Son yıllarda gözle görülür şekilde artan hayvan hakkı ihlalleri ve hayvanlara karşı şiddet olaylarını çaresiz bir şekilde takip ediyoruz. Zehirlenerek canına kıyılan sokak köpeklerine bir defa daha geçtiğimiz haftalarda Ankara’da şahit olduk. Her gün benzer haberlere rastlamak maalesef mümkün.

Hayvanlara karşı şiddete yönelik caydırıcı yasal mevzuatın bir an önce çıkması elbette tüm toplumun isteği. Çünkü çoğumuzun bilincinde olduğu gibi, bu dünya sadece bize ait değil ve başka bir canlıya zarar vermek insanlık sınırlarına asla sığmıyor. Üstelik uzmanlar, hayvanlara zulmeden kişilerin başka insanlar ve toplum için de çok tehlikeli kişilik bozukluklarına sahip olduklarını dile getiriyor.

Yani bir toplum hayvanlar için ne kadar tehlikeliyse, insanlar için de bir o kadar tehlikeli! Buraya kadar hemfikiriz.

Peki gündelik yaşantımızda kullandığımız pek çok ürünün hayvanlara zulmedilerek önümüze geldiğini biliyor muyuz?

Artan kürk sevdası ve diğerleri

Kişisel gözlemlerime göre, özellikle kürk konusunda ülkemizde geriye giden bir eğilim var. Diğer bir ifade ile kış sezonunda pek çok markanın gerçek kürk içeren ürün sattığını gördüm. Suni kürklü ürün bulmak için çaba sarf etmeniz gerekli. Eskiden gerçek kürkün kullanıldığı ürünlerin bu kadar yaygın olmadığını düşünüyorum.

Kürklerin dışında, giydiğimiz kaz tüyü montlar, yelekler veya kullandığımız kaz tüyü yastıklar, yorganlar da hayvanlara ciddi zulümler sonucunda üretiliyor.

Bu örnekleri çoğaltmak elbette mümkün. Bizler hala bilerek veya bilmeyerek kendi lüksümüz veya konforumuz için hayvanlara zulmedilmesine seyirci kalıyoruz. Ama sokaktaki kediye, köpeğe kıyamıyoruz…

Hayvansal ürün tüketmek

2050 yılına kadar dünya nüfusunun 2 milyarcık daha artacağı öngörülüyor. Kırmızı et de dahil olmak üzere gıda tüketiminin artması bekleniyor. Bununla beraber, içinde bulduğumuz dönemde insanların gelirleri arttıkça beslenme anlayışlarının değiştiği de gözlemleniyor. Özellikle de protein tercihleri değişiyor. Bitkisel proteinden hayvansal proteine geçiş yaşanıyor.

Hem iklim değişikliğini arttıran bir üretim sistemi olması nedeniyle hem de etik değerler açısından hayvansal ürünleri tüketmek oldukça tartışmalı bir konu. İklim değişikliğini arttırdığı bilinen  hayvansal ürünleri tüketme konusu aynı zamanda hayvan refahı kriterleri açısından da sektörün tüm gerçekliğini bildiğimizde göz yumulacak cinsten değil.

Hayvan deneyleri

İlaç, kozmetik ve temizlik ürünleri geliştirilmesine rağmen hayvan deneyleri günümüzde halen devamlılığını koruyor. Uzmanların bir kısmı bu tür deneylerin eski tip bilim anlayışını temsil ettiğini savunurken hayvanların gereksiz acı çekmesine neden olunduğunu da belirtiyor. 

Hatta dünyanın en büyük hayvan hakları savunucusu olan People For The Ethical Treatment of Animals (“PETA”) uzmanlarına göre, hayvan testlerinin yüzde 90’ı insanların tedavisinin yönlendirilmesi açısından gereksiz ve başarısız olarak tanımlanıyor. 

Çünkü sanılanın aksine, hayvan deneylerinin son bulması insan sağlığının riske atılması anlamına gelmiyor. İlaç ve kozmetik endüstrisinde, gelişen teknoloji ve bilim sayesinde hayvan deneylerinin durdurulması ve yerine çok daha insancıl ve etkili yöntemlerin getirilmesi mümkün.

