RÖPORTAJ: BURCU ERBAŞ
FOTOĞRAF: DENİZ HOTAMIŞLIGİL
In partnership with Wings

En son ne zaman tüm bedeninizi hissederek dans ettiniz? Dans ettiğinizde kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Dans etmenin bedenimize en az yürümek kadar doğal geldiğini söyleyen Özgecan Tapa, hareket etmeye “en eski dilimiz, nesilden nesile hikaye anlatımı, sosyal bağlarımızı güçlendirme, kutlama, yas ve şifalanma yöntemimiz” diyor. Beden, zihin ve ruh üzerinde dönüştürücü bir gücü olduğu için dans antik zamanlardan beri bir tür iyileşme aracı olarak kullanılıyor. Günümüzde de yeni yeni bilimsel araştırmalar ile desteklenmeye başlayan bu şifalanma metodları dans ve hareket terapisi adı altında buluşuyor. Kişisel ve profesyonel hayatı dans ile geçen Özgecan Tapa dansın iyileştirici gücünü ilk kendisinde daha sonra beraber dans ettiği kişilerde deneyimledikten sonra bu alanda atölyeler düzenlemeye başlıyor. Özgecan Tapa ile dansın bütünsel sağlık üzerindeki iyileştirici etkisinden bahsettik.


Bizler seni geçen sene gerçekleştirdiğimiz etkinliğimizde en hareket etmeyecek kişiyi bile dans ettirdiğin Rhythm & Flow seansından tanıyoruz! Okurlarımızın da seni tanıması için kendinden biraz bahsedebilir misin? Dans ile yolun nasıl kesişti, hayatına nasıl faydalar getirdi? 

Müziğin sürekli duyulduğu, şarkılar söylenip dans edilen bir evde büyüdüm. Çocukken evde sessizlik içinde dans ettiğimiz zamanlarımız olurdu. Kendimi hareket yoluyla ifade etmekten hep keyif aldım. Ritmik jimnastik, klasik bale ve folklor dersleri almaya erken yaşta başladım. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Klasik Bale bölümünden sonra özel bir bale okulunu bitirdim.

FOTOĞRAF: TARA LEIGH NELSON

Profesyonel dans hayatıma gösteriler, müzikaller, konserler ve kurumsal etkinliklerle devam ederken Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi bölümünü tamamladım. 4 kıtada performans yaptım ve dans sayesinde hayatımı zenginleştiren sanatçılarla çalıştım. Etkilendiğim metotlar arasında 5 Rhythms, Yoga Trance Dance, Feldenkrais ve Ecstatic Dance‘ı sayabilirim. 12 yıldır Los Angeles ve İstanbul arasında hareket araştırmalarımı sürdürüyorum. Universal Studios’un wellness programı dahilinde, özgür stilde yoga ve dans atölyeleri sunuyorum. Şu sıralar bir dizi için koreografi hazırlıyorum. Bitkiler dünyasına meraklıyım.

Kendi halimde, dans etmekten zevk alarak çevremdekilere ilham olmaya çabalıyorum. Hayalim ömrümün sonuna kadar dans etmek ve misyonum kalbi atan herkesin dans edebileceğini hatırlatmak.

Son dönemlerde dans ve hareket terapisinden çok bahsediliyor. Sence bu alana duyulan ihtiyacın artma nedeni nedir?

Geçmişten bugüne, dünya kültürlerinde dans, topluluk işleyişini etkilemiş ve bizi bir araya getiren bir unsur olmuş. Sözle anlatılamayanları ifade ettiğimiz en eski dilimiz, nesilden nesile hikaye aktarımını sağlamış. Sosyal bağlarımızı güçlendirme, kutlama, yas ve şifalanma metodumuz olmuş. Pek çok kültürün dans eden tanrıları, mitolojik karakterleri var, ibadet ve ritüellerin hareketlerle uygulanması tesadüf değil. Dansların çoğu zaman bir hikayesi, amacı ve spesifik uygulanışı var. 

Hepimizin ilk duyduğu ritim annemizin kalp atışı ve doğumumuz yine annenin bedenindeki kasılmalarla başlıyor. Evrenin enerjetik işleyişi de kasılma/genişleme ve bunların arasındaki hareket.

