Geçen haftalarda A Hidden Bee’nin kurucusu Aylin Erel’le buluşup bilinçsiz üretim ve tüketime dair dolu dolu bir sohbet gerçekleştirdik.

A Hidden Bee, hızlı moda akımına karşılık Kumbaracı Yokuşu’na sürdürülebilirliği taşıyan, tatlı, duyarlı, trend kurallarına uymayan, sezonsuz ve zamansız bir giyim markası. “Bir, sıfırdan büyüktür; birimiz bile uğraşsak önemli.” bilinciyle yola çıkan Aylin Erel’le yaptığımız keyifli röportajımız sizleri bekliyor.

Sizi ve A Hidden Bee’yi biraz tanıyabilir miyiz? Markanın serüveni nasıl başladı?

Uzun süredir moda markalarına tasarım yapıyorum aslında, 11 yıldır da jean üreten bir firmada tasarımcı ve pazarlama yöneticisiyim. Kendi markamın hikayesi 2017’de, yıllardır moda sektörüne hizmet verdiğim için artık hızlı tüketimin olduğu hiçbir şeye inancımın kalmamasıyla başladı. Son 4 senedir çalıştığım firmada da tek konuştuğumuz şey sürdürülebilirlikti. Sonuçta biz bir jean üreticisiyiz ve üretim sürecinde doğal kaynakları, özellikle de suyu en çok harcayan tarafız. Bu tüketim sürecinin bir de hızlı moda akımıyla ve müşteri tüketimiyle buluştuğunu düşünün.

Yani çiçek nakışlı bir Gucci pantolonu 100 adetken trend oldu diyip 20.000 adet mağazaya koyarsanız, bu model kopyalanırsa, o nakışlı jeanler Bangladesh dahil birçok yerde milyonlarca sayıda üretilirse ve 6 ay sonra modası geçtiğinde kimse bu jeanleri giymezse istediğimiz kadar temiz üretelim, çöpe üretmiş oluyoruz. Kaynaklarımızı kötüye kullanmış oluyoruz. İşte benim A Hidden Bee’yi kurarken çıkış noktam burası oldu.

İlginizi çekebilir: Doğal Kaynakların Hızla Tükenmesinin 6 Sebebi

“Hızlı moda akımı sürdürülebilir olamaz.”

Tam da bu nakışlı jeanlerin patladığı senede fark ettim ki biz tek bir fabrika olarak 1 milyonun üzerinde jean ürettik ve o jeanler bir şekilde kayboldu. Ya tüketiciyle buluşarak çöpe gitti ya da tüketiciyle buluşamadan… Bunları üretmek için harcanan emek, su ve kimyasal ne olacak? Bunu fark ettikten sonra önce çalıştığım şirketteki üretimin ve pazarlama stratejilerimizin yönünü sürdürülebilirliğe doğru değiştirdik. Üretim süreçleri, makina parkuru tamamen değişti ve geri dönüşümlü su ya da farklı kimyasal seçimleri gibi hızlı değişikliklere gidildi.

Daha sonra da ben kendi yapmak istediklerime baktım. “Ne yaparsam daha az zarar verebilirim” diye düşündüm. Kafamda bir marka tasarladım. Aslında çoktan tasarlamışım da haberim yokmuş. Amsterdam’a bir seyahat planlamıştım. Uçağa binerken kafamda hiçbir şey yoktu ama inerken koleksiyon stratejisinden markamın ismine kadar her şeyi hazırlamış haldeydim. Çünkü senelerdir o kadar dolmuşum ki farkında olmadan, bir anda ne yapmak istediğimi çözdüm. Seyahatim devam ederken internet üzerinden dükkanımı da buldum. Döner dönmez gidip görüştük ve dükkanı tuttuk. Sonra süreçlerin devamı kendiliğinden geldi.

Duyarlı bir üretici olarak üretim ve satış süreçlerinizde özellikle dikkat ettiğiniz noktalar ve sürdürülebilirliği destekleyen yöntemleriniz neler?

