nicole LePera ilk çalışma hayatına atıldığı zamanlarda diğer meslektaşları gibi danışanlarına psikoterapi ile yardımcı olmaya çalışıyor. Hem danışanlarının hem de kendi etki alanında psikoterapinin bir yere kadar işe yaradığını fakat önemli limitleri ve eksiklikleri olduğunu fark eden LePera, psikoloji alanı içerisinde yavaş yavaş kendi anlayışını yaratmaya başlıyor. Oluşturduğu felsefesinde psikolojiyi sadece ruhsal iyi olma olarak değil zihinsel, fiziksel ve spiritüel sağlık ile bütüncül bir şekilde ele almaya başlıyor. Aynı zamanda danışanlarına sadece terapi sırasında değil, hayatlarına devam ederken kendi kendilerini iyileştirmelerini sağlayacak birtakım farkındalıklar ve araçlar da sunmayı amaçlıyor.
Şu anda bu anlayışını 6.5 milyon takipçisi bulanan Instagram sayfasında ve New York Times En Çok Okunanlar listesinde yer alan How to Do the Work ve How to Meet Yourself kitabında paylaşan LePera çağımızın en başarılı psikologlarından birisi olarak görülüyor.
Dr. Nicole LePera ile hayatın her alanında “kendi kendini iyileştirebilen” bir birey olabilmek
LePera üçüncü, en yeni kitabı How to Be The Love You Seek‘i çıkarmaya hazırlandığı şu günlerde sosyal medyasında yeni bir akım başlatıyor. #selfhealers hashtag’i ile paylaştığı sayısız farkındalık ve ruh sağlığı dengeleme aracı ile aslında her birimize “kendi kendini iyileştirebilen” bir birey olmanın haritasını da çiziyor.
Romantik ilişkiler üzerine:
- Romantik ilişkiler kurmaya çalışırken “doğru kişi”yi bulmaya çalışmak gerçeklikten bizi uzaklaştırıyor. Hiç kimse için tüm sorunlarını yok edecek, tüm ihtiyaçlarını giderecek “doğru kişi” bulunmuyor. Aşk her iki tarafın da bilinçli olarak gösterdiği emekten, toksik alışkanlıklar ve davranışlardan uzaklaşmak, daha iyisi olmak için uğraşmaktan oluşuyor.
- Günümüz romantik ilişkilerinde sıkça “ghosting” yaşanıyor. Bir kişinin romantik bağı aniden ve habersizce kesmesi anlamına gelen ghosting LePera’ya göre şu nedenden yaşanabiliyor: Görmezden gelme. Aile hayatında sorunların hep görmezden gelinerek “aşıldığını” küçük yaşta öğrenen bir kişi yetişkinliğinde de sorunların eğer üzerine gidilmezse yine yok olacağını düşünerek seçimler yapıyor.
Aile üzerine:
- Birçok kişi için “aile her şey” olsa da aslında ailelerimiz her şeyimiz olmak zorunda değil. Kimimiz için gerçekten güvenli bir alan ve sarsılamaz bir destek oluşturan aileler kimimiz için ruhsal, zihinsel hatta bedensel sağlığımızı kurban etmek anlamına geliyor. Aile olgusunun içerisinde sevgi ve saygı olduğu kadar stres, ihanet, sınır ihlali de bulunabiliyor. Hiçbir sosyal bağı kendi ihtiyaç ve sınırlarımızın üzerinde tutmamız gerektiğini hatırlatan LePera’ya göre ailelerimize karşı sınır çekmek zorunda kalmak, yavaştan almak, kendimizi öncelliklendirmek, başkalarının fantezilerini değil, kendi gerçekliğimizi kendi perspektifimizden yaşamak gerekiyor.
- Aile bireylerini “çok tanıdık yabancılar” olarak tanımlayan, duygusal ve iletişim açısından kopuk, “mevcut olmayan” anne-babalara sahip bireyler sevgiye aç yetişkinlere evrilebiliyor. En ufak sevgi göstergelerini büyük bir aşka yorabilen bu kişiler özellikle bir manipülasyon biçimi olan “love-bombing”e daha savunmasız kalabiliyor. LePera’ya göre “ekmek kırıntılarının peşinde koşmak” yaşımız kaç olursa olsun iyileştirilebilen, yarattığı boşluk öz sevgi ve gerçek sosyal bağlar ile doldurulabilen çok yaygın bir durum oluyor.
Disregüle sinir sistemini dengelemek için:
- “Ağlamak iyileşmektir.” Duyguları kontrol edememekle ilişkilendirdiğimiz ağlama eylemi aslında kaç-savaş sempatik moduna geçmiş bedenin yeniden dinlen-sindir parasempatik moduna geçmesine yardımcı oluyor. Bu nedenle ağlamamak için kendimizi zor tutmaya değil bilakis bedenin gerildiği anlarda gözyaşlarını salmaya ihtiyacımız var!
- Sinir sistemimizi iyileştirmenin temelinde hareketsiz olmak yatıyor. Sürekli kaç-savaş halini dinlen-sindir’e çekebilmek için hareketsizlik ilkesini benimsemeli; güneşin altında yatmalı, yemek yerken ağzımızdaki lokmaya odaklanmalı, doğadaki sesleri dinlemeli, zihnimizin dalıp gitmesine izin vermeli ve ajandalarımızı boşaltmalıyız.
Duygusal olgunluğa erişmek için:
- Özür dileyebilmek aynı zamanda sorumluluk alabilmektir. Duygusal olarak olgun bir insanın herkesten -buna kendi çocuğu bile dahil- gerektiğinde özür dileyebilmesi gerekiyor. Çünkü özür dilemek kendi sorunlarımızın farkına vardığımızı ve daha iyisini yapmak, gerekiyorsa değişmek için karşımızdaki kişiyi umursadığımızı gösteriyor.
- Duygusal olarak olgun olmayan insanlar kendilerine yönelik olmasa dahi her şeyi üzerlerine alınmaya daha yatkın oluyor. LePerla’ya göre eleştirilerden aşırı tetiklenmek içselleştirilen utançtan kaynaklanıyor. Sürekli kendilerini savunmak zorunda gibi hisseden bu insanlar onlara yönlendirilen -veya yönlendirilmeyen (!)- her tür eleştirileriyi karşı tarafa veya başkalarına geri püskürterek kendi içsel sorunları ile başa çıkmaya çalışıyor. Bu da sosyal ortamlar ve ilişkilerinde zorluk çekmelerine neden oluyor. Duygusal olgunluğa erişebilmenin önemli bir adımını da kişinin kendi mutluluğunu baltalayan bu içsel utancından kurtulabilmesi oluşturuyor. Günün sonunda herkes bizi ve aksiyonlarımızı değil kendilerini düşünerek yaşıyor, sadece kendi yaşam deneyimlerinden yola çıkarak yorum ve eleştiri yapıyor.