Dans etmenin bizi şifalandırdığını bilsek de bu alandaki bilimsel araştırmalar yeni sayılır. Bedenimizde trilyonlarca hücre var. Mikrobiyotamızı sayamıyoruz bile. Hücreler sürekli ölüp yeniden oluşuyor, bedenimiz sürekli hareket eden bir organizma. Yapı taşı olan su, toprak, ateş, havayı ve bu elementlerin de birbirine dönüştüğünü düşününce, hareketin bedenimizin doğal bir parçası olduğunu söyleyebiliriz.

Bir dansçı olarak bu büyülü etkiyi, binlerce kişi önünde dans ederken yaşarsınız. Sahne dışında da dansın verdiği huzuru, bedenimde keşfetmeye başladığımda, bahsettiğim metotlara yönelip dans tarihini, ritimlerin beyin dalgalarımız üzerindeki etkilerini ve geleneksel şifa danslarını araştırmaya odaklandım. Bu noktada yoganın büyük desteğini gördüm. Uzun süre metotlara bağlı kalmak, yaratıcı ifademi destekledi. 

Hareket beden sistemlerimizin ayrılmaz bir parçası ve hareketten aldığımız desteği derinleştirmenin yaşantımız için dengeleyici faydaları var. 

Her dans terapötik kabul ediliyor mu?

Her türlü dansı baştan terapötik bir eylem olarak kabul edemeyiz. Performans olarak yapılan danslarda odak, çoğu zaman iyi hissetme hali değildir.

Bu noktada tavrımız önem kazanıyor. Soma, organizmanın bütünü, mikrobiyom da dahil. Farkındalıkla, hissedilen duyumlarla hareket ettiğimizde dansın terapötik etkilerini hissediyoruz. Atalarımızın hareket kodlarına ve yaşamlarına, bazen de travmalarımıza değebiliyoruz. Unutturulmuş, göç veya politik sebeplerle yasaklanmış dansları hatırlamak şifalı olabiliyor. 

Sosyal varlıklar olduğumuz için ritimle senkronize olup birlikte dans ettiğimizde dengeleniyoruz. Mesela bir düğünde halay çekerken, kalp atışımız birbirine eşleşmeye başlıyor. Bir eylemde yürürken adımlarımız birbirini yakalıyor. Tıpkı küme halinde yüzen balıklar, uçan kuşlar gibi, varlığımızı “bir bütünün hareket halindeki uyumlu küçük parçaları” olarak deneyimliyoruz. 

Dans etmek fiziksel ve zihinsel olarak bedeni hangi açılardan destekliyor? 

Modern yaşamda beden ile kurduğumuz bağ zedelenmiş durumda. Bedeni zihinden ayrı bir şey olarak algılıyoruz. Oysa beden ayak parmaklarından başın tepesine kadar bir bütündür. 

Beden-zihin ayrımı, bana doğa bilimci ve çevre filozofu John Muir’in “Herhangi bir şeyi kendi başına ayırıp incelediğimizde, dünyadaki her şeye bağlı olduğunu görürüz.” tespitini hatırlatıyor. Bu perspektiften bakılınca, her türlü spor veya hareket gibi dans da kas/iskelet sistemimizi uyarıp organlarımıza kan akışını sağlar. Kan basıncının dengelenmesini, kalp ritminin artışı ve salgılanan endorfin sayesinde bedendeki kronik ağrı ve stresin azalmasını destekler. El-göz koordinasyonumuzu arttırarak motor becerilerimizi keskinleştirir. Dans ederken beyinde bilişsel, kinetik ve duygusal fonksiyonlarımız artar. Metodik hareketler, net bir cevabı olan sorulara yanıt bulmamızı hızlandırırken doğaçlama birden fazla yanıtı olan durumlarda yaratıcı çözüm bulma becerimizi besler. 

FOTOĞRAF: SERKAN KIZILKAYA

Dansla sıkışık kalmış enerjilerin akışını, depresyon ve anksiyetenin azalmasını destekliyoruz. Adımları takip etme çabası hafızamızı güçlendiriyor. Ayrıca dansın demans riskini bu şekilde azalttığı da gözlemlenmiş. Parkinson hastalığında, kas kontrolüne sağladığı desteğin, hastalığın ilerlemesini yavaşlattığı tespit edilmiş. Bu alan ve araştırmalar bana çok etkileyici geliyor.