Laboratuvar ortamında üretilebilen her türlü hayvan ve insan hücre kültürleri veya bilgisayar modelleri gelişen teknolojinin sağladığı hayvan deneylerinin yerine koyulabilecek birkaç örnek.

Birleşmiş Milletler verilerine göre, hayvan kullanılmadan yapılabilen onaylanmış testlere ve şu ana kadar elde edilmiş bilimsel veriler ışığında insan kullanımına uygun olduğu kesin olarak kanıtlanmış içeriklerin varlığına rağmen, dünya çapında ülkelerin yüzde 80’inde kozmetik ürünlerin hayvanlar üzerinde test edilmesinin yasaklanmasına dair yasal mevzuat bulunmuyor.

Diğer bir ifade ile güzellik adına sadece kozmetik sektöründe yılda 500.000 hayvana zulüm edilmeye devam ediliyor.

Küresel kampanyalar

Özellikle kozmetik ürünlerin testlerinde hayvanların kullanımına son verilmesi için kozmetik devlerinin son yıllarda ses getiren çalışmalar yapması umut verici. En iyi örneklerden birisi 19 kozmetik şirketin sahibi Procter & Gamble’in, Humane Society International isimli sivil toplum örgütü ile yürüttüğü iş birliği kapsamında #BeCrueltyFree kampanyasının başlatılması gösterilebilir.

Bu kampanya ile hayvan deneylerinin küresel olarak 2023 yılına kadar bitmesi için çalışmalar yapılıyor. Son 40 yıldır hayvansız test tekniklerinin geliştirilmesine 410 milyon dolar harcayan Procter & Gamble, 50’nin üzerinde hayvansız test yönetimine sahip grup, faaliyet gösterdikleri ülkelerde hayvan testleri konusunda yasal zorunluluk yoksa bu yöntemleri kullanıyorlar. Hayvansız test tekniklerinin geliştirilmesi için halen çalışmalar devam ediyor.

Ayrıca, hayvanlar üzerinde yapılan deneylere karşı kurulan Cruelty Free International ve kuruluşundan beri hayvan deneylerine karşı mücadele eden The Body Shop markası birlikte 2017 yılında The Forever Against Animal Testing kampanyasını başlatarak kozmetik ürünlerin testinde hayvan deneylerine kalıcı şekilde son verilmesini amaçlıyor.

Dünya çapında örnekler

Kolombiya’da 2018 Eylül ayından itibaren kozmetik ve temizlik ürünleri üretiminde hayvan testleri yasaklandı. Şubat 2019’da ise Avustralya kozmetik sektöründe hayvan deneylerini yasakladı. 500 milyon Avro yatırım yaparak hayvansız deneylerin geliştirilmesini destekleyen Avrupa Birliği’nin yasak konusunda yasal mevzuat çalışmaları içinde olduğu biliniyor.

Benzer şekilde Kanada ve İsviçre’de hayvan deneylerinin yasaklanması için çalışıyor. Ülkemizde de hem sahipsiz sokak canlılarının yaşam hakkını savunan hem de deneylerde kullanılan hayvanlar hakkında insanlığa yaraşır yasal düzenlemeler yapılmalı.

İlaç sektöründeki hayvan testleri belki daha hassas ve şüpheci olarak yaklaştığımız bir konu. Ancak, bizler tüketici olarak, daha az hayvansal gıda tüketmeye, tükettiğimiz hayvansal ürünlerin (örneğin yumurta gibi) üretiminde hayvan refahını önceliklendiren markaları tercih ederek, hayvanlara zulüm edilerek üretilen tekstil ürünleri kullanmayarak ve hayvan testleri uygulanmayan kozmetik ile temizlik ürünlerini tercih ederek bu etik tartışmada bize yakışanı yapabiliriz.




Birim Mor

1984 yılında Ankara'da doğan Birim, ODTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nde lisans eğitimini 2007 yılında tamamladı. İsveç’te Swedish University of Agricultural Sciences (SLU) Kentsel ve Kırsal Kalkınma Bölümü’nde Çevresel İletişim ve Çevre Yönetimi konusunda ve Jean Monnet Bursiyeri olarak Trinity College Dublin (TCD)’de Çevre Bilimleri dalında yüksek lisans derecelerini aldı....



BLOOM SHOP