YAZAN: ALEYNA TEPE İPER

Aynı düşünceyi tekrar tekrar düşündüğünüz, zihninizi bir türlü susturamadığınız anlar mutlaka olmuştur. Bu düşünce belki bir konuşma, bir pişmanlık ya da gelecekte olmasından korktuğunuz bir durumla ilgili olabilir. Yıllar önce söylediğiniz bir şeyi tekrar düşünüp “keşke farklı davransaydım” dediğiniz anlar ya da geleceği düşünüp “ya şöyle olursa” gibi düşüncelerle kendinizi kaygılandırdığınız, tekrar eden bir döngü. Bu döngüsel düşünme hali psikolojide ruminasyon olarak adlandırılır. Peki ruminasyon nedir? Neden bazı düşünceler zihnimizde tekrar tekrar belirir? Bu döngüsel düşünme hali her zaman zararlı mıdır? Ruminasyona dair zihnimizde beliren sorulara yanıt aradık!


Ruminasyon nedir?

Psikolojide ruminasyon, rahatsız edici olayların veya düşüncelerin nedenleri, anlamları ve sonuçları üzerine sürekli ve pasif şekilde odaklanma hali olarak tanımlanır. Bu süreç, genellikle olumsuz bir düşüncenin çözüme kavuşmadan zihinde devamlı olarak dönüp durması şeklinde deneyimlenir. Bunun yaygın psikolojik sebeplerinden biri zihnimizde dönen o düşüncede ya da olayda bir değişiklik yapma, kendimizi rahatlatma ihtiyacıdır. Fakat çoğu zaman bilinçsizce tekrarlayan bu döngü, duygusal acıyı hafifletmek yerine daha da derinleştirebilir.

Psikologlar, bu düşünsel döngünün farklı şekillerde ortaya çıkabileceğini belirtir: yansıtıcı ve karamsar ruminasyon. Yansıtıcı ruminasyon, kişinin kendisini daha iyi anlamaya çalıştığı, merakla yöneldiği bir düşünme biçimidir ve zaman zaman yapıcı olabilir. Öte yandan karamsar (depresif) ruminasyon, daha pasif, yargılayıcı ve olumsuz ruh halleriyle ilişkili bir süreçtir; depresyon ve kaygı gibi duygusal tepkileri tetikleyebilir.

Ruminasyon, derin düşünme ya da geçmişi nostaljiyle anma haliyle karıştırılmamalıdır. Bu tür düşünme biçimlerinde bir farkındalık ya da duygusal işleme süreci yer alabilirken; ruminasyon, çözüm üretmeyen ve kişiyi zihinsel olarak aynı noktaya tekrar tekrar döndüren bir takılı kalma halidir. Dolayısıyla çoğu zaman gelişime değil, zihinsel bir duraksamaya yol açar.

Zihnin tekrar döngüsü nasıl çalışır?

Zihnimiz sürekli olarak çevreden gelen bilgileri tespit eder, işler ve belleğe kaydeder. Ancak bu süreç bu denli basit değildir. Çünkü zihnimiz bilginin net gerçekliğine ek olarak duygusal karşılığını da kodlar; duygusal önemi, tekrar sayısı ve anlamı olan deneyimleri ise ön plana çıkarır. İşte bu nedenle bazı düşünceler zihnimizde sık sık tekrar ederken bazıları kolayca unutulur.

Zihin bu işleyişi üç temel aşamada gerçekleşir:

  1. Kodlama: Bir olay ya da düşünce yaşandığında ve bu deneyim özellikle duygusal bir yoğunluk taşıyorsa, beyin bunu daha güçlü bir şekilde kodlar. Duygular, bu anıya anlam yükler ve onu sıradan bir bilgiden ayırır.
  2. Depolama: Kodlanan bu bilgi, hafızayla ilişkili olan hipokampus ve duygusal tepkileri düzenleyen amigdala gibi beyin bölgelerinde depolanır. Bu bölgeler, bilginin ne kadar önemli olduğunu değerlendirir ve yeniden hatırlanmasını kolaylaştıracak şekilde işler.
  3. Geri çağırma: Zaman içinde bir koku, bir ses, benzer bir görüntü ya da yalnızca bir his gibi tetikleyiciler, bu bilgiyi yeniden bilinç düzeyine taşıyabilir. Bu geri çağırma, bazen farkında bile olmadan gerçekleşebilir.

Özellikle yoğun duygusal tepkilere sahip anılar ve düşünceler, zihinde daha kalıcı izler bırakır. Korku, utanç, suçluluk gibi duygularla bağlantılı olan anılar, sık sık tekrar hatırlanabilir çünkü beyin, bu duyguları bir tehdit sinyali olarak algılar ve yaşanan olaya anlam verme ya da bir çözüm bulma arayışıyla yeniden gündeme getirir. Bu da ruminasyona zemin hazırlayan zihinsel bir döngü yaratır: Düşünce yeniden gelir, rahatsızlık yaratır. Eğer bu düşünceler psikoterapi gibi yöntemlerle işlenemezse, çözülmeden bastırılır ve bir süre sonra tekrar yüzeye çıkabilir.

Hangi düşünceler daha çok tekrar eder?

Zihnimizde dolaşan düşünceler eşit ağırlıkta değildir. Özellikle belirli kategorilere ait düşünceler, kendilerini tekrar etme eğilimindedir. Bu düşünceler zihinsel ve duygusal olarak bir anlam taşıyarak devamlı olarak beynin dikkatini çeker.

