Güneş başta D vitamini olmak üzere çok önemli enzimlerin vücudumuzda çözülmesini sağlayan evrensel bir yaşam ve enerji kaynağıdır. Ancak bu kaynağa ölçüsüzce bağlandığımızda yaşamı sonlandırabilecek kadar da tehlikeli olabileceğini unutmamız gerekir.
Yaydığı güçlü radyasyon ışınlarıyla cildimizde güneş yanığı ile başlayarak fizyolojimizde cilt kırışıklıkları, cilt lekeleri, çillenme, solar keratoz, katarakt, erken yaşlanma, skuamoz hücre kanseri ve melanom kanseri gibi son derece tehlikeli ve ölümcül sonuçları getirebilen güneş ile ilişkimizin sınırlarını bilmeliyiz. Güneşin bizi hızla yaşlandırmasını da önleyerek, tam aksine güneşten alacağımız pür ve saf enerji ile sağlıklı ve mutlu yaş alma yani well-aging sürecimizi desteklemeliyiz.
D vitamini ne işe yarar?
Fizyolojimizde bir sürü rolü bulunan D vitamini suda ve yağda çözülebilen bir temel vitamindir. Başlıca iskelet ve kemik sağlığı ile kas yapısından sorumlu olmasının yanı sıra kalp sağlığı ve tiroit bezleri için hayati gereklilikte olan D vitamininin, kalp hastalıkları ve diyabet ile göğüs, prostat ve kolon kanserine karşı da koruyucu olduğu saptanmıştır.
Sağlıklı ve dengeli bir bağışıklık sisteminin yapı taşlarından biri olan D vitamini ayrıca inflamasyonu, ağrıyı, depresyonu ve aşırı derecedeki uyku isteğini de dengeli ve sağlıklı bir şekilde azaltabilmektedir.
D vitamini aynı zamanda bedenimizdeki temel minerallar olan kalsiyum, demir, magnezyum, çinko ve fosfat gibi temel minerallerin emilimini de yükseltmektedir. Bazı klinik araştırmalara göre de D vitamini erkeklerde testosteron seviyelerini artırırken, kadınlarda ise östrojen ve progesteron hormonlarını düzene sokmaktadır. Özetle kendimizi iyi hissetmek için vücudumuzdaki D vitamini seviyesinin optimal düzeyde seyretmesi önemlidir.
D vitamini nasıl sağlanır?
İnsan vücudunda mevcut olan D vitamininin yüzde 90’ından fazlası güneşin derimiz üzerinde oluşturduğu bir sentez sayesinde üretilmektedir.
Yüzde 10’dan azı ise ağız yoluyla aldığımız gıdalardan sağlanmaktadır. Bunlara örnek olarak başlıca yumurta, yağlı balıklar, hayvansal yağlar ve sakatat grubunu sayabiliriz. Ama çok açık anlaşılacağı üzere güneşsiz bir ortamda sağlıklı bir bedene ve zihne sahip olmak mümkün değil, çünkü yiyeceklerden sağlanan D vitamini organizmamız için asla yeterli değil.
Güneşten gelen mor ötesi ultraviyole ışınlarından olan, UVB ışınlarının etkisi ile derinin derin tabakalarında depolanmış öncü bir maddeden (7-Dehidrokolesterol) fotosentez yoluyla üretilen D vitamini (kolekalsiferol) vücudun son kullanımına hazır olması için, karaciğer ve böbreklerde de bir işlemden geçerek (D3) tüm organizmanın kullanımına sunulur.
Kış aylarında D vitamini takviyesi alınmalı mı?
Ağız yoluyla veya damardan alınan D vitamini takviyeleri güneşlenme esnasında deride sentezlenerek organizmaya alınan D vitamini ile birebir aynı etkiye sahip değildir. D vitamini deride güneş ışınının enerjisi ile sülfatla bağlanır (sülfatlı D vitamini) ve bu haliyle suda çözünür hale gelir. Suda çözünebilen D vitamini tüm hücrelere kolayca girebildiği için etkisi yağda çözünen D vitaminine göre daha fazladır.
Ağız yoluyla takviye olarak alınan D vitaminleri genelde sülfatsızdır ve yağda erirler. Sülfatsız D3 vitamini yağda eridiğinden kan dolaşımında serbestçe gezemez ve bu sebeble organizmadaki etkileri sınırlıdır.
Ayrıca kanserden korunma, bağışıklık sistemini güçlendirme, depresyon ve kardiyovasküler hastalıklardan korunmada rolü büyük olan sülfatlı D3 vitaminidir. Yani ağızdan alınan sülfatsız D vitamini takviyesi bu koruma etkilerini barındırmaz.