Bugün kendinizi nasıl hissediyorsunuz? İyi ya da orta halli mi? Peki günlük sporunuzu yaptınız mı? Yapmadınız? Peki neden? Çünkü……

Bahanemiz çok, çözümümüz yok…

Spor yapmamak için hepimizin bir bahanesi mutlaka var; çok yoğunuz, çocuk var evde, e yemek de yapmak gerekir, maddi sıkıntılar, trafik ya da arkadaşlar bekler… Bu listeyi uzatabilirim! Kimileri haklı sebepler, kimileri de sadece bahane…

Egzersiz alışkanlığını geliştirme ve bu alışkanlığı devam ettirmede kendimize olan dürüstlüğümüz büyük önem taşıyor. Bunların hangilerinin gerçek engel hangilerinin bahane olduğuna bakmalıyız önce. Hepimiz artık biliyoruz, kaliteli bir yaşam sürmek için egzersiz şart! Fiziksel ve zihinsel olarak katkıları son derece büyük. Ona rağmen hala egzersiz yapmayanlar varsa içimizde, egzersiz yapmadığımızda neler kaybettiğimizi de kısaca bir özetlemek istiyorum…

Spor yapmayarak neler kaybediyoruz?

En başta sağlığımızı kaybediyoruz!

Ama çaktırmadan, yavaş yavaş… Dünya sağlık  örgütü, sağlığı ve sağlıklı olmayı “yalnız hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, fiziksel, psikolojik ve toplumsal yönden tam bir iyi olma hali” şeklinde tanımlıyor.

Egzersiz yapmadığımızda sağlığımız kötü etkileniyor. Bunu en belirgin şekilde fiziksel boyutta fark ediyoruz. Organlarımızın kapasitesi azalıyor, fizyolojik sistemimizin işleyişindeki aksaklıkların önünü açıyoruz, kaslarımız gücünü kaybediyor ve uzuvlarımızın işlevleri kısıtlanıyor. Aşırı kilolu/aşırı zayıf olmanın getirdiği hastalıklar, organ yetmezlikleri ve beraberinde gelen yaşam kalitesinde hızlı düşüş.

Buna ek olarak günlük yaşamda maruz kaldığımız stresin bizi hem fiziksel hem de psikolojik açıdan yorduğu da göz ardı edilemez bir gerçek. Stresle başa çıkmak için gerekli olan fiziksel ve zihinsel dayanıklılık, egzersizin en büyük getirilerinden. Egzersiz yapmadığımız zaman sağlığımızın psikolojik boyutunu da yavaşça zayıflatıyoruz. Konsantrasyon sorunları yaşıyoruz ve zihnimizi istenen/önerilen şekilde rahatlatamadığımız için çözüm yollarını bulamıyoruz.

Kendimizi hem akut hem de kronik olarak depresyon ve olumsuz moddan çıkaramıyoruz böylece. Egzersize düzenli katılım sağlamadığımızda kendimizi cezalandırıyoruz aslında… Fiziksel olarak güçlenmiyoruz, zihinsel olarak zayıflıyoruz, duygusal olarak dengesizleşiyoruz ve sosyal olarak eksik kalıyoruz. Farklı egzersiz ortamlarına girdiğimizde doğal olarak farklı insanlar ile tanışırız. Eğitmen, katılımcı, genç, yaşlı, rehabilite olan ya da sporcu… Sosyalleştikçe de güçleniriz! Ancak egzersiz ortamlarından kaçınırsak, sosyal destek alabilme olasılığımızı, farklı yaşamlar görme şansımızı ve aidiyet duygumuzu besleme fırsatımızı da kaçırmış oluruz.

Tüm bu olumsuzlukları lehimize çevirmek mümkün!

Cevap basit!

Egzersiz yapacağız. Ortalama haftada üç kere, orta şiddette ve en az yarım saat!

Egzersizi hayatınızın bir parçası haline getirip, düzenli olarak yaptığınızda fark edeceksiniz kendinizdeki değişimleri. Akut değişimler de bizler için önemli olsa da, kronik (ve olumlu) değişimler sağlığımız açısından daha istendik bir etki. Biraz daha detaylı olarak, egzersiz yapma ya da yapmama nedenleri ile ilgili bilgileri, güdüsel çerçevede daha sonra paylaşacağım.

Şimdilik sağlığımızı korumak ve iyileştirmek adına; bahanelerimizi bulup, onları hayatımızdan çıkarmak ile başlayabiliriz!

Konu ile ilgili “daha fazla” bilgiye aşağıdaki yazılardan da ulaşabilirsiniz:



Selen Kelecek

1988 yılında doğan Selen, Başkent Üniversitesi Spor Bilimleri Bölümü'nden mezun oldu ve Başkent Üniversitesi Spor Bilimleri Egzersiz ve Sportif Performans Ana Bilim Dalı'nda yüksek lisansını tamamladı. Hacettepe Üniversitesi, Sporda Psiko-Sosyal Alanlar üzerine doktorasını bitiren Selen, Başkent Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalışmakta. Yarışmacı olarak yer aldığı aktif spor hayatının ardından, farklı...



BLOOM SHOP