Prefrontal korteks, insan beyninin ön tarafı ve en son gelişmiş olan bölümü. Dil, bilgi-işlem, felsefe, matematik, plan yapma, soyut düşünme, duygu regülasyonu, karar verme, akıl, mantık, öz farkındalık, muhakeme ve irade gibi yetilerimiz prefrontal korteks sayesinde mümkün.
Kısacası prefrontal korteks, bizi diğer canlılardan ayıran ve insan yapan tarafımız. Yunuslar, kedi, köpek ve maymunların da prefrontal korteksleri olsa bile bizimki kadar büyük değil.
Algının duyguya dönüşümü
“Sinirbilim bize, bir şey algıladığımız zaman, o bilginin hemen gözden veya kulaktan talamusa, yani ham fiziksel dalgaları beyin diline çeviren aktarma istasyonuna gittiğini söyler. Bilgi oradan kortekse, yani düşünen beyne ve aynı zamanda da beynin olumsuz duygusal anıları depolama merkezi olan amigdalaya yönlendirilir. Eğer amigdala, geçmişte kuvvetle tepki verdiğimiz, duygusal anlamda güçlü bir uyarıcıyı tanırsa bir duygu seli ve ona uygun bir eylem ortaya çıkarır.”
Tara Bennett Goleman, Emotional Alchemy
Limbik sistem ve prefrontal korteks
Dışlanma, terk edilme, yalnız kalma, sevilmeme, yenilgi, reddedilme gibi geçmişten gelen temel korkular yüzünden zaman zaman hayatımızın tehlikede olduğunu zannederiz. Limbik sistemin bir parçası ve aynı zamanda da öfke, şiddet, korku, kaygı gibi olumsuz duyguların da merkezi olan amigdala, tehlikeyi sezdiği anda stres hormonları salgılayarak vücuda acil alarmı verir.
Bu şekilde kontrolü ele alır ve düşünme yetisini (prefrontal korteksi) otomatik olarak devreden çıkarır. Eğer bu noktada farkındalığımız yüksekse kendimizi sakinleştirebilir, aklı selim düşünce gücüne hızla kavuşabiliriz. Ancak farkındalık düşükse stres alarmı uzun süre devam edebilir ve limbik sistem bizi olumsuz duyguların esareti altında tutabilir.
Değişim karşısında direnç
Yeni ve stresli durumlarla karşılaştığımızda içimizde konfor alanından çıkmanın getirdiği bir direnç hissederiz. Özellikle değişim karşısında hissettiğimiz güçlü karşı koyuşun sebebi konforu seven limbik sistemin kontrolü kaybetme korkusudur.
Limbik sistem günlük rutinleri, bildiği şeyleri ve sürekliliği sever. İşleri otomatik pilotta ve düşünmeden idare etmeyi sever. Konfor, katılık, kendi istediği gibi olmayınca sinirlenmek, stabilite, “ben böyleyim değişemem, böyle gelmiş böyle gider, eski köye yeni adet getirme” söylemleri ve “başkaları ne der” kaygıları limbik sistemin baskın olduğunu gösterir. Öte yandan prefrontal korteksin çalışma biçimi daha farklıdır.
Prefrontal korteks baskınlığı esneklik, olanı olduğu gibi kabul etme, anlam arayışı, yeniliklere açıklık, risk almayı rölativite ve çözüm odaklılığı beraberinde getirir. Prefrontal korteks devredeyken daha maceracı, çözüm odaklı, yeniliklere açık, meraklı ve sezgisel oluruz. Prefrontal korteks alengirli yeni vakalarla yaratıcı bir şekilde başa çıkabilir, onlara kolaylıkla adapte olabilir. Prefrontal mod sakindir ve sayısız düşünsel yetilerle doludur.
Prefrontal korteksin mantıksal gücü
Prefrontal korteks duygularına hakim olan, aklı başında kararlar alabilen tarafımızdır. Prefrontal korteks iyi gelişmişse muhakeme ve irade güçlü olur. İnsan aklına estiği gibi güdüsel olarak davranmaz. Örneğin, birine çok sinirlenince gidip o kişiyi dövmüyorsak bu prefrontal korteks sayesinde. Ya da basit olaylar karşısında duygusallaşıp histeri krizlerine girmiyorsak bu da prefrontal korteks sayesinde. Çocukların duygusal nöbetleri, prefrontal kortekslerinin fazla gelişmemiş olması nedeniyledir. Prefrontal korteks, yirmili yaşların ortalarına kadar gelişmeye devam ettiği için ergenlik dönemi hormonal değişikliklerin de etkisiyle duygusal iniş çıkışlarla dolu olabilir.
Eğitimlerimden birinde bir öğrencim “Duygusal olmak kötü bir şey mi?” diye sormuştu. Duygulu olmak iyi bir şey. Empati, duyarlılık, sağduyu bizi insan yapan yanlarımız. Ancak ‘duygusal olmak’la duygularımızın hakimiyetinde hareket etmeyi kast ediyorsak bu eğitilmesi gereken bir zihne işaret eder.
Meditasyon eğitimlerinde beynin sağ ve sol yarım küresinin eşit olarak çalışmasının meditasyon hali olduğunu anlatırız. Yani prefrontal korteks fazla baskın olursa duygularımızla bağımız kopabilir. Öte yandan duygularımız bizi yönetiyorsa o zaman da duygusal kararlar vermeye yatkın ve tutarsız oluruz. Bu kararlar da çoğu zaman yanlış kararlardır. Marifet, ikisinin de eşit miktarda kuvvetli olmasında yatar; yani tam bir meditatif halde.
Yorgun ya da kaygılı olduğumuzda korteksin devreye girmesi daha zor olur. Yorgunken sağlıklı düşünemediğimizi, daha kolay sinirlendiğimizi ve duygusallaştığımızı hepimiz deneyimlemişizdir. Yaşam enerjisi düştüğü zaman, limbik sistemin egemen olması daha kolaydır. Dinlenmiş ve enerjik olduğumuzda ise prefrontal korteksin devreye girmesi daha kolay olur.
İlginizi çekebilir: Gün Boyu Enerjik ve Dinç Kalmanın Yolları
Bedeni enerjik kılmak adına düzenli egzersiz ve yoga, zihni dinlendirmek adına da düzenli meditasyon pratikleri bu yüzden gereklidir. Hal böyleyken, günlük stresli işlerimiz ve sürekli yorgunluğumuz nedeniyle, aslında prefrontal korteksin devrede olduğunu zannettiğimiz günlük yaşamımızda limbik sistem egemenliğinde güne devam ettiğimizi fark edersek düzenli meditasyonun önemini de daha iyi anlayabiliriz.
İlginizi çekebilir: Modern Yaşamda Meditasyon Neden Daha Önemli?
Kaynak: Yes Therapy Helps, Udemy-Master Your Brain, Kardit Habit Lab