RÖPORTAJ: BURCU ERBAŞ

Görme yetisi birçoğumuzun hayatında en çok kullandığı ve güvendiği duyusu iken en sık göz ardı ettiği organı da olabilir. Sadece görebilme kapasitesinde ciddi bir problem yaşandığı zaman gündeme gelen hatta belki de ilk defa uzman kontrolüne sokulan gözler için bu davranış modeli tahmin edilebileceği üzere çok faydalı olmuyor. Her sağlık sorununda olduğu gibi konu göz sağlığına geldiğinde de önleyici adımlar, tedavinin kendisinden daha büyük önem taşıyor. Optimal göz sağlığı için neler yapmamız gerektiğini Dünyagöz Hastanesi doktorlarından Op. Dr. Zehra Karaağaç ile konuştuk.


Günün yarısından fazlasını bilgisayar, telefon, TV gibi ekranlara bakarak geçiriyoruz. Bu durumun göz sağlığımız üzerine etkileri nedir? 

Cep telefonu, televizyon ve tablet gibi dijital cihazlar göz yorgunluğunu tetikliyor. Uzun süre sabit bir şekilde bu ekranlara bakmak fiziksel ve psikolojik rahatsızlıkları da beraberinde getiriyor. Bu ekranlar göz kuruluğu gibi birçok görme sorununun oluşmasına sebep olabiliyor. Günlük bilgisayar, cep telefonu ve tablet kullanımının 1,5-2 saati aşmaması gerekiyor. 

Mavi ışığa aşırı maruz (over-exposure) kaldığımızı gösteren belirtiler nedir? 

Covid-19’unda etkisiyle dijitale daha çok önem ve vakit verdiğimiz şu dönemde, özellikle çocukların eğitim hayatları başta olmak üzere hepimizin hayatında dijital cihazlara maruz kalma süresi mecburen artıyor. Bilgisayar başında geçirilen vaktin fiziksel etkilerini hemen hemen hepimiz farkında olsak da dijital ekranların yaydığı mavi ışığın zararları genellikle göz ardı ediliyor.

Mavi ışığa maruz kalma saatleri arttıkça göz yorgunluğu, uyku düzeni bozuklukları, bulanık görme, odaklanma zorluğu, göz kuruluğu ve tahrişi gibi birçok rahatsızlığın olasılığı da aynı oranda artış gösteriyor. Dijital ekranlara yakın bakmak gözün ön ve arka çapını arttırarak miyop hastalığının çocuklarda görülme olasılığını yüzde 30’lardan yüzde 50’ye çıkarıyor. Bunun yanı sıra gözün doğrudan retina bölümüne zarar veren mavi ışık, ileri yaşta ortaya çıkan sarı nokta hastalıklarının daha erken yaşlarda ortaya çıkmasına sebep oluyor.

Mavi ışığın zararlı etkilerinden gözümüzü korumak için neler yapmalıyız? 

Son günlerde artan dijital ekran kullanımıyla birlikte mavi ışığın gözde yaratacağı tahribatı önlemek için erken yaşlarda önlem alınması gerekiyor. Özellikle eğitim hayatını dijital ekranlar ile alan çocukların sürekli ekranlara yakından bakmasıyla ortaya çıkan miyop riskini en aza indirmek için ailelerin gerekli önlemleri alması gerekiyor.

Dijital ekranlara maruz kalma saatlerinin kontrol altına alınması ve sık sık çocuklara farklı aktiviteler yaptırılması gerekiyor. Ailelerin, çocuklarının gözlerindeki problem ve değişimlere dikkat etmeleri, zamanında muayene yaptırmaları da ayrıca oldukça önem taşıyor. 

Gözlerde oluşabilecek rahatsızlıkların belirtileri; yanma, kaşıntı, yorgunluk, odak dağınıklığı, bulanık veya çift görme ve baş ağrıları dijital ekranlara fazla bakma sebebiyle oluşabiliyor. Bu belirtileri gözlemleyerek, dijital ekranlar karşısında geçirdiğimiz süreye dikkat etmeliyiz.

