YAZAN: BURCU ERBAŞ

You Are More Than You Think You Are, Türkçe anlamı “olduğunu düşündüğün kişiden çok daha fazlasın” olan kitabı ile çok satanlar listesinin başına oturan yazar, Mindfulness eğitmeni, spiritüel rehber Kimberly Snyder için bu kitabının yeri bambaşka. Herkesi aydınlanma yoluna sokabilecek, gerçek özgüvene, mutluluğa, tatmine erişmelerine yardım edecek birçok bilgiyi barındırıyor. Çünkü herkesin hayattaki en temel sancılarından birine cevap arıyor: Nasıl güvenebilirim? Snyder kendimize, başka insanlara, hayata karşı güven duymanın, bilimin ve somut verilerin yönettiği dünyamızda hem çok kolay hem de çok zor olduğunu söylüyor. Çünkü somut bilgilerin hüküm sürdüğü dış dünya pandemi gibi büyük krizler esnasında belirsizleşebiliyor, dengesini yitirebiliyor. Tam da bu nedenle gerçek güven dışarıda değil, içimizde oluşması gerekiyor. Snyder gerçek özgüvene erişerek manyetik biri olmanın, sezgimizin sesini açmanın, hayallerimizi hayatımıza çekmenin yollarını katıldığı The mindbodygreen Podcast’inde anlatıyor.


Gerçek güven duygusu nasıl inşaa edilir?

Snyder’a göre gerçek güven duygusu kişinin gerçek benliğine erişmesi ile inşaa edilebiliyor. Benliği yogik felsefeye göre ikiye; yanlış ve gerçek benlik olarak ayıran Snyder’a göre modern hayatta her birimiz yanlış benliğimize odaklanıyoruz. Dışarıdan görülebilen, ölçülebilen, zihnimizden geçen, somut bir yansıması olan her kalitemiz yani egomuz yanlış benliğimizi oluşturuyor. Bu benliğimiz aslında olduğumuz kişinin sadece %2‘sini belirliyor.

Gerçek benliğimiz ise bir formu veya şekli olmayan, soyut kalitelerimizden oluşuyor. Kalbimizin sesi, sezgilerimiz, bilincimiz, bir sınırı veya varlığının somut bir kanıtı olmayan yanımız benliğimizin büyük bir kısmını oluştuyor.

Düşünen zihinlerimizden çok daha fazlayız.

Bilimsel veriler, somut kanıtlar ve egolar üzerine inşaa edilmiş modern dünya zaman zaman belirsiz, dengesiz, güvensiz hissettirebiliyor. Sımsıkı dayandığımız bazı dış unsurlar aniden yok olabiliyor. Bu yok oluş beraberinde kendimize ve hayata karşı güvenimizi de yanında götürebiliyor. Çünkü dış dünya üzerinden kurulmuş güven duygusu hiç bir zaman sabit ve kalıcı olmuyor. Sürekli olarak değişen dış dünyada; başka kişilerin fikirleri, davranışları, duyguları, başarı anlayışı, skorlar, puanlar, tartıda çıkan kilo, boy uzunluğu, ekonomik varlıklar üzerine kurulan güven duygusu sürekli olarak değişmeye; düşüp yükselmeye mahkum oluyor. Temelsiz güven duygusuna karşıt gerçek güvense egodan değil gerçek benlikten geliyor. Bu da yaşam içinde ego ve gerçek benlik arasında denge tutturmak ile başarılabiliyor.

Ego ve gerçek benlik arasında denge kurmak

Dış benliği yani egoyu sürekli olarak besleyen modern yaşamda hepimizin önceliği gerçek benliği beslemek olmalı. Bunun için de her gün uygulanabilecek en etkili pratikler sessizlik içinde meditasyon ve iç gözlem yapmak oluyor.

Çünkü gerçek güvenin birincil dayanağı, binlerce yıldır iç gözlem ve meditasyon yapan Budistlerin öğretilerinden, kadim dinlerden ve çok çeşitli spiritüel inanışlardan doğuyor: Ben ne isem, oyum.

Gerçek özgüven

Kendime neden güvenmeliyim sorusu ne isem oyum cümlesi ile başlıyor. Hiç kimseye benzemeden, sadece kendimiz olarak yaşıyor olmak güven duygusunun en sarsılamaz, kalıcı ve sürdürülebilir temelini oluşturuyor. Üzerine daha hiç bir yapmaya gerek kalmadan sadece var olmak, kendine ve hayata güvenmek için yeterli oluyor.

Snyder’a göre özgüven ve aşk arayışı birbirine çok benziyor. Sürekli olarak dışarıdan alınmaya çalışan aşk ve özgüven kişide bir “eksiklik” zihniyeti oluşturuyor. Dışarıdan alınmaya çalışması içeride olmadığı anlamına geliyor. Bu kıtlık zihniyetinin de hem aşkı hem de gerçek özgüveni bulmayı engellediğini söyleyen Snyder, aslında her ikisinin de; sevgi ve güvenin içimizde halihazırda bulunduğunu, sadece ateşini yakmamız gerektiğini belirtiyor. Dış dünyaya bağlı özgüven yerine sadece var olmaktan doğan bir özgüven inşaa etmek aynı şekilde dışarıdan beklenen aşkı kendi kendine verebilmek bolluk bereketi de kişiye çekiyor.

