BloomFest’in ikinci gününde harika bir grupla, Tibet Budizmi‘nde pratiği yapılan bir meditasyon deneyimi yaşadık. Nezaket farkındalığı ile yakından ilişkili olan “Kindness of Others” yani “Diğerlerinin Nezaketi” meditasyonu.
Bu grup enerjisi, iki yıl önce bu meditasyonu ilk kez yaptığım Tushita Meditation Center’daki deneyime götürdü beni. Yaşadığım şokun etkisi birkaç gün sürmüştü. Etrafımdaki herkese ve her şeye farklı gözlerle bakmaya başlamıştım.
Meditasyon öncesinde işlenen derste eğitmen: “Diğerlerine karşı nazik ve hoşgörülü olun. Zaten nazik bir insanım diyorsunuz ve muhtemelen öylesiniz. Ancak gerçekten nazik olun. Bunu derinden hissederek nazik olun. Çünkü aldığınız nefesi bile onlara borçlusunuz.” demişti.
“Aldığınız nefesi bile onlara borçlusunuz.” ifadesi biraz abartılı geldi ilk duyduğumda. Nasıl aldığım nefes bile diğerlerinin sayesinde olabilirdi ki. Meditasyona başladığımızda ortaya çıkan deneyim bunun da ötesini hissettirdi.
Biz daha dünyaya gelmeden, diğer insanlar bize karşı nezaket sergiler
Evet. Biz daha dünyaya gelmeden diğerlerinden şefkat, koruma ve nezaket görüyoruz. Bunu bize ilk veren kişi annemiz oluyor. Anne adayları bebek beklediğini öğrendiği anda hayatını değiştirir. Yediklerine dikkat eder. Fiziksel aktivitelerini yeniden düzenler. Bedeninde yaşanan değişime aldırmadan büyük bir nezaketle kendinden ödün verir. Tek düşüncesi, bebeği sağlıklı bir şekilde dünyaya getirebilmektir ve bunun için ne gerekiyorsa yapar.
Sonra doğum anı geldiğinde, bizi tanımayan ve muhtemelen bir daha görmeyecek onlarca kişi, doktorlar, hemşireler bize karşılık beklemeden nezaket ve şefkat sergiler. En savunmasız halimizde bizi korur ve sağlıkla dünyaya gelelim diye gece, gündüz çalışırlar.
Bebek halimiz eve gelir. Anne şefkat sergilemeye devam eder. Tek başımıza idare etmemiz yıllar sürer. Bu bakımda yaşanacak birkaç günlük aksamanın sonuçlarını tahmin edersiniz.
Yaşamımızdaki tüm konfor diğerlerinin emeği sayesinde var
Bu meditasyonda daha sonra şimdiki zamandaki bir günümüze bakarız. Uyandığımız andan itibaren, her anı yakından inceleriz.
Sabah uyandık. İçinde uyandığımız ev nereden geldi? Kim yaptı onu? Diğer insanlar…
İçinde uyandığımız konforlu yatak nereden geldi? Kim yaptı onu? Diğer insanlar…
Duş alıyoruz. Sıcak su evimize nasıl ulaştı? Şampuanlar, havlular nerden geldi? Kim yaptı onları? Diğer insanlar…
Temiz kıyafetler giyiyoruz. Bu giysiler nerden geldi? Kim yaptı onları? Belki binlerce kilometre ötede, başka ülkelerde yaşayan diğer insanlar…
Kahvaltı sofrasındayız. Masada sıcak ekmek var. Bu ekmeği yapan kişi kaçta uyandı? Kaç yıldır aynı saatte uyanıyordur?
Masamızdaki sebzeler, meyveler, kimler tarafından ekildi, korundu, toplandı, taşındı? Diğer insanlar…
Evden çıkıyoruz. Kullandığımız asansör, gittiğimiz yollar, kullandığımız araçlar, hepsi diğer insanların emeği ile var.
Bu liste bu şekilde devam eder. Hayat diğerlerinin emeği, katkısı ve nezaketi ile bu kadar konforludur.
Peki bu konfor olmasaydı hayat nasıl olurdu? Tek başına bu şekilde yaşayabilir miydik? Bu sorular üzerine derinleşilebilir.
Nezaket farkındalığı
Meditasyonun sonunda ise şu farkındalık gelir: Hepimiz birbirimize bağlıyız. Tek başına hayatın bu kadar konforlu olması mümkün değil. Aldığımız nefesi bile diğerlerine borçluyuz. Onların bu sonsuz şefkat ve ilgilerine karşı nezaket farkındalığı oluşturarak bizler de kalbimizin en derinden onlara saygı ve duymalı, onları gerçekten görmeliyiz.
Gerçekten de aldığımız nefesi bile onlara borçlu değil miyiz?