Her 20 dakikalık süreçte, 20 saniyelik aralar vererek 20 metre uzağa bakmalı ve gözleri dinlendirmeliyiz.

Ayrıca bilgisayar masaları kendi boyumuza göre ayarlanması, odanın ışıklandırması ve ekran ile aramızdaki mesafenin doğru ayarlanması gibi ergonomik etkenler de göz problemlerinin oluşmasını engellemeye yardımcı olacaktır.

Birçoğumuz günlük hayatında en çok göz kuruluğundan şikayetçiyiz. Neden göz kuruluğu yaşıyoruz? 

Göz kuruluğu gözün önünü koruyan, onu ıslak tutan gözyaşı tabakasının eksilmesi ya da düzensiz olması halidir. Bu tabaka gözümüzü toz, rüzgar gibi dış etkenlerden ve bazı mikroorganizmalardan korur. Çünkü, gözümüzün önündeki camsı tabaka yani korneamız çok hassas bir doku. Onun sağlıklı olması ve düzenli olarak görüntü sağlayabilmesi için bu tabakanın düzenli ve sağlıklı olmasına ihtiyacımız var. 

Göz kuruluğunun nedeni hastaya bağlı etkenler olabileceği gibi çevresel faktörler de olabilir. Bilgisayar gibi ekranlarda uzun saatler geçirme ya da kontakt lensin doğru kullanılmaması göz kuruluğunun yaygın nedenlerindendir. Bunun dışında bazı romatizmal hastalıklar göz kuruluğuna zemin hazırlayabiliyor.

Hastanın sahip olduğu hastalıklar için kullandığı ilaçlar da göz kuruluğuna sebep olabiliyor. Hormonal bozukluklar için kullanılan hormon ilaçları, kadınlarda özellikle menopoz sonrası dönemlerde kullanılan antiistemik ilaçlar, özellikle son yıllarda yaygın olarak kullanılan depresyon ilaçları da kuru gözün günümüzdeki yaygın nedenleri arasındadır.  

Çevresel faktörler arasında sayılabilecek nedenler ise çalışılan ortamların yeterince nemli olmaması, çok yüksek aydınlık ve parlak ışık altında çalışılmasıdır.

Kronik göz kuruluğu genel sağlığımızı nasıl etkiler?

Göz kuruluğu olan hastaların yanma ve batma hissi, kızarıklık, aşırı yaşarma, yorgunluk hissi, kontakt lens kullanırken rahatsızlık hissi en sık dile getirdiği şikayetlerdir. Bunlara ek olarak göz ağrısı, kaşınma ve gözlerin kızarması gibi şikayetler de olabiliyor.

Ayrıca hastalar kuru gözlere sahipse daha önce yaptıkları aktivitelerde zorlanabiliyorlar. Örneğin; bilgisayar başında eskisi kadar rahat olamadıklarını ya da gözlerinin çabuk yorulduğunu ifade ediyorlar. 

Göz sağlığı ile zihin sağlığı arasında bir bağlantı var mı?

Görme duyusu, özellikle gelişme çağındaki her çocuğun hayatında tahmin edildiğinden daha büyük bir yer kaplıyor. Yapılan araştırmalar, eğitim çağındaki çocukların öğrendiği bilgilerin yüzde 80’ini görme duyusu sayesinde algıladığını ortaya koyuyor.

Ülkemizde her üç çocuktan birinde görme bozuklukları mevcut. Ne yazık ki bu sorunun farkında olmayan aileler, çocuklarının okuldaki başarısızlıklarını “Öğrenme yeteneği düşük” şeklinde yorumluyorlar. Bu durumun görme problemleri ile alakalı olduğunu tespit edemiyorlar.

Oysa bahsi geçen çocuk, gerekli önlemler alındığı takdirde hem akademik hem de davranışsal olarak kendisini geliştirebilir. Bu sebepten dolayı aileler, çocuklarının düzenli göz muayenelerini aksatmamalılar.