Aslında özetle yaptığımız şey şu; çözümünü bulabildiğimiz ölçüde üretim süreçlerimizde (teknoloji izin verdikçe) bilinçli bir şekilde ilerlemeye çalışmak. Mesela elyaf kullanırken selülozik elyaflar ya da doğal pamuk, keten gibi tercihlere yöneliyoruz. İpek koleksiyonlarımızda ipek böceklerinin ölümüne sebep olmamak için vegan ipeği tercih ediyoruz. Tedarikçilerimiz sertifikalı. Hem boyama hem üretim süreçleri tamamen vegan olarak gerçekleştiriliyor ve ürettiğimiz ürünler doğada kendi kendine yok olabiliyor, polyester gibi yıllarca kalmıyor. Benim için tasarım sürecinde en önemli olan madde bu.

İkinci sırada da trend takip etmemek yer alıyor. En zor olan kısım da bu işte. Ama benim avantajım şu, hala hızlı moda sektörü içinde olduğum için trendin ne olduğunu görüyorum ve onu takip etmiyorum. Trend olan kötüdür demek istemiyorum elbette çok güzeller, ama kendini durdurmayı bilmek gerek. Trendlerden kendimizi arındırmamız bilinçli bir tüketici olabilmek için önemli.

Trend takip etmemenin dışında A Hidden Bee sezonsuzluk konseptiyle ilerliyor. Yani bir ürün kış ya da yaz olarak ayrılmıyor ve sezonluk indirime girmiyor. Çünkü indirim hızlı moda akımının öğrettiği bir şey. Müşteri çekme hareketi de diyebiliriz. Ben ürünümün değerinin sezon geçtiğinde azaldığını düşünmüyorum. Çünkü trend takip etmiyorum ve kaliteye öncelik veriyorum.

Bunların haricinde parçalarımızda deri kullanmıyoruz, metal aksesuarlarımız tamamen geri dönüştürülebilir içerikler. Tabii çeşitliliği kısıtlıyor bu durum, ama önemli değil. Polyestere ihtiyacım olduğunda dönüştürülmüşünü bulmaya çalışıyorum. Çünkü polyesterli ürünler ev yıkamasına atıldığında doğaya küçük parteküller halinde karışıyor ve hayvanlara kadar ulaşıyor. Mesela geri dönüştürülmüş polyester alternatiflerine ulaşamazsak müşterimiz tarafından çok fazla sorulmasına rağmen mayo koleksiyonu yapmayacağız.  

Tekrar kullanmak ve tutumluluk en önemli esaslarımız. Çalışan arkadaşlarımıza da bunu öğretmeye çalışıyoruz, mağazaya giren birisi içeriden bir faydayla çıksın istiyoruz. Bir, sıfırdan büyüktür; birimiz bile uğraşsak önemli. Bu konuları olabildiğince konuşmaya çalışıyoruz. Aslında son tüketici çok bilinçli. Instagram’ın da dahil olduğu tüm tüketim çılgınlığına rağmen karbon ayak izi olmasın diye uçakla seyahat etmeyen kuzey Avrupalı müşterilerim oldu mesela.

İlginizi çekebilir: Röportaj: Emine Aksoydan ile Sürdürülebilir Yaşam

Özel hayatınızda doğayı koruma ve bilinçli tüketim alanlarında nasıl yaklaşımlar benimsiyorsunuz?

A Hidden Bee öncesi işim dolayısıyla trend araştırması yaparken vintage pazarlara giderdim. Genellikle kıyafet alışverişlerimi oradan yapardım. Hiçbir zaman hizmet ettiğim alışveriş kültürünün insanı olmadım. Meslek hastalığı oluyor zaten ister istemez. Ya vintage alıyorum ya da çok uzun giyeceğim kaliteli şeyler almayı tercih ediyorum.

Bilgi sahibi oldukça nano teknoloji ürünleri ve polyester içeren ürünleri de almamaya özen göstermeye başladım. Bunun haricinde çok alerjik biriyim, çoğu şeye alerjim var. Deterjandan tutun saç kremine kadar her şeye dikkat etmem gerekiyor. Alerjime çözüm ararken sürdürülebilir detaylar buldum ve benimsedim bu yaşam biçimini.

