YAZAN: DİLAN GÜNAÇTI

Kadınlar neden erkeklerden daha hızlı aşık olur? Erkeklerin bağlanma süreci neden kadınlardan daha farklı? Peki bizler sahiden nasıl aşık oluruz? Bu gibi soruların üzerine araştırma yapmak, arkadaş ortamında masaya yatırmak hatta ilişkilerimizi anlamamıza yardımcı olması için peşine düşmek oldukça keyifli. Öğrendiklerimiz ise bizleri iki farklı hormona götürüyor: Oksitosin ve vazopressin. Aşkın kimyasal denklemini çözmek için bu hormonların izini sürüyoruz.


Nasıl aşık oluruz?

Nasıl aşık olduğumuz ve aşık olduğumuz kişiyi nasıl seçtiğimiz psikolojik, fiziksel ve cinsel çekim gibi faktörlere bağlı olsa da kadınlar ve erkeklerin bu süreçleri birbirinden daha farklı yaşadığı aşikar. Gelin bu konuya daha yakından bakalım.

Aşık olmak, anlık bir durum değil, belirli fiziksel işleyişleri olan bir süreçtir. Aşık olma hissiyatı duygusal ve zihinsel bir süreç olduğu gibi spesifik deneyimler sonucunda vücudumuzda belirli nörotransmitterlerin yaratımı ile de ilgilidir. Kadınlar ve erkekler arasındaki ana farklılık da burada doğar.

Erkekler ve kadınların aşık olmak için gereksindiği nörotransmitterler birbirinden farklıdır. Kadınlar aşık olmak için iki nörotransmittere ihtiyaç duyarken erkeklerde bu sayı üçtür. Kadınlarda dopamin ve oksitosinden bahsederken; erkekler için dopamin, testosteron ve vazopressini göz önüne alırız. Bu üçlü sayesinde temel çekim, kur yapma yani kovalama ve sonunda da bağlılık ortaya çıkar. 

Bir kadının aşık olması için dopamin ve oksitosin seviyelerinin belirli bir noktaya erişmesi gerekir. Erkeklerde durum aynı olsa da seviyelerin eşitlenmesi haricinde bu seviyelerin süreç içerisinde aynı seyirde devam etmesi önemlidir. Yani kafamızda bir grafik canlandırırsak denklemdeki bu üç değişkenin farklı sürelerde eşit seviyeye ulaşması ve aynı çizgide devam etmeleri daha uzun sürer. Kadınların aşık olmak için erkeklerden daha kısa süreye gereksinim duyması bu yüzdendir. Bu durum aynı zamanda kadınlar için bu sürecin güvensiz ve kaygı yaratıcı hissettirmesinin nedeni de olabilir. 

Aşk kimyasalları 

Dopamin, biriyle veya bir şey yaparken keyif aldığınızda ürettiğiniz, iyi hissetmenizi sağlayan bir kimyasaldır. Dopamin işin içine girdiği anda bilin ki hoşlandığınız bir eylem içindesinizdir. Ödül kimyasalı olarak da bilinen dopamindeki artış, beynimize zevk aldığımızı aktarır ve dolayısıyla bu artışı daha çok ararız. Dopamin hem kadınların hem de erkeklerin ilişki kurarken gereksindiği bir kimyasaldır.

Testosteron, erkeklerin doğuştan sahip olduğu ve onlardaki kovalama güdüsünü tetikleyen hormondur. Testosteron, hoşlandığı bireye karşı erkeği harekete geçirir. Erkeklerin kur yapmak, ilgisini belli etmek ve sahip çıkmak yönünde duyduğu istek testosterondan kaynaklanır. Bu hormon erkeğin ilgisini ve heyecanını yüksek tutsa da ikili bir ilişkide bağlılığı garanti etmez. 

Oksitosin nedir? 

Oksitosin, aşk hormonu adı ile de bilinir. Doğum sırasında ortaya çıkan anne ile çocuk arasındaki sevgi bağını kuran da bu hormondur. Pozitif hislerle ilişkilendirilen oksitosin, sevdiklerimiz ile bağ kurmamıza yardımcı olur. Dokunmak, masaj, sarılmak gibi temas içeren aktiviteler sonucunda da salınır. Oksitosin aynı zamanda hem erkeklerde hem de kadınlarda orgazm sonrası üretilir. Burada önemli olan nokta, aşık olma durumunda ortaya çıkan bağlanma hissiyatını sağlayan denklemde oluşan farklılıktır. Erkekler için oksitosin bu açıdan bir faktör değilken kadınlar partnerleri ile ne kadar çok zaman geçirirse o kadar çok oksitosin üretebilir. Ne kadar çok oksitosin üretirse de partneri arzulama ve ona bağlanma oranı artar.