Stres, göz sağlığını da etkiliyor mu?

Görme bozuklukları psikolojik etkiler yaratırken, psikolojik problemler de görme bozukluklarına sebep olabilmektedir. Depresyonla mücadele eden ya da sürekli stres yaşayan bireyler bulanık görme, odaklanma, görüş alanı daralması, göz kenarlarında farklı cisimleri görme ve sürekli gözlük numaralarının artması gibi belirtileri dikkate almalıdır.

Özellikle depresyonda olan veya antidepresan ilaçlar kullanan kişilerin sıklıkla muayene olması gereklidir. Ayrıca aşırı elektronik cihaz kullanımına bağlı oluşan göz yorgunluğu, ışığa hassasiyet gibi alerjik durumlar ve göz önünde uçuşan noktalar da kişilerde strese neden olabilir.

Spesifik besin ve takviyelerle göz sağlığını desteklemek mümkün mü? 

Sadece beden sağlığı için değil, göz sağlığımız için de yediklerimize dikkat etmemiz gerekiyor çünkü göz sağlığımız beslenme alışkanlıklarımızdan doğrudan etkileniyor. Özellikle göz sağlığı için beta karoten ve A vitamini içeren besinler tüketmek retina ve gözün diğer bölümlerinin düzgün çalışmasına yardımcı oluyor.

Yeşil yapraklı sebzeler;

Ispanak ve lahana gibi yeşillikler, gözünüzdeki kan damarlarını güçlendiren ve katarakt oluşumunu önleyen C vitamini açısından zengindir. Ayrıca, yaşa bağlı makula dejenerasyonunun ilerlemesini yavaşlatan lutein ve zeaksantiniye sahiptir.

Turuncu sebzeler;

Tatlı patates, balkabağı, havuç, turuncu biber ve kayısı gibi turuncu besinler beta-karoten açısından zengindir. Gözlerde gece görüşünü güçlendirirken yaşa bağlı makula dejenerasyonunun da ilerlemesini yavaşlatır.

Balık;

Somon, ton balığı veya alabalık gibi balıklar bağışıklık sistemini güçlendiren, hücre ve sinir sistemini koruyan Omega-3 yağ asitleri kaynağıdır. Omega-3’ler kuru göz semptomlarını hafifletebilir ve glokomaya karşı koruyabilir.

Fasülye ve baklagiller;

Nohut, barbunya, mercimek ve fasulye gibi baklagillerde çinko oranı yüksektir. Çinko, gece körlüğünü azaltabilir ve yaşa bağlı makula dejenerasyonunun ilerlemesini azaltmada yardımcı olabilir. Ayrıca gözü koruyan bir pigment olan melanin üretimine yardımcı olur.

Yumurta;

Yumurta, değerli vitamin ve mineraller açısından oldukça zengindir. İçeriğinde lutein, çinko, zeaksantin, D ve A vitaminlerini barındırır. Gözleri gece körlüğüne ve kuruluğa karşı korur.

Kabak;

Kabak, lutein ve zeaksantin ve C vitamini açısından mükemmel bir kaynaktır. Kışlık kabak A vitamini ve Omega-3 yağ asitleri içerirken, yaz kabağı da çinko kaynağıdır. Gece körlüğünü azaltır ve yaşa bağlı makula dejenerasyonunun ilerlemesini yavaşlatırlar.

Turpgiller;

Brokoli, karnabahar ve brüksel lahanası gibi sebzeleri barındıran turpgiller A, C ve E vitaminleri, lutein, zekasantin ve beta-karoten gibi besin maddelerinin kombinasyonuna sahiptir. Bu antioksidan bileşikler hastalıklara karşı vücuttaki ve gözdeki hücreleri korur.