Dans terapisine veya hareket çalışmalarına nerede, nasıl katılabiliriz? Mutlaka bir stüdyoya gitmemiz gerekir mi, yoksa evde kendimiz de yapabilir miyiz? 

Bulabildiğiniz her türlü dans etkinliğine katılmanızı öneririm. Parkta arkadaşlarınızla dans edebileceğiniz gibi, farklı dans türlerini öğrenerek iyi hissetme halini dolayısıyla bütünsel sağlığınızı destekleyebilirsiniz. 

Derinleşirken, travma duyarlılığı olan bir uygulayıcı ile çalışmayı öneririm. Destekleyici terapi araçlarını kullanılabilen yetkin kolaylaştırıcılar ve güven ortamı olmasını önemli buluyorum.

Dans, her bireyin kendini tanıyabileceği ve deneyimledikçe derinleşebileceği bir okyanus. Bedeninize güvenin. Bu işin yaşı olmadığını da hatırlatmak isterim. 70 yaş üzeri bir kadın olan annem bir süredir sirtaki derslerine devam ediyor. Sosyal hayatı hem de sağlığı için keyif aldığı bu aktiviteye arkadaşlarını da yönlendirmeye başladı. 

Seansına ilk katıldığımda doğruyu söylemek gerekirse hareket etmeye başlamadan önce çekinip utanmış ama sonra neyse ki biraz zaman geçince bu duyguları üzerimden atmıştım. Sence neden hareket etmekten ve dans etmekten bu denli utanabiliyoruz? Sen seanslarında bu blokajı nasıl aşıyorsun? 

Bahsettiğin halleri ben de yaşadım. Özgürce hareket etmekten, doğaçlama danstan köşe bucak kaçtım ve seni iyi anlıyorum. 

Bu sosyokültürel ya da bireysel pek çok sebepten kaynaklanabilir. Tutukluğu aşmanın tek yöntemi yine kendini dans pistine getirmektir. Ancak insanın konfor alanı öyle “Haydi genişle bakalım!” deyince genişleyemediğinden, güvende hissettiğimiz ortamlarda ve kişilerle dans ederek başlamak iyi fikir. 

Eğer çekinceler çok yoğunsa, odanızın içinde ya da online derslerle başlamayı önerebilirim. Zamanla, dans ettikçe ve hareketin şifa etkilerini keşfettikçe yargılanma korkusu veya estetik endişeler geri planda kalmaya başlıyor, sen dans oluveriyorsun. Adeta bir eşik var ve onu aşmak bazen, biraz çaba gerektirebiliyor.

Gerginlik veya blokaj hissettiğimde en destekleyici şey, dikkatimi nefesime davet etmek. O anda olanı, mümkün olduğunca yargılamadan deneyimlemek. Bedenin gergin ve rahat hisseden bölgelerini fark edip dikkatin bu noktalarda gezinmesine izin vermek destekleyici oluyor.

Herkesin kolaylıkla günlük rutinine dahil edebileceği, her anlamda kişiye iyi gelen bir hareket önerebilir misiniz? 

Keşke böyle bir reçete vermek mümkün olsa.

“Hayatımızı ve düşünme biçimimizi dönüştürmek için nasıl hareket ettiğimizin farkında olmamız ve hareketlerimize çeşitlilik vermemiz önemli.” diyor sevdiğim bir dans psikolojisi uzmanı olan Dr. Peter Lovatt.

Her gün aynı egzersizi uygulasanız bile deneyim farklı olacaktır. Bilgelik; bedeni dinleyerek o an neye ihtiyacımız olduğunu fark edebilmek. Bazen yoga çalışır bazen koşar, ip atlar bazen de dans etmek istersiniz. Hepsi kıymetli ve şifalı eylemlerdir. Rutinlerinizi oluşturup düzenli uygulayın ve hayatın dönemlerine göre onları değiştirme esnekliği gösterin. 

Ben sabahları kundalini yoga, yazı yazmak ve köpeğimle yürüyüş sayesinde dengede hissediyorum. Güneş batarken dans etmek, en sevdiğim şey. Tavsiye ederim!


Yenilenen Wings ile hayatınıza değer katmaya, alışveriş keyfini ayrıcalıklara dönüştürmeye hazır mısınız? Siz de Wings’in ayrıcalıklı dünyasına katılmak ve size özel programlarını incelemek için link üzerinden başvurunuzu yapabilirsiniz! 





BLOOM SHOP