Geçmişten günümüze annelik ve doğum konularına karşı gelişen bakış açısı oldukça farklılaşmış durumda. Artık kadınlar, genç yaşta anne olmaktansa önce hayata atılmayı, kariyerlerini ya da ulaşmak istedikleri hedeflerini tamamlamayı ardından da çocuk sahibi olmayı tercih ediyorlar. Ancak biyolojik yapıya göre, yaş ilerledikçe hamile kalmanın riskleri ve zorlukları artıyor.

Gelişen teknoloji ve bilim insanlarının yeni keşifleri, yaşa bağlı olarak hamile kalamama riskine karşı pek çok çözüm önerisi sunmakta. Artık tüp bebek ve yumurtalıkları dondurma gibi hamile kalma seçenekleri oldukça yaygın. Belki de bunun etkisiyle, eskiden 20’lerde seyreden anne olma yaşları şu zamanlarda 30’lara taşınmış durumda. Peki ya siz kendiniz ve bebeğiniz için bir doğum planı yaptınız mı? İşte hamile kalmayı etkileyen faktörler!

Hamileliği etkileyen faktörler

1. Yaş

Yapılan araştırmalar, 20’li yaşların doğurganlık anlamında en verimli zamanlar olduğunu ortaya koyuyor. 30’lu yaşlarda ise yumurtlama döneminde tamamen doğal bir şekilde hamile kalma oranı her ay yüzde 20 oranında seyrediyor. 35-40 arası her ay için yüzde 15 şansla ilerlerken 40 yaş sonrasında doğurganlık oranı yüzde 5 gibi düşük bir ihtimale çekiliyor. Bu da demek oluyor ki, kadınlar anne olmak için ne kadar çok beklerlerse o kadar az “iyimser” oranlarla karşı karşıya kalıyorlar (*).

Özellikle 35 yaşından sonra hem doğurganlık oranının ciddi derecede düşmesi hem de hamilelikte oluşabilecek komplikasyonların artması kadınların mutlaka göz önünde bulundurması gereken detaylar arasında yerini alıyor.

2. Yumurta sayısı ve kalitesi

Yumurta sayısı ve kalitesi de yaşa bağlı olarak değişim gösterse de özellikle “yumurta kalitesi” hamile kalmayı etkileyen faktörler arasında önemli rol oynuyor. Kolombiya Üniversitesi’nde doğurganlık üzerine araştırmalar yürüten Dr. Paula Brady, verimliliğini kaybetmiş yumurtaların kısırlık veya hamilelikte düşük riski gibi sorunlar teşkil edebildiğini belirtiyor.

Yumurtalıkların özellikle de 35 yaş sonrası performanslarını kaybettiğini söyleyen Dr. Brady, 35’in çok keskin bir geçiş olmadığını, birdenbire aradaki doğurganlık oranı farkını hissedemeyeceğinizi, yıllar içerisinde süregelen bir ivmeyle yumurtalıklarınızın ve bedeninizin hamile kalma ihtimalinden uzaklaştığını belirtiyor.

Yumurta sayısında ve kalitesinde aile geçmişi de büyük rol oynuyor. Geç yaşlarda hamile kalan anneniz, ablanız veya teyzeniz varsa doğurganlık oranı yüksek olan bir aile geçmişine ve verimli yumurtalara sahip olabilirsiniz.

3. Hayat tarzı

Düzenli olarak spor yapmak, yogayla ilgilenmek, organik beslenmek, alkol ve sigara gibi kötü alışkanlıklardan uzak durmak, stresi ve depresyonu olabildiğince hayatınızdan çıkarmak doğurganlık zamanınıza pozitif etki ediyor. Sağlıksız yaşam koşulları veya yoğun bir stres altındayken bedeniniz hamile kalmak için elverişli bir ortamla buluşamadığından yumurtlama süreci erteleniyor.