Vazopressin nedir?

Erkeklerin aşık olmasını sağlayan etmen ise, oksitosine oldukça benzeyen vazopressin hormonudur. Bu hormon partnerleriyle bağ kuran erkeklerde yüksek düzeyde bulunur. Bu kimyasal, erkeklerin yaşadıkları bir zorluk veya stres yaratan bir durumun üstesinden gelmesinden sonra üretilir. Bunun büyük bir zorluk veya negatif bir durum olması gerekmez. Fakat problem çözmeyi veya mental olarak onları zorlayan bir durumu açıklığa kavuşturmayı gerektiren bir durumda vazopressin seviyeleri yükselir. Zor bir durumun üstesinden gelmek için güvenebilecekleri biriyle birlikteymiş gibi hissetmelerini sağlayan vazopressin bağlanmayı tetikler. Bu sayede erkekler karşılarındaki kişiyi bir takım oyuncusu olarak görürler. 

Kadınlar ve erkekler neden farklı aşık olur? 

Özetlemek gerekirse, kadınlar ve erkekler bir ilişkide aşk ve en önemlisi bağlılık için hormonal seviyede farklı ihtiyaçlara sahiptir. Kadınlar bu süreci daha hızlı yaşadıkları için bağlılık evresine daha hızlı bir şekilde geçerken, erkekler için bu durum daha yavaş işler. Hem kadınlar hem de erkekler için keyifli anlar geçirmeyi, olumlu duyguları ve zevk almayı dopamin seviyesindeki artış tetikler. Bu da birlikte vakit geçirmeye devam etmek için etkendir. 

Erkeklerin salgıladığı testosteron hormonu, partnerlerine yönelik ilgilerini canlı tutarken doğal bir kovalama içgüdüsü yaratır. Erkeğin kadına duyduğu arzuyu işaret eden bu hormon ile cinsel istek de ön plandadır. Birlikte geçirilen kaliteli zaman, duygusal yakınlık ve en önemlisi temas ile artan oksitosin hormonu, hem kadınlarda hem de erkeklerde cinsellik sonrası salgılanır. Artan oksitosin ile birlikte kadınların bağlılık seviyesi artarken, erkeklerin bağlanmasını sağlayan temel hormon olan vazopressin seks sırasında artsa da daha sonra yine kendi seviyesine düşer. Yani cinsel yakınlık, bağlılığa tek başına sebep olmaz.

Erkeklerin bağlılık aşamasına geçebilmesi için dopamin ve testosteron oranını yakalaması gereken vazopressin, birlikte problem çözme, ekip olma ve heyecan içeren yeni aktiviteler denemek gibi eylemler sonucunda salgılanır. 

Herkes için farklı gelişen ve duygusal, mental, fiziksel ve hatta manevi bir yapboz olan aşk, vücut kimyamızı işte bu şeklide etkiliyor. Bu kimyasal değişiklikleri anlamak, duygularımızın bedenimizde nasıl fiziksel reaksiyonlara dönüşebileceğini de anlatıyor. Bazı ilişkilerin neden diğerlerinden daha uzun sürdüğünü bilmek; cinsellik, arzu ve çekim gibi kavramların bağlılık kurarken nasıl desteklenebileceğini anlamak ikili ilişkilere yönelik farkındalığımızı artırabiliyor.



Dilan Günaçtı

1998 yılında İzmir’de doğan Dilan, lisede Türk Alman Kültür ve Eğitim Vakfı’nda eğitim gördü, lisansını ise Koç Üniversitesi'nde Arkeoloji ve Sanat Tarihi üzerine yaptı. Pandemi ile birlikte kişisel gelişim ve meditasyona yönelirken, David Cornwell’den Mindfulness eğitimi alarak bilinçli farkındalık pratiği ve nefes teknikleri üzerine araştırmalarına devam etti. Editör olarak çeşitli...



BLOOM SHOP