Suya karışan saç ve vücut kremleri kullanmıyorum. Deterjanlarda da doğada kolay çözünenleri tercih ediyorum. 8 senedir bu şekilde yaşıyorum diyebilirim. Cam şişeleri biriktirme, plastikleri ayrıştırma gibi konulara zaten dikkat ediyorum. Keşke atık ayrıştıran çalışanlara fon sağlansa da geri dönüşüm daha fazla desteklense. Ben onlara kolaylık olsun diye ayırmaya çalışıyorum aslında atıklarımı.

Bunların haricinde araba kullanmıyorum, ehliyetim var ama kullanmayı tercih etmiyorum. Giden bir şeye binmek daha mantıklı geliyor. Boşu boşuna daha fazla karbon emisyonu yaratmamış oluyoruz böylece. Zaten trafik gerçeği var. Şirketten bir arkadaşımın arabasıyla işe gidiyorum mesela. Kendimce yapıyorum bir şeyler.

İlginizi çekebilir: Mutfakta Sıfır Atık

Türkiye’de müşterinin yani son tüketicinin durumu sizce nasıl?

Şu an tüm dünyada olduğu gibi burada da kargaşa var. Bu çok normal, ben de karmaşa içindeyim; kendimce araştırıp takip etmeye çalışıyorum ama belki de edindiğim bilgiler yarın çürütülecek bilgiler oluyor. Her yerde kaos var elbette. Ama bence gerçekten hızlı tepki veriyoruz. Bilinçlenmek isteyen, araştıran tüketiciler artıyor.

Dükkana gelen insanlara alışveriş yaparken dikkat etmesi gerekenleri anlatmaya çalışıyorum. Önemli olan kendine yakışanı bulmak. İnsanlar bu konuda bilinçlenmeye istekli. Stilde kendine yönelmek wellness’la da çok bağdaşıyor. Sadeleşmek, kendini iyi hissettiğin, doğru ifade ettiğin bir tarz oluşturmak, moda maymunu olmamak önemli. Zamansız olmak için kendi trendini kendisi bulması gerekiyor insanın.

Son olarak A Hidden Bee’nin ilham kaynakları ve gelecek planları hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Vintage ürünler ilham kaynağım, ondan besleniyorum. Yediğim, içtiğim, gördüğüm, izlediğim her şeyden de doğal olarak etkileniyorum. Çünkü A Hidden Bee büyük bir moda markası değil. Bu aslında benim dünyam. Bütün seçimlerimde de bugüne kadar biriktirdiğim her şey var özetle.

Gelecek planları olarak kısa vadede koleksiyonumuza Unisex parçalar ve erkek parçaları eklemek var. Bunun için tam yanımzıdaki dükkanın açılış hazırlıklarını yapıyoruz şu anda. Aslında ürünleri ayırmak istemiyorum ama kalıplara göre bu maalesef mümkün olamayabiliyor.

Bu arada doğal mumlar, parfümler, geri dönüştürülmüş malzemelerden kırtasiye ürünleri gibi ufak ürünlere de yer vereceğiz. Buğday kamışlar gibi hayatımızda daha küçük yeri olan detaylar da olacak. Onun alt yapısını kuruyoruz şu an. Bir sonraki adım da yurtdışı satışlarını geliştirmek tabii. Kısa vadedeki hedeflerimiz bunlar şimdilik.

Uzun vadede ele alırsak, kontrollü bir büyüme istiyorum. Çok büyümüş bir oluşum hayal etmiyorum. Çünkü ruhunu kaybetmesini istemiyorum A Hidden Bee’nin. Sağlıklı olarak devam edebilmek için elbette büyüyeceğiz ama çıkış noktasını kaybetmemek gerek.




Yağmur Baki

1994 yılında doğan Yağmur, Yeditepe Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Erasmus kapsamında Barselona Üniversitesi’nde Filoloji dersleri aldı. Mezuniyetinin ardından basılı yayınlarda editör ve içerik yazarı olarak çalıştı. Aynı zamanda yayınevi bünyesinde dünya edebiyatı kapsamındaki edebiyat, felsefe ve tarih kitaplarını yayına hazırladı. Şu anda Live To Bloom’da editör...



BLOOM SHOP