Fındıklar ve tohumlar;

Fındık, badem, yer fıstığı gibi besinler güçlü bir antioksidan olan E vitamini açısından zengindir. Keten ve chia tohumları da iyi bir Omega-3, vitamin ve antioksidan kaynağıdır. Bu besinler yaşa bağlı makula dejenerasyonu, kuru göz ve diğer hastalıklara karşı doğal koruma sağlar.

Yağsız et;

Özellikle kümes hayvanları, istiridye ve yengeç gibi yağsız etler çinko açısından zengindir. Çinko, gece körlüğünü azaltabilir ve yaşa bağlı makula dejenerasyonunun ilerlemesini azaltmada yardımcı olabilir.

Orman meyveleri;

Çilek, kiraz ve yaban mersini gibi meyveler yaşa bağlı makula dejenerasyonu ve katarakta karşı koruma sağlayan bioflavonoidler bakımından zengindir.

Günlük yaşantımızda gözlerimizi korumak adına başka neler yapabiliriz? 

Göz sağlığını korumak adına düzenli göz muayenesi şart. Gözlerinizle ilgili herhangi bir probleminiz olsun ya da olmasın düzenli olarak göz muayenesi olmamız gerekiyor. Göz tansiyonu (glokom) gibi birçok göz rahatsızlığı sinsi bir şekilde ilerliyor. Düzenli göz muayenesi sayesinde kalıcı görme kayıplarına yol açabilecek birçok hastalık erken tanı ile hastalığın önüne geçilebiliyor.

Gözlerimizde yaşadığımız bir kaşıntı, kızarıklık, yanma batma gibi şikayetlerimiz var ise daha ciddi sonuçlar doğurmadan derhal bir göz doktoruna başvurmalısınız. Retinada oluşan ciddi rahatsızlıklar sinek uçuşmaları gibi önceden belirtiler vermektedir. 

Yaz ve kış mutlaka güneş gözlüğü kullanın. Sertifikalı güneş gözlükleri güneşin zararlı ultraviyole ve kızılötesi ışınlarından korurken gözler için bir kalkan görevi görür.  

Dijital ekran kullanımını sınırlandırarak belirli aralıklarla mola verip gözlerinizi dinlendirebilirsiniz. Ayrıca doktor kontrolünde suni gözyaşı takviyesi alabilirsiniz. 

Bazı göz hastalıklar kalıtsal olabilir. Yakınlarınızın sahip olduğu hastalıklar size birçok ipucu verir. Ailedeki göz hastalıklılarını gözden geçirerek bazı hastalıklara karşı daha fazla risk altında olup olmadığınıza karar verebilir ve doktorunuza danışarak önlem alabilirsiniz. 

Sigara içmek yaşa bağlı sarı nokta dejenerasyonun en önemli sebeplerinden birisidir, katarakt oluşumunu hızlandırır ve gözlerinizi kurutur. Ayrıca, damar sertliği yaptığı için de göz damarlarında tıkanıklığa yol açar. Optimal göz sağlığı için sigaradan uzak durmanız gerekir.


Op. Dr. Zehra Karaağaç kimdir?

Zehra Karaağaç üniversite eğitimini Akdeniz Tıp Fakültesi’nde göz sağlığı üzerine gerçekleştirdi. Uzmanlığını ve kariyerinin ilk yıllarını Prof.Dr.Reşat Belger Beyoğlu Göz Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yapan Zehra Karaağaç şu anda Dünyagöz Etiler Hastanesi’nde çalışmaktadır. Tedavi alanları genel muayene ve oküloplastidir.




Burcu Erbaş

1997 yılında Antalya’da doğan Burcu, İstanbul Saint Joseph lisesinde eğitim gördü. 2020 yılında Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünde lisans eğitimini tamamladı. Erasmus programı ile bir sene boyunca eğitim aldığı Sciences Po Paris’te çevre politikaları, sürdürülebilirlik ve ekoloji üzerine dersler aldı. Öğrendiklerinden çok etkilenen Burcu yaşam tarzını çevreye duyarlı olacak şekilde...



BLOOM SHOP