Özellikle de sigara içmek; kalbinizi, ciğerlerinizi, cildinizi ve üretim sisteminizi direkt olarak etkileyerek size ciddi anlamda zarar veriyor. Yapılan araştırmalar, sigara içen kadınların hiç sigara içmeyen kadınlara göre 4 yıl daha erken menopoza girdiklerini kanıtlar nitelikte.

Dr. Brady, bebek sahibi olmak konusunda fazla kiloların ve obezitenin problem yaratabileceğinin, bebeğin gelişimini engelleyebileceğinin, düşük riskine neden olabileceğinin de altını çiziyor.

Düzenli olarak spor yapsanız veya sadece organik yiyeceklerle beslenseniz bile hamile kalma sürecinde karşılaşacağınız bazı problemler olabilir. Ancak sağlıklı bir yaşam tarzını tercih etmek yalnızca doğurganlık konusunda değil her alanda bedeninizi destekleyerek sizi daha kaliteli bir yaşam seviyesine ulaştıracaktır.

4. Düşünce yapısı

New York’ta doğum kliniğinde çalışan, doğurganlık uzmanı Dr. Jaime Knopman, artış gösteren hamile kalma seçeneklerinin kadınların doğum fikrini ertelemeye sürüklediğini belirtiyor. 2017 yılına ait bir araştırma, yumurtalıklarını donduran çoğu kadının daha sonra donmuş yumurtalıkları kullanmadıklarını ortaya koymakta. Knopman’a göre bu araştırma, kendi bedeniyle ilgili ne zaman ve nerede isterse o şekilde karar verebilmek isteyen kadınların artan gücünü ve kendilerini sağlama alma isteğini ortaya koyuyor.

Bilginin her şeyden üstün olduğunu söyleyen Dr. Knopman, kadınların hamilelik ve doğum süreçleriyle ilgili tam bilgi sahibi olmaları, seçenekleri değerlendirerek kendileri için en uygun olanı seçmeleri gerektiğini vurguluyor. Nasılsa tüp bebek seçeneğiyle hamile kalırım fikrine sahip pek çok kadın; yaş, yumurta kalitesi, düşük hayat standartları gibi faktörleri göz önünde bulundurmadığında hayal kırıklığı ile karşı karşıya kalabiliyor.

Yumurtalıklarını daha sonra kullanmak üzere dondurmayı tercih eden kadınların ilk önce kendilerine gerçekten ne istediklerini sormaları gerektiğini savunan Dr. Knopman, kadınların kaç yumurtasının dondurulacağının ve kaç tanesiyle daha sonra döllenme işlemi yapılacağının bilgisini ilgili kişilerden almaları gerektiğini belirtiyor.  

Kendi doğum planınızı oluşturun

Dr. Knopman ve Dr. Brady’nin de belirttiği gibi, annelik ve doğum konusunda bilgi sahibi olmak çok önemli. Pek çok kadın, biyolojik saatine göre ne zaman anne olabileceğini, ileri yaşlardaki anneliğin nasıl riskler taşıdığını, tüp bebek yönteminin her zaman bir çare olmadığını ve komplikasyonlara yol açabildiğini bilmiyor.

Bu konuda bilinci arttırmak, çeşitli kan ve hormon testleriyle ya da düzenli jinekolojik muayenelerle yumurtalıkların ve doğurganlık seviyesinin takibini tutmak, tüm bunların ışığında da bir doğum planı oluşturmak en mantıklı seçenekler arasında yerini alıyor. Yumurtalıklarınızı dondurarak, tüp bebek seçeneğinin kurtarıcılığına güvenerek, hamilelik ve doğuma karşı bilinç geliştirmediğiniz her geçen gün bebek sahibi olamamanız için negatif koşullar oluşturuyor olabilir.

Kaynak: glamour.com, webmd.com, mayoclinic.org

(*): https://extendfertility.com/your-fertility/fertility-and-age





BLOOM SHOP