Karaciğer; protein, karbonhidrat, yağ, vitaminler ve minerallerin vücutta işlem görebilmesinden sorumlu olan başlıca detoks organımızdır. Yaşam tarzı, beslenme ve genetik faktörlere bağlı olarak sağlığını kaybedebilen karaciğer, bu fonksiyonlarını yerine getiremediği zaman bütünsel sağlığımız da tehdit altına girer. Tıp dilinde hepatosteatoz olarak adlandırılan “karaciğer yağlanması”, karaciğer hücrelerinde aşırı yağ birikmesi olarak açıklanabilir ve günümüzde yetişkin her dört kişiden birinde görülür.
Karaciğer yağlanması nedir?
Karaciğer yağlanmasının iki türü vardır;
- Alkole bağlı karaciğer yağlanması (AFLD)
- Yaşam şekline, beslenmeye, ilaçlara ve hastalıklara bağlı olarak gelişen/ alkole bağlı olmayan karaciğer yağlanması (NAFLD)
Yağlanmanın derecesi arttıkça karaciğer hücrelerinde hasara neden olur. Sonuç olarak da karaciğer kanseri ve siroza kadar ilerleyebilen ciddi karaciğer hastalıklarına zemin hazırlar.
Karaciğer yağlanması neden olur?
Alkole bağlı olmayan karaciğer yağlanmasının nedenleri arasında; obezite, karın bölgesinde yağlanma, yüksek kan şekeri, insülin direnci, yüksek trigliserit ve kolesterol, kalp hastalıkları ve diyabet gösterilebilir. Bunların dışında yaşam tarzı, beslenme alışkanlıkları, bağırsak sağlığı ve genetik faktörler de karaciğer sağlığı ve yağlanması üzerinde etkilidir.
Karaciğer yağlanması belirtileri nedir?
- Yorgunluk ve halsizlik
- Sağ veya orta karın bölgesinde hafif ağrı veya şişkinlik
- AST ve ALT artmış karaciğer enzim seviyeleri
- Artmış insülin seviyeleri
- Yüksek trigliserit seviyeleri
- İştahta azalma
- Ciltte kaşıntı
- Gözlerde ve ciltte sarılık
- Erkeklerde meme dokusunda büyüme
- Karında veya ayaklarda şişlik
Karaciğer yağlanması tedavisi sürecinde hayat tarzı ve beslenme alışkanlıkları nasıl olmalı?
Karaciğer yağlanması tanısı koyulan birey, ideal kilosunun üzerindeyse veya obezite söz konusuysa, öncelikli olarak diyetisyene yönlendirilir. Kişinin diyete başlanması ve düzenli egzersiz yapması sağlanır. Eğer karaciğer yağlanması alkole bağlıysa (AFLD), alkol tüketiminin sonlandırılması gerekir. Bu şekilde karaciğer hasarı geri döndürebilir.
Karaciğer yağlanması yaşayan bireylere Akdeniz tipi beslenme modeli ve haftada 3-4 gün en az 30 dakikalık kardiyo egzersizler önerilir. Akdeniz tipi beslenme modelinde balık, tam tahıllar, sebze, meyve (ölçülü), kurubaklagil, yağlı tohumlar, zeytin ve zeytinyağı, otlar ve baharatlar yoğun olarak tüketilir. Süt ve süt ürünleri (özellikle yoğurt ve peynirler) yarım yağlı veya az yağlı önerilir. Bu diyetin lif içeriği yüksek, yağ oranı az (özellikle doymuş ve trans yağı) ve tuz oranı da oldukça düşüktür.
Düşük kolesterollü bir beslenme düzeni tedavi aşamasında kişiye yarar sağlar. Bu nedenle sakatatlar, şarküteri ürünleri, paketli gıdalar ve yağlı etlerden kaçınmak gerekir. Kırmızı et haftanın 1-2 günü tercih edilebilir; tereyağı ve margarin gibi katı yağlar tavsiye edilmez.
Akdeniz diyetinde işlenmemiş gıda tercihi çok önemlidir. Dolayısıyla hastalara kendi yemeklerini pişirmeleri ve hazırlık aşamasında gıdaları mümkün olduğunca az işlemden geçirmeleri önerilir. Bu şekilde vitamin ve mineral kaybı da en aza inmiş olur. Meyve tüketimi serbest olsa da şeker vücutta yağa dönüştürüldüğü için basit karbonhidrat ve şeker tüketimi en aza indirmek, dolayısıyla meyvelerde günlük 2-3 porsiyonu geçmemek önemlidir.
Karaciğer için faydalı olan ve günlük beslenmede mutlaka yer alması gereken besinler; kahve, enginar, balık, yulaf, yeşil yapraklı sebzeler, avokado, zeytinyağı ve yeşil çay şeklinde listelenebilir.
Karaciğer yağlanması tedavisinde beslenmeye ek olarak kolin, milk thistle, enginar yaprağı ve karahindiba kökü gibi ekstratlar da kullanılmaktadır.