Bolluk zihniyeti vs. Kıtlık zihniyeti

Hayata ve kendine karşı duyulan gerçek güven hissi gerçek benlikten ve bolluk zihniyetinden besleniyor.

Dış dünyanın yani egonun sesi somut olana; dış görünüşümüze, varlıklarımıza, ilişkilerimize, başarılarımıza odaklanarak hayatı kısıtlıyor. Gerçek benlik ise yaşamı zihinlerden çıkarıp sınırsız ve formsuz bir seviyeye çekerek aslında her anda, her yerde doluluk yaratıyor. Gerçek benlikten doğan düşünce ve kararlar bu nedenle eksikliklere değil var olanı kutlamaya odaklanıyor. “Tam bu anda ihtiyacım olan her şeye sahibim ve bir eksiğim yok.” düşüncesi oluşturuyor. Ego ise sürekli olarak neyin eksik, yanlış, fazla olduğuna odaklanarak dengeyi bozuyor.

Bu nedenle Snyder’a göre gün içinde sürekli olarak kendimize şunu sormalı ve dengemizi kurmalıyız:

  • Şu an egomdan mı gerçek benliğimden mi opere ediyorum?
  • Zihnim bolluğa mı eksikliklere mi odaklı?

Bolluk ve kıtlık zihniyetinin bir işaretçisi: Beden

Zihnin geçmişten ve koşullandırmalardan ötürü yaralanmış ve önyargılı olduğunu söyleyen Snyder’a göre gerçek benliğe erişmede zihinden çok duyguları ve bedeni kullanmamız gerekiyor.

İçinde bulunduğumuz durumların genişleme mi kısıtlanma mı getireceğine zihnimiz emin olamadığında bedenimiz netlik kazandırabiliyor. Rahat, yayılmış, serbest bir beden genişlemenin, sıkışık, gergin, rahatsız, küçük bir beden ise kısıtlanmanın semptomlarını veriyor.


“Bolluk zihniyetinde miyim?” sorusuna zihniniz net bir cevap veremiyorsa bedeninize bakın. Eğer bedeniniz rahatsız ve küçük hissettiriyorsa ara vermenin, ego ile gerçek benliğiniz arasında denge kurmanın, o anda şükran duyduğunuz her şeyi kendinize hatırlatmanın zamanı gelmiş!


Manyetik biri nasıl olunur?

Neler size manyetik geliyor, nelerden gözünüzü alamıyorsunuz? Snyder’a göre gürül gürül akan bir şelale birçok kişi için manyetikken hareketsiz bir kaya oldukça önemsiz geliyor. Bu aslında şelalenin dinamik enerji akışından kaynaklanıyor.

Aynı örnek kişilere uygulandığında da manyetik olarak tanımlanan, herkesi ve her güzelliği kendine çekebilen kişiler dinamik enerji akışına sahip kişiler oluyor. Geçmişinin yükünü taşımayan, affedebilen, unutabilen, bırakabilen, ilerleyebilen, gerçek benliği ile hareket ederek egosunu susturabilen kişiler manyetik hale dönüşüyor. Hayatı kontrol etmeye çalışmadan sadece var olabilen, esnek, açık, akışta kişiler benzer kalitelere sahip enerjileri; kişi, şans, olasılık ve maddi getirileri kendilerine çekebiliyor.

Aksine fazla düşünme, öz eleştiri, şüphe, küçük hissettiren her tür his manyetik olma kalitesini baltalıyor. Çünkü her biri egodan opere ediyor.

Manifestationları hızlandıran unsur: gerçek özgüven

Hayalleri hayata çekebilmek de manyetik biri olmakla başlıyor. Dış dünyaya gerçek benlikten çıkan bir isteği sesli şekilde söylemek, o isteğin gerçeğe dönüşmesi için gerekli atmosferi yaratmaya başlıyor. Doğru atmosfer de doğru kişileri ve uyumlu aksiyonları alabilmeyi getiriyor. Sözcükler bilinçaltına girerek inanç sistemlerimizi değiştiriyor; kararlarımızı ve aksiyonlarımızı isteklerimiz doğrultusunda şekillendiriyor.

Sadece zihnin yeterli olmayacağını çünkü zihnin daha çok ego tarafından kontrol edildiğini söyleyen Snyder, güçlü manifestationların sırrının duygular olduğunun belirtiyor. Şu an sahip olduğunuzdan daha fazlasını isteniyorsanız anahtar limitli zihinlerimizden çok sınırsız duygularımızdan, sezgilerimizden, enerjilerden, bedenimizden geçiyor.



Burcu Erbaş

1997 yılında Antalya’da doğan Burcu, İstanbul Saint Joseph lisesinde eğitim gördü. 2020 yılında Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünde lisans eğitimini tamamladı. Erasmus programı ile bir sene boyunca eğitim aldığı Sciences Po Paris’te çevre politikaları, sürdürülebilirlik ve ekoloji üzerine dersler aldı. Öğrendiklerinden çok etkilenen Burcu yaşam tarzını çevreye duyarlı olacak şekilde...



BLOOM SHOP