  • Çözülmemiş duygular: Eğer bir olay karşısında hissettiklerimizi yeterince anlayamamış, ifade edememiş ya da güvenli bir şekilde işleyememişsek, beyin bu yaşantıyı tamamlanmamış olarak kabul eder. Bu yüzden o olaya dair düşünceler tekrar tekrar zihnimize gelir. Bu döngü, farkında olunmasa da duygusal bir bütünlük ihtiyacından doğar.
  • Tehdit algısı: Evrimsel olarak beynimiz, hayatta kalmamıza yardımcı olmak için negatif olaylara pozitiflerden daha fazla dikkat eder. Geçmişteki başarısızlıkları, utanç anlarını veya hayal kırıklıklarını sürekli düşünerek “bir daha olmasın” diye zihinsel bir hazırlık yaparız. Oysa bu hazırlık, bizi korumaktan çok, stres ve kaygı seviyemizi artırır.
  • Alışkanlık döngüleri: Zihinsel yollar da fiziksel yollar gibidir—bir düşünceyi ne kadar çok tekrar edersek, o kadar belirginleşir. Sürekli aynı düşünce üzerinde durmak, beynin düşünceyi daha çabuk ve kolay şekilde çağırmasına neden olur. Böylece düşünce, bilinçli olmasa dahi otomatik olarak zihne gelir.
  • Kimlik ve anlam arayışı: Kayıp, büyük bir travma ya da köklü bir değişim gibi bazı olaylar, yaşam öykünüzde dönüm noktası haline gelir. Bu deneyimler, kim olduğunuzla ilgili inşa ettiğiniz anlatının merkezine yerleşir ve “neden böyle biri olduğunuzu” açıklayan parçalar haline gelir. Bu anlara devamlı olarak geri dönmek, bazen kendinizi anlamaya çalıştığınızda bazense o olayın duygusal yükünü hala taşıdığınızda tetiklenebilir.

Ruminasyon, kulağa rahatsız edici bir deneyim gibi gelse de aslında zihnin aynı noktaya yeniden ve yeniden dönmesi, çözülmemiş bir duygunun görülmek, duyulmak ve şifalanmak istediğini gösterir.

Ruminasyon her zaman zararlı mıdır?

Bu sorunun yanıtı bağlama göre değişir. Zararlı olduğunda, ruminasyon çözüm üretmeden tekrar eden bir düşünsel döngü halini alır. Bu durum, zihinsel ve duygusal enerjiyi tüketir, suçluluk, pişmanlık, yetersizlik ve çaresizlik gibi duyguları besleyerek psikolojik iyi oluşu zayıflatabilir. Ancak yararlı olabildiğinde, farkındalık ve merakla yönlendirilen bir iç gözleme dönüşebilir. Bu tür düşünsel süreçler, çözülmemiş duygusal konuları görünür kılar, geçmiş deneyimlerden ders çıkarmanıza yardımcı olur ve kendinizi anlamanızı sağlar.

Buradaki belirleyici fark farkındalık ve niyettir. Eğer bu döngü kendinize yönelttiğiniz şefkatli bir bakışla ilerliyorsa, o zaman ruminasyon zararlı değil, aksine şifalandırıcı bir süreç haline gelebilir. Zihin bir şeyleri tekrar ediyorsa orada duyulmayı bekleyen bir duygu, tamamlanmayı isteyen bir anlatı olabilir. Mesele o sesi susturmak ya da baskılamak değil; onu anlayacak bir alan açabilmektir.

Ruminasyon döngüsü nasıl kırılır?

Ruminasyon döngüsünü kırmak her zaman kolay olmasa da bu zihinsel döngünün içinden çıkmanın ilk adımı, ruminasyonun farkına varmaktır. Düşüncelerinizi bastırmadan ama onlara tamamen kapılmadan, bir gözlemci gibi izlemek, zihninizin hangi düşünceler arasında sıkışıp kaldığını anlamanızı sağlar. Bu farkındalık, otomatikleşmiş düşünsel döngülerle aranıza mesafe koyarak onları tarafsız bir yerden değerlendirmenize ve eylem planınızı çıkarmanıza yardımcı olabilir.

Kısa vadede dikkati başka bir yöne yönlendirmek, döngüyü geçici olarak durdurabilir. Hareket etmek, bir işle meşgul olmak, doğayla temas etmek gibi eylemler, zihinsel enerjiyi farklı bir alana yönlendirir. Dolayısıyla o an için semptomlarınız ortadan kalkar ve rahatlamış hissedersiniz. Ancak bu yalnızca yüzeyde bir rahatlama sağlar. Uzun vadede ruminasyona zemin hazırlayan temel inançları ve duyguları anlamak gerekir. Bunun için psikoterapi desteği almak, yazı yazarak düşünceleri dışa vurmak ya da meditasyon gibi farkındalık temelli pratiklerle iç dünyanızı gözlemlemeye başlamak etkili olabilir.

Ruminasyon döngüsünü kırmak, zihni susturmaktan ziyade ona yeni bir yön sunmaktır. Düşüncelerinizin size ne anlatmaya çalıştığını dinleyerek onları yargılamadan fark etmek ve dönüştürmek mümkün. Zihniniz aynı şeyi tekrar tekrar yüzeye getiriyorsa, belki de orada anlatılmamış bir duygu, tutulmamış bir yas, görülmemiş bir taraf vardır.



Aleyna Tepe İper

1997 yılında İstanbul’da doğan Aleyna, lisans eğitimini Bilkent Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde tamamladı. Yüksek lisans eğitimine Bahçeşehir Üniversitesi’nde Klinik Psikoloji alanında devam ediyor. Çocukluğundan beri duygu ve düşüncelerini yazarak ifade eden Aleyna, iyi yaşam konseptine duyduğu ilgiyi yazma tutkusuyla birleştirerek Live to Bloom’da editör olarak çalışıyor. Akademik ve deneyimsel olarak kendini...



BLOOM SHOP