Sosyal medya paylaşımları, sokakta yürürken gördüğümüz reklam afişleri, dergilerdeki hem cinslerimiz, filmler, diziler… hepsi el ele verip mükemmel görünmemiz gerektiğini baskılıyor ya da ne kadar güzel olduğumuza vurgu yapıyor! Güzellik kavramı estetik bir olgudan çıkıp zorunluluk meselesine dönüşmüş durumda adeta.
“Güzelsiniz!”
Sokakta yürürken tanımadığınız biri gelip size “Ne kadar güzelsiniz!” dese kendinizi nasıl hissedersiniz? Bu kişinin sizi beğendiğini, iltifat etmek istediğini düşünürsünüz değil mi? Belki biraz mutlu olursunuz.
Peki ya sokağın orta yerine asılmış bir afişte size güzel olduğunuz söylense… Mesajın hedefi doğrudan siz olmadığınız halde kendinizi nasıl hissedersiniz? Olumlu bir mesaj verme niyetiyle yapılıyor olsa bile “güzel görünme” kavramına vurgu yaptığı için bedeninizle barışık değilseniz kendinizi mutsuz hissedebilirsiniz.
Northwestern Üniversitesi’nde fiziksel görünüm ve psikolojiye etkileri üzerine araştırmalar yapan Profesör Dr. Renee Engeln, çevremizde “güzel” olduğumuza dair bize sunulan yerli yersiz mesajların aslında düşündüğümüz amaca hizmet etmediğini söylüyor. Dr. Engeln, bu gibi mesajların insanları yanlış yönlendirerek ilgiyi “güzellik” konusuna çektiğini ve durup dururken insanları “güzellik” konusunda düşünmeye teşvik ettiğini öne sürüyor. Bu da tedirginlik ya da huzursuzluğa yol açıyor.
Sözcükler güçlüdür ancak büyülü değil
Durmaksızın sizi güzel olmanız gerektiğine inandırmak için uğraşan bir mesaj bombardımanı içinde bir başka mesaj güzel olduğunuzu söylese de maalesef inandırıcı olmuyor. Bir kadının görünümü söz konusu olduğunda, bir aynaya yapıştırılmış iyi niyetli notlar onun kendini daha iyi hissetmesini sağlamıyor, aksine daha kötü hissettirebiliyor.
Waterloo ve New Brunswick Üniversitesi’ndeki psikologlar tarafından yapılan araştırmalar, bu sürecin nasıl ilerlediğini gösteriyor. Araştırmalar bu mesajların kişideki yansımasının öz benlik, kişinin kendisine duyduğu saygı ve güvenle doğrudan alakalı olduğunu ortaya koyuyor. Zaten kendine güvenen ve kendini güzel ya da sevimli bulan kadınlara “siz güzelsiniz, sevimlisiniz” dendiğinde kısa süreli bir güven artışı yaşansa da bu sözlerden çok da etkilenmedikleri görülürken, bedenleriyle ve fiziksel görünüşleriyle sorunları olan kadınlara aynı sözler sarf edildiğinde kendilerini daha kötü hissettikleri ortaya çıkıyor.
Görüntüye karşı farkındalık artıyor
“Siz güzelsiniz” mesajının etkinliğini sorgulamak için bir başka önemli neden daha var. Bu kelimeleri görür görmez dikkatinizi nasıl göründüğünüze veriyorsunuz. Oysa nasıl göründüğünüzle ilgisi olmayan işlerle oyalanırken mükemmel bir gün geçiriyordunuz. Şimdi nereden çıktı bu “güzellik” kaygısı?
Yapılan son araştırmalar, güzel kadınların yer aldığı photoshop harikası görsellere kısa süreliğine de olsa maruz kalmanın kadınları daha kötü hissettirdiğini ortaya koyuyor. Çünkü bu görüntüler kendimize ve başkalarına olan bilgi ve görüntülere karşı farkındalığımızı artırıyor. Şöyle düşünelim, 50 yıl önce kadınların bedenindeki portakal kabuğu görüntüsü önemsiz bir ayrıntıydı, o kadar önemsizdi ki kimse bunun farkında bile değildi. Bugün ise bu görüntünün “ideal” olmadığı sürekli vurgulanıyor.
Bu durum ise özellikle genç kadınlar üzerinde olumsuz sonuçlar doğurabiliyor. Avustralya’da ilkokula giden kız öğrenciler arasında yapılan bir araştırma da bunu doğruluyor. Araştırma yaşıtlarıyla görüntü odaklı konuşan kızların kendilerini daha kötü hissettiklerini ortaya koyuyor. Özetle absürt bir güzellik idealini karşılamak zorunda hisseden kadınlar için “siz güzelsiniz” gibi mesajlar son derece samimiyetsiz olabiliyor.
Doğrusu ne?
Kadınlara “güzel” olduklarını söylemek yerine onlara oldukları gibi olmalarını ya da güzel olmak zorunda olmadıklarını söylemek daha doğru ve samimi olabilir. Kadınların görüntüsüne değil yaptıklarına değer vermek gerektiğini hepimiz öğrenirsek etrafımızda büyük olasılıkla daha mutlu insanlar görebiliriz.
Kaynak: Psychology Today, Huffington Post