Kolin
Kolin, diğer adıyla J vitamini, karaciğer fonksiyonunun korunmasına ve lipid metabolizmasına katkıda bulunur. Beyin sağlığı için elzem olduğundan hafıza vitamini olarak da bilinir. Fosfotidilkolin, fosfolipidin önemli bir öğesidir. Yeterli fosfatidilkolin olmazsa karaciğerde hem yağ hem kolesterol birikir ve metabolik faaliyetlerde problemler oluşabilir.
Fosfotidilkolin, karaciğer hastalıklarının tedavisinde ve karaciğeri desteklemek amacıyla kullanılır. Kolinin vücutta bulunan kolesterol ve trigliserid düzeylerine de oldukça büyük bir etkisi olduğu bilinmektedir. Ayrıca kolesterolü düşürücü özelliği vardır. Genellikle yüksek kolesterolle ilişkilendirilen yumurta sarısı, yüksek düzeyde kolin içermesi sebebiyle dengeli bir besindir.
Milk thistle
Milk Thistle (devedikeni), öncelikle karaciğer koruyucu etkisi nedeniyle kullanılmaktadır. Safra kesesi, mide ve pankreas üzerinde de olumlu etkileri vardır. Toksinlerinin hücre içine girmesini önleyerek karaciğerin zarar görmesini engellediği, ayrıca ilaçların, alkol ve kimyasalların karaciğere verdiği zararı da baskıladığı bilinmektedir.
Milk Thistle bitkisinin etken maddesi olan silimarin başlıca silibin (yüzde 36.3), silidianin (yüzde 5.9) ve silistirin (yüzde 15.7) adında üç flavonolignandan oluşmaktadır. Esas etkin maddesi olan silibinin; antioksidan, anti-viral ve anti-inflamatuar özelliklere sahiptir. Alkole bağlı karaciğer hastalıkları, kronik hepatit, siroz tedavisi ve çevresel toksin etkilerinin tedavisinde destekleyici olarak kullanılmaktadır.
Ayrıca yapılan araştırmalar, Milk Thistle takviyesi almış bireylerin karaciğer fonksiyonlarında iyileşmeler olduğunu göstermiştir. Bu bulgular da karaciğer iltihabı ve karaciğer hasarını azaltılmasıyla ilişkilendirilmiştir. Silimarinin karaciğer yenilenmesindeki etkisinin nedeni ise protein sentezini uyarması ve lipid peroksidasyonunu baskılamasıyla açıklanabilir.
Enginar yaprağı
Enginarda bulunan ciarin adlı madde karaciğer, safra kesesi, böbrekler ve bağırsakların düzenli çalışmasına yardımcı olur. A, C ve K vitaminlerini içeren enginar, karaciğerde oluşan zararlı toksinlerin atılmasını sağlar ve safra üretimini artırır. Aynı zamanda kan şekeri stabilizasyonu, diüretik etki, sindirim sisteminin düzenlenmesi ve kolesterol seviyesinin ayarlanması konularında da etkilidir.
Enginarların karaciğer temizleme görevi görmesinin sebebi içeriğindeki sinarin ve silimarindir. Sinarin, karaciğerin safra üretiminde yardımcı olan bir antioksidandır. Silimarin ise karaciğer hücrelerinin ve hücre zarlarının korunması sağlayan flavonoiddir. Bu bileşikler, karaciğer hücrelerinin yenilenmesinde aktif rol oynar.
Enginar, karaciğeri hepatotoksisite (karaciğerde kimyasal madde birikmesinden dolayı oluşan bir tür zehir), alkol, işlenmiş gıdalar ve diğer katkı maddelerinin zararlı etkilerine karşı koruma görevini de üstlenir. Enginarın etli kısmı kadar yaprakları da karaciğerin temizlenmesinde etkilidir.
Karahindiba kökü
A, C ve K vitamini iyi bir kaynağı olan karahindiba yaprakları pişmiş veya çiğ olarak tüketilebilir. Karahindiba; E vitamini, folat ve az miktarda diğer B grubu vitaminleri ile demir, kalsiyum, magnezyum ve potasyum gibi mineralleri de içerir.
Karahindiba kökü; karaciğer, böbrek, kolesterol gibi hastalıklarla savaşmak konusunda da oldukça etkilidir. Karaciğerin toksinlerden arınmasını destekler ve diüretik (vücuttan su atıcı) etkilidir. Bağırsaklarda sağlıklı bakteri florasını destekleyen ve çözülebilir lif olan inulin ve oksidatif strese karşı güçlü koruma sağladığı bilinen beta-karoten yönünden de zengindir.
Bilimsel çalışmalar, karahindiba özü ekstratı ile tedavi uygulanması durumunda karaciğerde depolanan aşırı yağ seviyelerini azaltılabileceğini ve karaciğer dokusunda oksidatif strese karşı koruma sağlanabileceğini gösterilmiştir. Bu bitkinin ekstratının kimyasal kökenli serbest radikallere karşı koruyucu etkisi olduğu da öne sürülmektedir.
** Bu içerik, Dr. Diyetisyen Gamze Şanlı Ak tarafından yazılmış olup medikal olarak incelenmiştir.