Ailemizi, arkadaşlarımızı, romantik partnerlerimizi hatta kimi kültürlerde tanımadığımız kişileri bile sıkça ve büyük bir istekle (!) öpüyoruz. İlk anda insan olmanın doğal bir parçası gibi gelen öpüşmenin, yapılan birçok araştırma sonucu sandığımız kadar içgüdüsel olmadığı ortaya çıkıyor. Peki o halde neden öpüşüyoruz? Öpüşmenin arkasındaki tarihsel evrimi ve neden bu kadar iyi hissettirdiğini sizin için araştırdık!
Öpüşmek içgüdüsel mi yoksa kültürel mi?
İlk anda öpüşmek çok içgüdüselmiş gibi gelirken, antropologlar buna pek katılmıyor! Birçok farklı kültür üzerinden, tarihin çeşitli zamanlarına bakılarak yapılan araştırmalar, romantik ve cinsel anlamlar taşıyan öpüşme eyleminin insanın doğasından gelen, güdüsel bir davranış değil, öğrenilmiş ve jenerasyondan jenerasyona aktarılmış kültürel bir aksiyon olduğunu söylüyor.
Bazı kültürlerde öpüşmenin yerini samimiyeti gösteren başka davranışlar; burunları sürtmek, kulağa fısıldamak, sevgi sözleri söylemek, çeşitli şekillerde dokunmak, tutmak, sarılmak alıyor. Öpüşmenin birincil ilgi ve sevgi gösterme şekli olduğu kültürler daha çok Batı’da yoğunlaşıyor.
Öpüşmek nereden çıktı?
Yapılan biyolojik araştırmalar ise insanların öpüşmeyi hayvanlar aleminden öğrendiğini işaret ediyor. Hayvanların yavrularını ağızdan ağıza beslenmesi, dilleri ile temizlemesi, iletişime geçmek, tanışmak için burunlarını sürtmesi, insanlara da geçiyor. Kimi antropologlar ilk çağlarda insanların da bebeklerini ağızdan ağza beslediğini söylüyor.
Öpüşmenin tarihsel kökenleri ise bilinmiyor. Tarihçiler öpüşmenin evrensel bir konuma ulaşmasında Büyük İskender’in fetihlerinin bilinen en eski faktör olduğunu düşünüyor. Sadece Batı ve Doğu değil, dünyanın en ücra köşelerinde yaşayan yerel halklar ile de temasa geçmiş Büyük İskender ordusu, öpüşmeyi kültürel olarak paylaşıyor.
Öpüşmenin stiline yüklenen anlamlar ise Antik Roma İmparatorluğu ile başlıyor. Sosyal, cinsel ve politik olarak öpüşmeyi sınıflandıran Romalılar, geniş etki alanları sayesinde tüm dünyayı aynı doğrultuda şekillendiriyor. Örneğin; birinin elini öpmenin statü simgesi haline gelmesi Antik Roma’daki kölelik sistemi yüzünden oluşuyor.
Öpüşmenin özü: Bağlanmak ve güven ilişkisi
Hayvanların bir iletişim yolu olarak kullandığı tüm “öpüşme vari” aksiyonların temelinde aidiyet, güven ve bağlanma ihtiyacı yatıyor. Aynı durum bunu “öğrenmiş” olan insanlar için de geçerli oluyor! Aslında öpüşmemizdeki yegane amaç güvende olduğunu bilmek, güvende hissettirmek, bağ kurmak ve aidiyet hissi oluşturmak oluyor.
Romantik öpüşmenin nedenleri ve faydaları!
Romantik olarak öpüşmemizin en belirgin sebeplerinden biri ise iyi hissettirmesi! Peki, neden öpüşmek birçoğumuza bu kadar iyi hissetiyor?
Ağız ve dilimizdeki sinir uçları beynin haz bölgesine bağlı
Öpüşürken başrolü ağzımız oynuyor. Özellikle dudak ve dilde çok yoğun bulunan hassas sinirler, öpüşme sırasında fazlasıyla uyarılarak zihnin keyif alma bölgesini aktive ediyor.
Bu esnada bedenimizde de bazı fizyolojik değişimler yaşanıyor. Göz bebeklerimiz büyüyor, kalp atışımız hızlanıyor, yüzümüz kızarıyor. Tüm bunlar ani ve yüksek miktarda hormon salgısı nedeniyle yaşanıyor.
Mutluluk hormonları salgılanıyor
Öpüşme sırasında zihnimiz mutluluk hormonları olarak da bilinen dopamin, serotonin, oksitosin ve adrenalin salgılıyor. Bu hormonların kombinasyonu da bizlerin aşık olmak, sevmek olarak adlandırdığı bir dizi kimyasal reaksiyona; bağlanma, güvende olma, aidiyet hislerine yol açıyor.
Uzun soluklu ilişkilerde ise öpüşme, sadece mutluluk hormonları salgılatmıyor. Aynı zamanda stres hormonu olarak bilinen kortizolün de düşmesini sağlıyor!
Feromon değiş tokuşu sağlıyor
Bir kişinin bizim için iyi bir eş ve içgüdüsel bir seviyede” iyi bir ebeveyn” olup olmayacağını feromonlar aracılığıyla anlıyoruz. Aynı türün üyeleri aralarındaki sosyal ilişkileri düzenleyen bu kimyasallar, iki tarafın genetik açıdan uyumluluklarını ölçüyor. İki tarafın beraber sağlıklı bir yavru oluşturabilmesi; genetik açıdan birbirlerinden çok farklı olması durumunda, feromonlar cinsel çekim yaratıyor. Eğer genetik açıdan uygunluk yoksa; eğer iki kişinin gen dizimi ve bağışıklık sistemi çok benzerse, feromonlar tam aksi etki yaratıyor. Gündelik yaşamda sürekli olarak feromon değiş-tokuşu gerçekleştirsek de öpüşme eylemi en fazla feromononun salgılandığı anlardan biri oluyor. Yani öpüşmenin sonucunda iki kişi uygunluklarını daha “güdüsel” yani gensel bir düzeyde anlayabiliyor.
Öpüşmenin kötü olması bir anlam taşıyor mu?
Tam aksine, cinsel ve/veya romantik bir çekimin olduğu bir kişi ile öpüşmek hiç keyif vermiyorda, bu “pürüz” ilişki uyumluluğu için çok önemli bir gösterge oluyor. Yapılan bir araştırmada “tamam ya da devam” öpüşmesi diye bir konsept olduğu görülüyor. Birbirlerini ilk defa öpen bin üniversite öğrencisi bazı kişilere karşı bir öpüşmede çekim hissettiklerini belirtirken bazılarına karşı da hiç bir ilgi duymadıklarını söylüyor. Bu anlık karar tamamen feromonların yönettiği romantik ve cinsel çekim sayesinde yaşanıyor. Yani sizin için kötü öpüşen biri bir başkası için çok iyi öpüşüyor olabilir!